İstinye Üniversitesi (İSÜ) Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tevfik Ecder, afetler sonrasında yaşanabilecek önemli sorunlardan birinin de salgınlar olduğuna dikkat çekerek hijyenik önlemlerin alınmasının önemini vurguladı. Ecder, depremzedelere temiz su ve yiyecek ulaştırılması, barınma yerlerinin temizliğinin sağlanmasının enfeksiyon ve salgın riskini azaltacağını ifade etti. Ayrıca depremzedelerde yoğun psikolojik sorunlarla karşılaşılabileceğine de dikkat çeken Ecder, “Depremi yaşayan kişilerde en sık görülen rahatsızlıkların akut stres bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, anksiyete, uzamış yas ve deliriumdur. Bu nedenle deprem bölgesine psikiyatrik destek verilmesi çok önemli,” dedi.
Türkiye’yi derinden sarsan depremler sonrası bazı depremzedeler başka şehirlere göç ederken, bazılarıysa deprem bölgelerinde kurulan konteyner kentlerde ve çadırlarda yaşamlarını sürdürüyor. Deprem bölgelerinde salgın hastalık riski ve enkaz altından kurtarılan depremzedelerde yaşanabilecek akut böbrek yetersizliği ve psikolojik sorunlar gibi hususlara dikkat edilmesi gerekiyor. İstinye Üniversitesi (İSÜ) Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tevfik Ecder, deprem bölgesinde yaşanabilecek salgın riskine karşı
hijyen önlemlerinin alınması gerektiğine dikkat çekti. Depremi yaşayan kişilerde en sık görülen rahatsızlıkların akut stres bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, anksiyete, uzamış yas ve delirium olduğunu belirten Ecder, deprem bölgesine psikiyatrik destek verilmesinin önemini vurguladı.
“Enkaz altında kalanları bekleyen önemli bir sorun da akut böbrek yetersizliğidir”
Depremden sonra depremzedelerde oluşabilecek sağlık sorunlarına değinen Prof. Dr. Tevfik Ecder, şöyle konuştu:
“Deprem sonrasında, depremin şiddetine ve etkilenen bölgenin altyapısına göre değişen düzeylerde sorunlarla karşılaşılır. Enkaz altında kalan insanların bir kısmı deprem sırasında almış oldukları ölümcül travmalar nedeni ile hayatlarını kaybederler. Bazı depremzedelerin ise enkaz altında kalan vücut bölümleri ağır hasar görmüş olabilir. Bu şekilde kurtarılan ve hastaneye sağ olarak ulaştırılabilen hastaların hasar görmüş kol veya bacaklarının ampüte edilmesi gerekebilir. Bu durum, bu hastaları sadece fiziksel açıdan etkilemekle kalmamakta, psikolojik olarak ciddi bir travmaya da yol açmaktadır. Deprem sonrasında enkaz altında kalan hastaları bekleyen önemli bir sorun da akut böbrek yetersizliğidir. Enkaz altında kalarak ezilen kol ve bacak gibi uzuvların hasar gören kas dokularından açığa çıkan bazı maddelerin böbreğe toksik etki göstermesi burada önemli bir rol oynar. Bu tabloya ‘ezilme sendromu’ adı verilir. Kişinin uzun süre susuz kalması bu olayın gelişmesini kolaylaştırır. Kaslardan açığa çıkan maddeler arasında potasyum da vardır. Potasyumun kanda hızla yükselmesi ani ölümlere neden olabilir. Kişinin enkazdan kurtarılmasından hemen sonra görülebilen ani ölümlerin temel sebebi kaslardaki potasyumun kana karışarak hızla yükselmesidir. ‘Kurtuluş ölümü’ adı verilen bu dramatik olayın önlenmesi için kurtarma işlemi sırasında hastanın bir eline, koluna ya da ayağına ulaşıldığında (vücudun tamamen kurtarılmasını beklemeden) acil olarak damardan sıvı verilmeye başlanmalıdır. Bir sağlık kuruluşuna sağ olarak ulaştırılması mümkün olan bu ezilme sendromlu hastalar diyaliz tedavisine alınarak hayatta tutulurlar. Çoğu kez günler içinde böbrek fonksiyonları kendiliğinden düzelen bu hastalara bu süre boyunca diyaliz tedavisi desteği verilmelidir. Ezilme sendromuna bağlı akut böbrek yetersizliği gelişen bu hastaların az bir oranında ise böbrek fonksiyonları düzelmez ve bu nedenle de kişi kronik diyaliz tedavisine ihtiyaç duyabilir.”
“Kronik diyaliz tedavisi gören hastalar için acil önlemler alınmalı”
Yaşanan afet sonrasında kronik hastalıkları bulunan kişilerle ilgili alınabilecek önlemler konusunda da bilgi veren Ecder, şöyle devam etti:
“Afet sonrasında, yaşanan afet ile ilgili sağlık sorunlarına ek olarak kronik hastaların hastalıkları ile ilgili sorunlar da dikkate alınmalı. Kronik hastaların tedavileri hiçbir şekilde aksamamalı. Bu hastalar için acil önlemler alınmalı. Deprem bölgesindeki diyaliz merkezleri yıkılmış veya ciddi derecede hasar görmüş olabilir. Diyaliz merkezinde görevli olan hekim, hemşire ve diğer sağlık personeli depremden zarar görmüş olabilir veya merkeze ulaşamayabilir. Bu durumda o bölgeye en yakın olan diyaliz merkezlerine ulaşım gerekir. Ayrıca enkaz altından çıkarılan ve akut böbrek yetersizliği nedeni ile diyaliz tedavisi gereken hastalar da olacağından, diyaliz merkezlerinin iş yükü artabilir. Bu bölgelere ek sağlık personelinin getirilmesi ve hastaların mümkün olabildiğince ve güvenli bir şekilde başka merkezlere sevk edilmesi gerekebilir. Kronik hastaların kullanmakta oldukları ilaç tedavilerinde bir aksaklık yaşanmamalı. Toplumda sık karşılaşılan sağlık sorunları olan hipertansiyon, diyabet, kronik akciğer hastalığı ve koroner kalp hastalığı gibi hastalıklar afet sonrasında kontrolsüz hale gelebilir. Bu nedenle deprem sonrasında, bölgeye başka yerlerden hekim ve hemşire desteği verilmeli ve yeterli miktarda ilaç ulaştırılmalıdır. Kronik diyaliz tedavisi görmekte olan hastaların diyalizleri aksayabileceğinden dolayı, bu hastaların daha sıkı diyet yapmalarının, özellikle olabildiğince potasyumdan fakir beslenmelerinin ve sıvı alımlarının kısıtlamalarının hayati önemi vardır.”
“Bölgede hijyenik önlemlerin alınmasının büyük önemi var”
Oluşabilecek salgın tehlikesi ve enfeksiyon hastalıklarına da dikkat çeken Prof. Dr. Ecder, “Afetler sonrasında yaşanabilecek önemli sorunlardan biri de salgınlardır. Bu nedenle hijyenik önlemlerin alınmasının büyük önemi var: Deprem sonrası yaşanan yıkımlardan dolayı altyapı da hasar görür. Su kaynaklarının kirlenmesi ve kanalizasyon sisteminin hasar görmesi insan sağlığı için önemli risk oluşturur. Depremzedelere temiz su ve yiyecek ulaştırılması, barınma yerlerinin temizliğinin sağlanması enfeksiyon ve salgın riskini azaltır. Deprem sonrası verilen hizmetlerde bu konu dikkate alınmalıdır,” dedi. Depremzedelerde yoğun psikolojik sorunlarla karşılaşılabileceğine de değinen Ecder, sözlerine şunları ekledi:
“Depremi yaşayan kişilerde en sık görülen tablolar akut stres bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, anksiyete, uzamış yas ve deliriumdur. Bu nedenle deprem bölgesine psikiyatrik destek verilmesi çok önemli.”
İstinye Üniversitesi hakkında:
İstinye Üniversitesi, „Liv Hospital“, „Medical Park“ ve „VM Medical Park“ olmak üzere üç ayrı hastane markasını tek çatı altında buluşturan ve sağlık sektöründe 25 yılı aşan bilgi, birikim ve yatırımları olan MLP CARE Grubu’nun desteğiyle 21. Yüzyıl Anadolu Vakfı tarafından 2015 yılında kuruldu. Odak noktasında yapay zekâ ve dijitalleşmenin yer aldığı üniversite, güçlü akademik kadrosuyla, eğitim ve araştırma performansıyla ve her alandaki AR-GE çalışmalarıyla çağımızın bilgisinin üretilmesine katkıda bulunuyor. Öğrencilerini bilimin gücüne güvenen, eleştirel düşünebilen, insani ve etik değerlere sahip bireyler olarak yetiştiren İstinye Üniversitesi, sadece teorik bilgiyi odağına almıyor öğrencilerini bilgilerini pratikte de kullanabilecekleri uygulama alanlarına yönlendiriyor. Bünyesinde üç enstitü, yedi fakülte ve iki meslek yüksekokulu bulunan üniversite; edebiyattan sanata, sağlıktan mühendisliğe kadar birçok farklı alanda yetkin bireyler yetiştiriyor. Üniversite eğitim, araştırma, yenilik ve teknoloji geliştirmede mükemmeliyeti hedefleyerek dünyanın öncü üniversitelerinden biri olmayı amaçlıyor. İstinye Üniversite’nin ana hedeflerinden bir tanesi ise yerel ve evrensel sorunlara çözümler geliştirerek toplumun gelişimine katkıda bulunmak.