Biyosferdeki dengeyi korumaya yardımcı olan ozon gazı, sanayi işlemlerinden sonra tıp alanında da tedavi süreçlerini destekleyecek bir uygulamaya dönüştü. Ozon terapisi, günümüzde pek çok ülkede hücre düzeyinde mikroorganizma ve toksinleri yok etme, bağışıklık sistemini güçlendirme ve oksidatif stresi azaltma gibi özelliklerinden faydalanılan bir tedavi yöntemi olarak kullanılıyor.
Atmosfer tabakasında bulunan ozon gazı, güneşin yüksek enerjili, zararlı ışınlarına karşı bir kalkan görevi görürken, dezenfekte edici özelliğinden dolayı suların temizlenmesi gibi sanayideki birçok işlemde kullanılıyor. Oda sıcaklığında gaz formunda olan ve üç oksijen atomundan oluşan ozon (O3), bir molekül ve oksijenden (O2) daha yüksek bir enerji taşıdığı için ise tıpta tedavi yöntemlerini destekleyecek uygulamalara dönüştürülüyor. Sağlık alanında özel jeneratörlerde saf oksijenden üretilen bu gaz, güçlü okside edici özelliğe sahip olduğu için ozon terapisiyle insan vücudundaki mikroorganizmaları öldürüp, toksinleri nötralize ediyor.
„Ozon uygulaması pek çok hastalığın tedavisinde kullanılıyor“
Ozon uygulamasının hücre yenileyici özelliğe sahip olduğunu vurgulayan Yaman Cerrahi Tıp Merkezi uzman hekimlerinden Dr. Ethem Akkol, bu uygulamanın pek çok sağlık sorununu tedavi edebildiğini şu sözlerle açıkladı: “Ozon terapisi, vücutta oksidatif stresin arttığı durumlarda antioksidan sistemleri destekleyerek hücre içi iletişimi düzenler. Yangısal (enflamatuvar) süreçleri azaltır. Bu sayede, özellikle immün mekanizmasının ön planda yer aldığı, enfeksiyon, iskemik, yara iyileşmesi ve romatizma gibi hastalıkların tedavisine katkıda bulunur. Kan hücrelerinin oksijen taşıma kapasitesini ve kan akışkanlığını artırdığı için oksijen yetersizliğine bağlı gelişen hastalıkların iyileşmesinde etkin bir rol oynar.”
“Dolaşım ve solunum sistemi hastalıklarında da etkili”
Bu etkili uygulamanın, ozon gazının antiviral, antibakteriyel, dolaşımı uyarıcı ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkilerinden faydalanılarak geliştirildiğini belirten Yaman Cerrahi Tıp Merkezi uzman hekimlerinden Dr. Ethem Akkol, sözlerine şöyle devam etti: “İlk olarak 19. yüzyılın sonlarında Alman doktorlar tarafından geliştirilen ve daha sonra Avrupa ve Amerika’da hızla yaygınlaşan ozon terapisi, günümüzde dünyanın birçok ülkesinde pek çok hastalığın tedavisine kullanılan bir yöntem haline geldi. Damar genişletici etkisiyle damar tıkanıklığı riskini azaltan tedavi, yağ hücreleriyle etkileşerek bölgesel yağ yakımına yardımcı oluyor. Kan şekeri seviyelerini düşürür ve eklem ağrılarını hafifletiyor. Kronik hastalıkların iyileşme sürecini hızlandırıyor. Ayrıca, bel ve boyun fıtığı, iskemik kalp hastalığı, kanser, migren, kolesterol, cilt lezyonları, yanıklar, göz ve diş hastalıkları, dolaşım bozuklukları, kistik fibroz, miyom, viral hastalıklar, Hepatit B, Hepatit C, Herpes Zorter ve bakteri-mantar enfeksiyonları ile diyabet, astım, KOAH gibi solunum ve dolaşım sistemi hastalıklarının tedavisinde kullanılıyor.”
“Ozon tedavisi yaşam kalitesini artırıyor”
Dr. Ethem Akkol, “Ozon terapi, vücudun kendi kendini iyileştirme mekanizmasını harekete geçirerek hastalıklara karşı direncini artırıyor. Metabolizmayı uyararak hücrelere oksijen takviyesi yaptığı için kanserli hücrelerin yok edilmesi amacıyla yardımcı bir yöntem olarak uygulanıyor. Dolaşım ve solunum sistemi rahatsızlıklarının tedavisinde de kullanılan ozon terapi, özellikle şeker hastalarının ayak bölgesinde meydana gelen ağrı ve uyuşma semptomlarını azaltıyor. Kandaki oksijen düzeyini artırdığı için rahat solunumu destekliyor. Bu doğrultuda Yaman Cerrahi Tıp Merkezimizde gerçekleştirdiğimiz ozon terapisi seanslarımız ortalama 15-20 dakika sürüyor ve hastalarımızla seans planlamasını ilk görüşmemizde yapıyoruz. Uygulama türü, süresi ve uygulama yapılan bölge, rahatsızlığın türüne göre farklılık gösterebiliyor. Bazı durumlarda hastalarımız ilk seansta bile tedavinin etkilerini fark ediyor. Bu terapi, sağlık sorunlarının giderilmesinde olduğu kadar yaşam kalitesinin artırılmasında da oldukça etkili” ifadelerini kullandı.