in , ,

Lula ile arada kalmak – Andre Pagliarini

Çeviri: Sevil Kurdoğlu

Kıl payı iktidara gelen Lula, destekçilerinin talepleri ile sağcı bir darbe tehdidi arasında gidip gelerek üçüncü başkanlık dönemine başlıyor

Bolsonaro iktidarının hızla yükselen, otoriteryen doğası Brezilya’daki başkanlık yarışı için  görülmemiş bir uluslararası ilgi yarattı. Bir dört yıl daha başkanlık koltuğuna oturabilecek miydi? Yenilirse ayrılacak mıydı? Bunu tespit etmek için, hem Cademartori[1] gibi resmi gözlemciler hem de resmi olmayanlar ülkeye akın ettiler.

Beklendiği gibi, Bolsonaro’nun 58 milyon oyuna karşılık 60 milyon oyla Lula kazandı. Bazıları, yirmi yıl öncesinden başlayarak iki dönem üstüste kazanmış olan bu eski fabrika işçisinin az bir farkla kazanmasını zaferinin zayıflığı olarak yorumladı. Ne de olsa, COVID-19 pandemisi karşısında felaket bir performans sergileyen ve Amazon’un ormansızlaştırılması yüzünden uluslararası eleştiri alan mevcut başkan, kilit konumdaki bazı müttefiklerinin farklı seviyelerdeki hükümet pozisyonlara seçilmesine yardım etmişti. Bolsonaro yenildiğinde bile, reddedilemeyecek bir güç sergilemişti. Diğer yandan, 1997’de anayasanın mevcut başkanın ikinci defa aday olmasına izin verdiğinden beri seçim kaybetmediği düşünülürse, Lula’nın zaferi hiç de küçük bir başarı değildi. Brezilya’nın geleceği için için savaş, veya en azından bu belirleyici muharebe, örgütlü işçi ve sosyal hareketler içinde derin kökleri olan aday tarafından kazanılmıştı. Neredeyse bir gecede, iki kudretli güç Lula iktidarı daha işe başlamadan Lula iktidarının isteklerini kısıtlamaya başladı: Ordu ve piyasa. Brezilya’nın askeri diktatörlük tarihi düşünülürse, silahlı kuvvetler içindeki önde gelen aktörlerin gösterdiği tutum sürpriz olmaz. 2018’de seçimi kazanmadan önce, Bolsonaro bir paraşütçüydü ve seçimle geldiği mevkide[2] silahlı kuvvetler üyelerini etkileme ve onlarla bağlarını geliştirmek için on yıllar harcadı. 1964’teki 20 yıllık bir diktatörlükle sonuçlanan darbenin bütün çıplaklığıyla gösterdiği gibi, Brezilya ordusunun uzun bir antikomünist tarihi var.

Bolsonaro şiddet dolu rejimi sürekli övdü, sadece bazen yeterli acımasızlığı göstermediği için kabahatli buldu. Geçtiğimiz yıllarda, silahlı kuvvetlerdeki bu gerici eğilim, Lula’nın İşçilerin Partisi’ne (İP) karşı gösterdiği açık denebilecek muhalefette kendisini gösterdi. Lula’nın selefi Başkan Dilma Roussef’in daha önceki insan hakları ihlallerinde devletin rolünün araştırılması kararı pek çok askeri liderin gözünde affedilmez bir hakaretti. Başkanlığı sırasında Bolsonaro bu içten içe kaynayan memnuniyetsizliği kullandı ve kötü şöhret bırakarak, generallerin diktatörlüğün zirvesinde yapmadıkları kadar çok sayıda üniformalı erkeği yönetimine doldurdu. 2021 yılının mayıs ayında, Bolsonaro’nun Sağlık Bakanı olan General Eduardo Pazuelo, başkanla beraber siyasi bir toplantıya katıldı. Bu durum, aktif olarak asker olanların parti toplantılarına katılmasına izin vermeyen davranış kodunun bir nesildir açıktan ilk ihlaliydi. Geniş bir halk kesiminin itirazına rağmen, Pazuelo bu davranışından dolayı cezalandırılmadı. Bolsonaro’nun silahlı kuvvetleri Brezilya demokrasisine bir saldırı için hazırlaması, yönetimin ilk gününden beri varolan bir endişeydi. Neyse ki, ordunun üç kuvvetinin başında olanlar seçim sonucuna saygı gösterecekleri konusunda kampanya boyunca ısrarlı oldular.

Bu durum, Joe Biden yönetiminin, ABD’nin Bolsonaro’ya iktidarını devam ettirmek için yasal olmayan herhangi bir teşebbüsü desteklemeyeceğini açıkça beyan etmesini kolaylaştırdı. Senatör Bernie Sanders ve Temsilciler Meclisi Üyesi Jamie Raskin de Washington’da Bolsonaro’nun gelişigüzel darbe yandaşlığı yapması hakkında uyarılarını arttırdı. Seçimlerden önce, ABD desteği olmayan bir askeri müdahelenin asla ciddi bir olasılığı yoktu. Elbette bu silahlı kuvvetlerin Brezilya demokrasisinin güvenilir bir dayanağı olduğu anlamına gelmiyor.

Bazı askerler -2022’de Senato’ya seçilen Bolsonaro’nun Başkan Yardımcısı Hamilton Mourau da dahil olmak üzere- ülkeyi seçimi Lula’nın kazandığını kabul etmeye ve yoluna devam etmeye çağırırken, diğerleri daha muğlak davrandı. Lula muzaffer ilan edildikten sonra, kendi küçük ama sesi büyük tutucu Bolsonaro destekçileri sokağa çıktı. Birkaç bin gösterici ana yolları kapattı ve kilit şehirlerde askeri barakaların önünde kamp kurarak başkanın kabaca yaptığı, reddedilen darbe davetini tekrarladı: Siyasal arenaya girin ve seçilen başkanın koltuğu devralmasını engelleyin.

Seçim sonuçlarını protesto eden emekli bir öğretmen Washington Post’a, ‘’Komünist bir ülkede yaşamaktansa askeri diktatörlük altında yaşamayı tercih ederim’’ dedi. Sadece ifade özgürlüğünden yana olduklarını söyleyen birkaç general bu gösterileri açıkça destekledi. Örneğin, kuzey doğudaki Fortaleza şehrinde bir general, antidemokratik göstericilere ‘’zarar gelmemesi’’ için eyalet ve belediye yöneticileri ile birlikte çalıştığını söyledi. Brasilia’da[3], Bolsonaro’nun yardımcısı olmak için seçimlere giren General Walter Souza Braga Netto, sokakta kamp kuran göstericilere, ‘’inançlarını muhafaza etmelerini’’ söyledi. Hepsine birden bakarsak, bu jestler Bolsonaro’nun en sadık yandaşlarını seçim sonucuna duydukları kızgınlığı devam ettirmeye davetiye çıkarıyor. Şiddet potansiyeli bir gerçeklik. Geçtiğimiz aralık ayında, Lula’nın Başkanlık mevkiini devralma merasiminden önce, yetkililerin Brasilia havaalanına bomba koyma planının boşa düşürmesinden sonra şüpheli olarak yakalanan kişi ‘’komünizmi devirmek’’ için hareket ettiğini söyledi. Daha sonra, hemen merasimi takiben, Bolsonaristalar, dünya medyasının da dikkatini çeken bir şekilde, hükümet binalarını yağmaladılar.

Ordunun kendi seçim denetimi, hiçbir sahtekârlık bulamadı. Savunma Bakanlığı ise sorunu görmemeyi reddederek ‘’Elektronik oylama makinalarını çalıştıran programların makinaların bekleneni yapmasını engelleyen kötü niyetli müdahelelere maruz kalmadığını garanti etmek imkansızdır’’ açıklamasında bulundu. Erken 1960’lardan beri hiçbir Brezilya devlet başkanı silahlı kuvvetlerle hiç bu kadar ince bir buz tabakası üzerinde işe başlamamıştı. Ama Lula’nın razı olmak zorunda olduğu ordu bu. Bazı bakımlardan, bu göreve en uygun biri denebilir. Lula, Savunma Bakanı olarak, askerler arasında hatırı sayılır bir desteğe sahip olan, muhafazakar politikacı Jose Mucio’yu seçti. Aynı zamanda Lula’nın da güven duyduğu birisidir. Gerçekten de yeni seçilen başkan, kabinesini kurarken bu daha çok açığa çıktı. Başka hiçbir ilerici politikacı böyle riskli bir anda geçmişindeki kişisel ilişkilerden yararlanamazdı.

Biden yönetiminin artan bir açıklıkla beyan ettiği, Brezilya’nın Haiti’ye gönderilecek yeni bir barış gücünde görev alması ısrarı karşısında Lula’nın ne yapacağı, başkanla ordu arasındaki angajman kurallarını belirleyecek erken bir gösterge olacak. Görevi kabul etmek, Brezilya’nın huzursuz silahlı kuvvetleri için yarım küredeki güvenilirliğini arttıracak. Ancak yakın danışmanları, Latin Amerika’nın en kalabalık ulusunu sarih hedefleri olmayan bir müdaheleye bir kere daha dahil etmeye isteksiz bakıyorlar.

Silahlı kuvvetler en azından ulusal çıkarları kolladıkları bahanesini sürdürüyor. İş dünyasının çıkarlarını savunanlar ise Lula’nın acil sosyal ajandası hakkında, Brezilya’nın mali iklimini zora sokacağını söyleyerek açıktan söyleniyorlar. Bir şirket patronunun kasım ayında CNN Brezilya’ya söylediği gibi, ‘’Piyasa şüpheci ve eğer Lula uygulanabilir bir konsolidasyon planı sunmazsa takdir hakkı lehine kullanılmayacaktır.’’ Tercümesi: Lula, Bolsonaro’nun kemer sıkma ve özelleştirmelerini sürdürmeli, aksi yatırımcılarla savaş demektir. Dolayısıyla, Lula’nın seçildikten sonra kimi Maliye Bakanlığı’na getireceği en büyük açık sorulardan biriydi. 2018’deki başarılı kampanyası sırasında, bütün ekonomi sorularını Milton Friedman’ın karikatürümsü kabalıkta eski bir öğrencisi olan Paulo Guedes’e bırakan Bolsonaro, ekonomik politikaları kavrayışının çok zayıf olduğunu kabul etmişti. Lula ise tam tersine, onyıllar süren sendika liderliği, parti kuruculuğu ve başkanlığı dikkate alınırsa, ekonominin nasıl işlediğine dair sofistike bir anlayışa sahiptir.

Halefinin tersine, Lula kendi fikirlerinden çok daha emindir. Buna uygun olarak, sadece bir ekonomist olmaktan ziyade, sıkı bir ekonomi temeli olan olan bir politikacıyı Maliye Bakanı yapmayı seçti: Hem Lula’nın hem Dilma’nın ve eski Sao Paulo Belediye Başkanı’nın ünlü Eğitim Bakanı Fernando Haddad. İşçilerin Partisi içinde ılımlı diye bilinmesine rağmen, Haddad pek çok hedge fonu, bankayı rahatsız etti ve yorumcular, dünyadaki en eşitsiz ülkelerden birinde sosyal demokrasiye dair en küçük bir imanın dahi, mali dertler getireceğine dair endişelendiler. Haddad 26 Kasım’da, Brezilya Bankalar Federasyonu’na Lula’nın üçüncü dönem başkanlığında kendisinin muhtemel rolüne dair temkinli bir açılış konuşması yaptı. Hemen arkasından borsa çakıldı ve dolar Brezilya Reali karşısında değer kazandı. Haberlerin endişelerini dile getiren pek çok izleyiciden yaptığı alıntılara göre görevi, Haddad’ın boyunu aşıyordu ve odayı dolduran Brezilya iş dünyası seçkinleri için safdışı olmasına yetecek bir suç olan, harcamayı kontrol altında tutmak konusunda bir şey söylememişti.

Bankaların yeni Lula yönetimi altında nasıl bir ekonomik ajandanın yasalaştırılmasını tercih edecekleri bir sır değil. Onların problemi, tabii ki o ajandanın seçim sandığında kaybedilmiş olmasıdır. Kampanyası sırasında, Lula başarılı bir şekilde bütün renklerden ilerici Brezilyalıyı  harekete geçirirken bir yandan da yeterli sayıda merkezdeki seçmene seslendi. Pek çok solcuyu kızdırarak Brezilya’nın en büyük ve en zengin eyaleti Sao Paulo’nun bir önceki muhafazakar valisini başkan yardımcısı olarak seçti. Bazı yorumcular Lula’nın adaylığının ilerici karakterini azımsadılar, solcu amaçlardan çok anti-Bolsonarist yanının ağır bastığını ileri sürdüler. Bazan Lula bu düşünceyi haklı çıkardı, başka zamanlarda ise iktidarda cesur ilerici kararlar almak niyetinde olduğunda ısrar etti.

Bu dengeleme hareketi için söylenmesi gereken bazı şeyler var. Nihayetinde bu [tutum] iş gördü -2018’de, ülkenin bu zamana kadar gördüğü, seçtiği en gerici aday olan, Bolsonaro’ya oy veren pek çok kişi burunlarını tutarak ülkenin en ünlü solcusuna oy verdiler. Fakat, bu geniş cephe stratejisi önümüzdeki dört yıl içinde Lula’nın en muhafazakar seçmenlerinin pozisyonuna tutsak olacağı anlamına gelmiyor.

Dipnotlar:

[1] Geçen Ekim ayında, Latin Amerika’nın en kalabalık ülkesinde seçmenler sandığa giderken, 2021’den beri Almanya Sosyal Demokratik Partisi’nden Bundestag üyesi Isabel Cademartori seçim sürecini izleyecek bir delegasyonun başı olarak, ‘’Dünya Brezilya’yı gözlüyor’’ diyordu. Mevcut sağcı başkan Jair Bolsonaro kampanyası sırasında Brezilya’nın özgür ve adil seçim yapma kabiliyetine dair sorguladı. Bu iddia onun antidemokratik eğilimlerine olduğu kadar, eski başkan Luiz Inacio da Silva’yı sandıkta yenme başarısızlığına da [ihtimaline de] dayanıyordu.

[2] Daha önce orduda bir paraşütçü subay olan Bolsonaro, emekli olduktan sonra  1991 – 2018 arasında milletvekilliği yaptı.

[3] Brezilya’nın başkenti

Andre Pagliarini: Hampden-Sydney College’de tarih doçenti ve Washington Brezilya Ofisi’nde misafir araştırmacı

[Jacobin Magazine’in Kış 2023 – 48. sayısındaki İngilizce orijinalinden Sevil Kurdoğu tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]

Sendika.Org

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Hochschule Stralsund: Netzwerken für die Verbesserung der Lehre an Hochschulen

Fernstudium Management in der Weinwirtschaft MBA