Kadın Savunma Ağı’ndan Çiğdem Serin, Sendika.Org’a konuştu. Serin, kadınların hijyen ürünlerine erişimi ve pede, iç çamaşırına erişimde güçlükler yaşandığını belirterek bu ihtiyaçları Türkiye’nin dört bir yanından toplayarak kadınlara ulaştırmaya çalıştıklarını ifade etti. Kadınlara hem bulundukları kentte, hem de Defne Sevgi Parkı’nda faaliyet yürütülmesi üzere gönüllü çağrıları yaptıklarını söyleyen Çiğdem Serin alanda gerçek bir kadın dayanışması olduğunu ifade etti. Dayanışmayı “Kadınlar burayı kendi mekanları olarak görüp kahvesini, yemeğini alıp geliyor, elimizde ne varsa paylaşıyoruz. Sevgi Parkı’ndaki kadın dayanışma noktası bir mor mekana dönüşmüş durumda” şeklinde açıkladı.
Sendika.Org’a konuşan Çiğdem Serin, Hatay Defne’de bulunan Sevgi Parkı’nda kurdukları kadın çadırı ve kadın dayanışma noktası hakkında bilgi verdi. Depremin ilk gününden beri Hatay’da bulunan Serin, 13 Şubat’tan itibaren kadın çadırını kurduklarını oradaki sürecin kadınlar açısından pandemiye benzer geliştiğini belirterek, “Depremden önce şiddet gördüğü evi terk etmiş olan, boşanma aşamasında olan kadınlar depremden sonra yeniden aynı mekanlara dönmek zorunda kalmış” dedi. Serin son olarak “Bu kent kadınların istediği gibi inşa edilene kadar buradayız hiçbir yere gitmiyoruz” dedi.
Çiğdem Serin’in demeçinin tamamı şu şekilde:
Bugün Antakya Sevgi Parkı’nda Kadın Savunma Ağı’nın Kadın Dayanışma noktasında bulunuyoruz. Biz kadınlar olarak depremin ilk gününden itibaren çeşitli bölgelerinde arama kurtarmadan yardımların toplanmasına dağıtılmasına kadar çeşitli organizasyonlarda bulunduk. Ben de depremin ilk gününden itibaren Antakya’daydım. İlk gün Antakya’ya geldim. Bizler bu Antakya’da kadınların özerk alanını yaratma ihtiyacı ile Kadın Dayanışma noktası yaptık. Bu şu ihtiyaçtan doğdu: Zaten kadınların üzerinde olan pek çok yük afet ile birlikte bu kadar yıkımın enkazın içinde daha da artmış oldu. Bir de aslında nefes alacak alanları daralmış oldu. Hem kadınlarla dayanışmak, yan yana gelebilmek hem de bu kadar yıkıntı ve enkazın arasında özerk bir alan yaratmak amacıyla bu dayanışma noktasında kadınlarla bir araya geliyoruz. Bugün yedinci günümüzdeyiz. Biraz sonra kadınların depremde yaşadığı sorunlara da değineceğim. Burada neler yapıyoruz? Kadınların afet halinde neler yaşadığını tespit etmek, buralara yönelik çeşitli çözümler üretmek ve dayanışma içinde olmak için buluşmalar düzenliyoruz. Burada bir kadın kahvemiz var. yan yana geliyoruz bu kadın kahvesinde. kadınlar artık burayı bir adres olarak biliyorlar. aslında üçüncü dördüncü günden itibaren biliyorlardı. bir görüşme kabinimiz var. Orada kadnların hijyen ihtiyaçları ve hijyen ürünlerini dağıtıyoruz. bu ürünleri Mor Mekanlardan, türkiye’nin çeşitli illerinden toplayarak temin ediyoruz. Bir giyinme kabinimiz var, o kabinde de kadınların kişisel ihtiyaçlarını gidermesi için bir nokta oluşturmuş olduk.
Burada kadınların neler yaşadığından ve dayanışma noktasını kurduğumuz günden itibaren gözlemlerimizden bahsetmemiz lazım. Bugün depremin 13. günündeyiz. Depremde kadınlar neler yaşıyor? Bugüne kadar bütün afetlerde gördük ki toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden dolayı kadınlar ayrıca pek çok zorlukla karşı karşıya kalıyorlar. Antakya’da yaşadıkları en büyük zorluklardan biri hijyen problemi idi. Depremin 13. gününe gelmiş olmamıza rağmen kentte birçok yerde elektrik ve su yok. İnsanlar tuvalet ihtiyacını karşılayamıyor, temiz suya ulaşamıyor. Kadınlar hijyen konusunda, pede ve kiloda ulaşımda zorluklar yaşadı. bunu yanında, depremden sonra hayatta kalma mücadelesinde bütün aile bireylerinin hayatta kalma mücadelesini burada kadınlar veriyor ne yazık ki. Çocukların bu koşullar, bu kadar enkazın yıkımın arasında çocukların bakımı, hijyen malzemesi bulma, yemek bulma gibi bütün sorumluluklar kadınların üzerine yıkılmış durumda. kentte pek çok dayanışma noktası var. bu noktalara baktığımızda, erkeklerin buraya geliş biçimleri ile kadınların geliş biçimleri değişiyor, farklılıklar gösteriyor. Erkekler biraz rahatlamak için, bir kahvehaneye gelir gibi dayanışma noktalarını kullanırken kadınlar bir ihtiyacı karşılamak üzere, herhangi bir ihtiyacı bulmak üzere geliyorlar. Çocukların ihtiyaçlarını, hatta erkeklerin, eşlerinin ihtiyaçlarını da gidermek için bu dayanışma noktalarına geldikleri bir durum var. enkazın yükü iki kat üç kadar dört kat belki de kadınların üzerine yıkılmış durumda.
Antakya bölgesi eskiden beri bildiğimiz üzere, erkek şiddetinin yoğun olduğu yerlerden birisiydi. Erkek şiddetinin çeşitli biçimlerini gözlemliyoruz yine. Psikolojik şiddet boyutunu gözle görebiliyoruz. Erkeklerin kadınlara öfkeli davranışlarına, sokakta kadınlara bağıran erkeklere rastlayabiliyoruz. Bir de burada kadınlarla konuştuğumuzda zaten yoğun bir şekilde psikolojik şiddete maruz kaldıklarını, erkeklerin bu yıkımdan etkilenme biçimlerinin kadınlara öfke şeklinde açığa çıkardıklarını anlatıyorlar. Aile üyelerinin kendilerinden sabretmesini beklediklerini ifade ediyorlar. Bir de pandemide yaşadığımız şey aslında. burada afette de görüyoruz. Pandemide şunu söylemiştik. Kadınlar şiddet gördükleri erkeklerle aynı evde kalmak zorunda kalmışlardı. Bugün de burada kadınlar ne yazık ki şiddet gördükleri erkeklerle aynı çadırlarda aynı otomobillerde kalmak durumunda kaldılar.
Bir de şöyle verilere sahibiz. Arama kurtarma çalışmalarındaki arkadaşlarımızın çeşitli duyumlarında, daha önceki afetlerde de böyle şeyler duymuştuk: Kadınların daha fazla öldüğünü. Şöyle veri ve konuşmalara rastlamış arkadaşlarımız. Erkeklerin depremden hızlıca kendilerini koruma çabası ile kaçtıkları, ancak kadınların diğer aile üyelerini, çocuklarını kurtarmak için uğraşırken enkaz altında kaldıkları bilgisine sahibiz, maalesef.
Ama burada her şeye rağmen, kadınlar birbirinden güç alıyor, birbiri ile dayanışıyor. her şeye rağmen kadınlar direngen, direniyor. İlk günden itibaren devletin hiçbir organizasyon yapmadığı bu kentten adeta insanların göç etmesi için kendi halinde bırakıldığı bir durum var. Ama biz kadınlardan şunu duyuyoruz: Biz bu kentten gitmeyeceğiz. Ne olursa olsun buradayız. Yaşam alanlarından başka bir yerde herhangi bir çadır kentte, konteynırda yaşamak istemiyorlar. Asıl yaşam alanlarımızda, mahallelerimizde, insanca yaşayacağımız koşullar sağlanana kadar, bu kent bizim istediğimiz gibi inşa edilene kadar buradayız. hiçbir yere gitmiyoruz. diyorlar. biz de kadınlara şunu söylüyoruz. Sizlerin istediği bir şekilde yaşam inşa edilene kadar bu kentte, biz de buradayız. biz de gitmiyoruz hiçbir yere. yanınızdayız. yaşanabilir bir kenti birlikte kadın dayanışması ile inşa edeceğiz.
Öte yandan Kadın Savunma Ağı gönüllüleri dayanışma noktasının kurulduğu 13 Şubat’tan beri her akşam günce tutarak internet sitelerinde yayımlamaya devam ediyor. Günceye buradan ulaşabilirsiniz.