“Çevreyi korumada erdemli bir niyet gösteren ve aynı zamanda doğal kaynakların çılgın, sınırsız iktisadi işletimi politikalarını yöneten devletlerin şizofrenisini aşmak gerekir.”
Mireille Delmas-Marty, Aux Quatres vents du Monde, Seuil, 2016
Genelde gelişmiş ülkelerin tüketimine bağlı olan salımların çözümlenmesi iklim politikaları açısından önemli bir yer tutar. Ama üretim ve tüketimden kaynaklanan salımlar genelde ülke düzeyinde ele alınır ve ihracat ve ithalat yoluyla (ve nakliye) gönderilen salımlar iklim politikalarında dikkate alınmaz. İşte bu salımlar uluslararası ticaretin “gizli yolcusudur.”
Dünyada dolaşan salımların yüzde 28’i hammadde, yarı mamul ve mamul mal ya da tüketim malları yoluyladır. 1990-2011 yılları arasında salımlarını yüzde 6 azaltan Avrupa Birliği’nin ithalat ve ihracatını ele aldığımızda salımları yüzde 9 artar. Birlik içinde salımların azaltılması genelde bilinçli bir çevre politikası sonucu değil, sistemin yarattığı bunalımlar sonrasıdır ve ihracat ve ithalatla gelen ve giden salımları dikkate almaz.
2010 yılında Çin salımlarının yüzde 27’sini ihraç eder. Yükselmekte olan ülkeler (Brezilya, Çin, Güney Afrika, Hindistan) üretimlerine bağlı olan salımların yüzde 19’unu ihraç eder.
İşte konumuzda karbondioksit salımlarının dünyada dolaşımı. İhracat ve ithalat yoluyla kim daha fazla ya da daha az başkasına salım yollar ya da kimden alır? Sorumlu kimdir? Gelişmekte olan ülkeler, yükselmekte olan ülkeler ya da az gelişmiş ülkeler mi? Üretici, tüketici ya da her ikisi mi? Salımların ticaret yoluyla yer değiştirmesinde esas sorumlu yayılmacı kapitalist sistem midir? Ucuz emek, zayıf mevzuat ve yolsuzluk (ki az çok kendi yaratır); yeni piyasalar, ucuz enerji fiyatı nedeniyle küreselleşen kapitalist sistem çevre politikaları nedeniyle değil, kâr oranını artırmak amacıyla gelişmekte ya da az gelişmiş ülkelere taşınır. Taşınırken de kirliliği de yanında götürür ya da gittiği yerde yaratır.
İhracat ve ithalat ürünlerinin ekolojik değerler içermesi yani az karbondioksit salımıyla üretilmesi de ülkeler açısından önemli olup bu değerlere yer verdikçe ithalat ve ihracat nasıl etkilenmektedir sorusunu da sorabiliriz. Tarım ilacı içermeyen sebzeyi mi daha kolay satarsınız yoksa ilaçlı olanı mı? Ya da karbon izi fazla olan ürünlere ek gümrük vergisi mi koyarsınız?
Dolayısıyla, uluslararası ticarete bağlı olarak salımlar yani kirlilik konusunda iki ana başlık olabilir:
1- Karbondioksit salımlarının ülkelerin ithalat ve ihracatındaki payı,
2- İthalat ya da ihracatın (ve ürünlerinin) çevresel-ekolojik değerler içermesinin (temiz teknik, organik ürün vb.) ithalat ve ihracat miktarlarına etkisi
1) Küresel dünyada ticari değişimler yoluyla (ara mal ve nihai ürünler) salımların artan ağırlığını görüyoruz. Karbondioksit salımlarının yüzde 28’i tüketim malları yoluyla üretici ve tüketici ülkeler arasında yer değiştirir. Ancak bu dolaşım tek düze ya da dengeli olmayıp ülke ve ürüne göre değişmektedir. Az salım ihraç ya da ithal eden olduğu gibi tersini yapan ülkeler de vardır. İster gelişmiş ülke (GÜ) olsun ister gelişmekte olan ülke (GOÜ) olsun salımların ölçülmesinde sadece ulusal düzey dikkate alınır ve ithal ya da ihraç edilen salımlar dikkate alınmaz. Ülkeler arası ihracat ve ithalata bağlı salımların yarısı hammaddeye diğer yarısı da yarı mamul ve nihai ürünlerden kaynaklanır. Ancak ölçülmesi de zordur. Çin mamul, Rusya gaz, petrol ihraç ederken Avrupa yüzde 50 hammadde ve yüzde 50 mamul ihracatı gerçekleştirir. İhraç edilen ürünlerin hangi enerjiyle üretildikleri de önemlidir. Dolayısıyla salımları da etkilerler. Kyoto Protokolü sadece ülke içi salımlarla ve uluslararası nakliye ile ilgilenir.
Kimileri Kuznets eğrisinden hareket eder. Kimi modeller de farklı veri ve varsayımları kullanarak salımları ölçmeye çalışırlar.
Kuznets eğrisi ne der? Gelir arttıkça salımlar, kirlilik azalacaktır. Çünkü gelire bağlı olarak yeni teknolojiler devreye girecek ve kirliliği azaltacaktır. Oysa görülen nedir? GÜ’nün geliri arttıkça kirlilik azalsa da kirliliği yaratan sanayilerini GOÜ’ye taşımaktadır. Sonra da yaptıkları ithalatla kirliliği yeniden ülkeye taşımaktadır. Uluslararası ticarete bağlı olarak salımlar 2000-2008 yılları arasında ortalama olarak yüzde 4,3 artmıştır. 2008 bunalım yılıdır ve azalır. 1990 yılında uluslararası ticaretin salımlardaki payı yüzde 18 (1,1 gigaton karbondioksit) iken 2010 yılında bu sayı yüzde 28’dir (2,4 gigaton karbondioksit).
Bölgelere göre bakarsak Asya, ABD ve Avrupa’ya ihracat yoluyla salımlarını yollar. ABD ise Avrupa, Japonya, Asya’ya ithalat yoluyla salımlarını yollar. Batı dünyası tüketicilerinin üretim fabrikası olan Çin ihracata bağlı üretim yoluyla salımlarının yüzde 27’sini yollar.
Çin, Rusya, Ortadoğu ülkeleri (gaz, petrol, tüketim malları) salım ihracatı yaparlar ve bu kişi başı 0,9 ile 2 ton karbondioksit arasındadır. Çin ihracatla salımının yüzde 33’ünü ABD’ye yollar (1990-2008 arası). İhracat yapan ülkenin hangi enerjiyle üretip ihracat yaptığı da önemlidir. Fransa, İsveç’in ürettikleri ürünlerin karbondioksit salımı azdır. Çünkü nükleer enerji kullanımı, doğalgaz santralı ve yenilenebilir enerji payı üretimde yani ithal ettikleri ürünlerde azdır.
GTAP (Global Trade Analysis Project), WİDD ( The World İnput-Output Database), GRAM ( Global Resource Accounting Model) ve EUROSTAT gibi modeller farklı veri ve varsayımlar ile farklı bölgeler arasındaki salım ihracat ve ithalatını ölçmeye çalışırlar. Karşılıklı ticari değişimlerde, ara malı, tüketim malı, üretimde salımları ölçmeye çalışırlar. Ama sadece karbondioksit ele alınır ve diğer sera gazı etkili gazlar dikkate alınmaz. Hesap zor ve karmaşıktır. Tüketime bağlı salımlarda verilerde eksiklikler, coğrafi alan tanımları, parasal değer hesaplaması, farklı teknolojiler konularındaki belirsizlikler nedeniyle hesaplama zor olsa da salımların ithal ya da ihraç edildiği gerçeğini gizlemez.
Salımların yani kirliliğin ihracatı ya da ithalatının ölümlere yol açtığını da burada belirtelim.
Genel olarak Kuzey’in zengin ülkeleri ya da GÜ kirleten sanayilerini Güney ülkelerine ya da GOÜ’ye aktarırken yaptıkları ithalatla da bu kirliliği yeniden ülkelerine taşımaktadırlar. Aynı şekilde GOÜ kirlilik yaratan sanayileri kabul ederek halkını zehirlerken imal ettikleri ürünlerin bir kısmını GÜ’ye ihraç ederken kirliliği ya da karbondioksit salımlarını da ihraç etmektedirler. GOÜ çevresel damping yaparak GÜ’ye “Gel burada üret” mi demektedir yoksa GÜ çevre mevzuatının giderek yasaklayıcı olması nedeniyle bu tür sanayileri GOÜ’de mi kurmaktadır? Kuşkusuz sadece çevre mevzuatı değil, kâr arayışı da sanayinin yer değiştirmesinde önemli rol oynamaktadır.
2- İthalat ve ihracatı yapılan ürünlerin karbon izini azaltmak, yani bir başka deyişle çevreye saygılı ürünler üretmek ya da ihraç-ithal edilen ürünlerin kirlilik maliyetini azaltarak daha çekici hale getirmek ticarette önerilen bir başka yoldur. İhraç ettiğin domateste tarım ilacı oranı fazla ise ve gümrük vergisinin yüksek olması nedeniyle istenmiyorsa ya da mevzuat gereği ihracatı yasaklanıyorsa organik domates üretip satmaya çalışırsınız (ya da ilaçlı ürünü çaktırmadan ülke içinde satmaya çalışırsınız). Bu nedenle karbondioksit salımını azaltmak ihracatçıya yarar sağlar ve gelirini artırır. Burada her zaman geçerli olmasa da Porter etkisi (İktisatçı Michael Porter’in varsayımı -1991) devreye girer ki Kuznets eğrisiyle az çok örtüşür. Buna göre salımı azaltmanın maliyeti firmaları yeniliğe yöneltir. AR-GE yatırımları artar, maliyet azalır, ihracat kazanır. Karbon izi az olan, kullanım süreleri uzun olan, geri dönüşümü kolay olan organik ürünlerin ihracat ve ithalatını desteklemekle ülke daha çok kazanır, ticarette salım izi azalır. Ekolojik olarak erdemli olan kazanır. İthalat ve ihracat ürünlerinin sadece üretiminde değil, nakliyesinde de salımları azaltmak ülkelere ve doğaya kazanç (nefes) sağlar.
Şimdi kimi örneklerle konuya biraz daha açıklık getirelim.
Kimi hesaplara göre Güney’in Kuzey’e kirlilik ithalatı 2 milyon kişinin erken ölümüne yol açıyor.
Ülkemize, Aliağa gemi söküm merkezine yollanmak istenen eski uçak gemisi içerdiği asbestle işçileri ve çevreyi zehirleyecektir. Kirlilik ithal edilmektedir (Aliağa bu işi yıllardır yapmaktadır ve uçak gemisi yeni bir olay değildir ve kirlilik hep sürmektedir).
Kuzey ülkelerinden Güney ülkelerine ikinci el araba yollanarak kirlilik taşınmaktadır. 2015-2018 arası giden araba sayısı 14 milyondur. Arabaların yüzde 40’ı Afrika kıtasına, yüzde 24’ü Batı Avrupa’ya, yüzde 15’i Asya-Pasifik ülkelerine, yüzde 12’si Ortadoğu’ya ve yüzde 9’u Latin Amerika ülkelerine gider. Bu konuda kural, düzenleme, muayene olmadığından denetim dışı arabalarla kirlilik artmakta, çevre ve insan sağlığı zarar görmektedir.
Çöp ve özellikle plastik çöpleri ise bir başka kirlilik, karbondioksit aktarımıdır. Plastik tüketimi o kadar fazla ki geri dönüşüm yetişemiyor (zaten çoğunun da geri dönüşümü olanaksız) ve GOÜ’ye yollanması da çözüm olmuyor. Ama bu ülkelerin insanı, toprağı, suyu, havası zehirleniyor.
GÜ’ye yollanmak üzere GOÜ’de yetiştirilen hayvan yemleri, biyoyakıt, somon, karides yerel tarıma zarar veriyor.
Elektrikli araba için gerekli olan lityum, kobalt gibi madenlerin üretimi ve GÜ’ye ihracatı çevreye zarar veriyor, zorla çalıştırılan çocuklar madenlerde ölüyor.
Brezilya’dan ABD’ye geri dönüşümlü lastik ihracatı yasaklandı. Çünkü ABD ithal ederse kendi lastiğinin geri dönüşümünü sağlama kapasitesi sınırlanır. GATT’ın 20. maddesi gereği kimi ihracat ve ithalat tek taraflı olarak ve çevre sorunu ileri sürülerek yasaklanabilir.
GÜ ve firmaları yasalara aykırı olarak kimi kaçak orman ürünlerini ithal ederek ormanların yok edilmesine katkıda bulunurlar.
Neler yapılabilir?
Yapılacak ilk iş salıma neden olan bu sistemden kurtulmaktır. Temiz, sağlıklı, eşit, dayanışmalı bir dünyaya geçişi sağlamaktır. GOÜ en başta emeğini sömüren, kirlilik yaratan, çevreye zarar veren yabancı yatırımları kabul etmemelidirler.
Ticaretin bir yönü de kirlilikten kaçmaktır ama kaçarken de doluya yakalanırsınız. Uluslararası ticarette iklim değişikliğine karşı duyarlı olmak zorunluluktur ve uyum sağlanmalıdır. Salımları azaltmak için uluslararası ticareti de azaltmak mı gerekir? Neler yapılabilir?
İklimsel korumacılık adına kısıtlamalar yapılabilir mi? Yapılırsa kurallar ne olacaktır, kim denetleyecektir?
Belki de ilk başta yerelde üretip tüketmek önemli olabilir, kuşkusuz salımları azaltarak.
Salımı fazla olan ya da karbon izi yüksek olan ürünleri yasak etmek ya da gümrük vergisini artırmak bir başka çözüm yolu olabilir. Ancak hemen serbest ticarete engel çıkarıyorsunuz diye Dünya Ticaret Örgütü’nden ihtar gelebilir. İthalat ve ihracatı karbon içeriğine göre vergilendirmek teknik ve ticari olarak zordur ve her an misilleme gelebilir. Karbon izini azaltmak amacıyla GÜ’nün GOÜ’ye teknoloji aktarımı yaparak daha çevreci ürünler üretmesi önerilir ama bu da hep lafta kalır. Teknoloji yardımı başka bir bağımlılık yaratır. Yıllardır sözü edilen “ortak ama farklı sorumluluk” yaşama geçmez.
Kimileri ürünlere karbondioksit salım etiketi konulmasını önerir ve böylece ithal ya da ihraç edeceğiniz ürünün çevreye olan zararını görerek alırsınız. Düşük ve yüksek karbon izine göre gümrük vergileri düzenlenebilir.
Aşırı tüketim azaltılarak uluslararası ticaret de azaltılabilir.
Kimileri nakliyeyi daha çevreci hale getirerek daha az karbondioksit salımı yapmayı ve ucuzlatmayı önerirler. Motor, yakıt (biyo), liman sıkışıklığı, ve deniz yollarının optimize edilmesi konusunda önlemler alınmasını isterler.
Vatandaş olarak biraz da biz düşünelim. Neler yapabiliriz, nasıl, kimlerle ve neye karşı?
Evrensel bir dayanışma adına.
Sağlıklı ve temiz günler dileğiyle.
Kaynaklar:
- Marlene Benquet, Théo Bourgeron: La Finance autoritaire, vers la fin du Néolibéralisme, Raisons d’agir, 2021.
- Réseau d’Action climat,Les émissions importées, le passager clandestin du commerce mondial, 2019
- D.Bureau, L.Fontagné, K.Schubert: Commerce et climat, pour une réconciliaton, Notes du conseil d’analyse économique, 2019/1 (cairn.info)
- Jérome Trotignon: Restriction des émissions de CO2 et pays émergents; un effet Porter appliqué aux exportations, Mondes en develeppement, 2011/2 (cairn.info).
- Mireille Delams-marty: Aux quatre vents du monde, Seuil, 2016.
- lapresse.ca; reporterre.net; insee.fr; rtbf.be; lesechos.fr; fr.wikipedia; publications.banque-france.fr; actenvironnement.fr; zerowastefrance.org; vie-publique.fr; news.un.org; senat.fr; batiactv.com;