Türkiye 6 Şubat’ta büyük bir deprem felaketiyle sarsıldı. 9 saat sonra meydana gelen ikinci depremle etkisi daha da dramatikleşen ve 10 ili kapsayan, 13,5 milyon insanı etkileyen ve yaklaşık bin kilometrekarelik bir alanı kapsayan deprem, telafi edilmesi zor yaralar açtı. Bu büyük felaketten ders çıkarılmasına ve bilimsel verilerin ışığında atılacak doğru adımlarla gerekli tedbirlerin alınmasına dikkat çeken CMD Mühendislik Yönetim Kurulu Başkanı İnşaat Mühendisi Cemal Doğan, depremden zarar gören yapıları, zemin ve yapı tekniği açısından değerlendirdi. Afet odaklı toplumsal bilincin yaratılmasının önemine dikkat çekti.
“Depreme dair bugüne kadar kabul ettiğimiz tüm bilgileri yeniden gözden geçirmeliyiz”
“Öncelikle yaşanan ağır felakette yaşamını yitiren 41 binden fazla canımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Afetten sağ kurtulan herkese geçmiş olsun dileklerimi ifade etmek istiyorum” diyerek sözlerine başlayan Cemal Doğan, “Kahramanmaraş’ta şiddeti 7’den büyük iki depremin yanı sıra onlarcasının 5 ve 6 büyüklüğünde ölçüldüğü deprem zinciri, maalesef hasar ve kayıpların boyutunu ağırlaştırdı. Yapılan açıklamalarda, Kahramanmaraş merkezli depreminin hissedilir şiddetinin 12 olduğunu ve Anadolu levhasının 4 metre kaydığı paylaşıldı. Ortaya çıkan tablo, depremle ilgili bugüne kadar kabul ettiğimiz tüm bilgileri yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini gösterdi. Zemin yapılarından altyapı planlarına, üst yerleşim alanlarından bina yapım tekniklerine, deprem anı ve sonrası afet yönetim planından olası depremlerin ardından kurulacak müdahale bölgelerine kadar birçok konunun yeniden değerlendirilerek yeni fikirler geliştirilmesini zorunlu kıldı” dedi.
“Güçlü zemin mi, güçlü yapı mı?”
CMD Mühendislik Yönetim Kurulu Başkanı İnşaat Mühendisi Cemal Doğan, “Zemin ve yapı birbiri ile bağlantılı iki etkendir. Mühendislik tekniklerinde her türlü zemin ve deprem şiddetine göre önerilen yapı teknikleri var. Yapı tekniklerini oluşturmak için de zemin ölçümleri elimizdeki en önemli veridir. Örneğin son depremlerde de gördüğümüz gibi bir bina temelden koparak yan yatmış, ancak yapı taşıyıcılarında yoğun bir hasar oluşmamış. Baktığımız fotoğrafa istinaden yorum yapmak ne kadar zor olsa da o bölgede zeminde zayıflık olduğunu ve zemin ile bina bağlantısının doğru kurulmadığını söyleyebiliriz. Tam da bu yüzden, bizim gibi deprem ülkelerinde, yapı inşa süreçlerinde yeni teknolojilerin değerlendirilmesi şart” ifadelerini kullandı.
“Deprem izolatörü kritik bir önem taşıyor”
Yeni binalarda kullanılan deprem izolatörünün hasar riskini azaltan önemli bir çözüm modeli olduğunu vurgulayan Cemal Doğan, “İzolatör, deprem etkisinin binada oluşturduğu yükü azaltıyor ve olası risklerin önüne geçiyor. Yapıların mühendislik tekniklerine, bilimsel verilere ve yönetmeliklere uygun olarak inşa edilmesi de kritik bir önem taşıyor. Mühendisler olarak biz, zemin ve temelin taşıyacağı yükü hesaplar, kolon, perde beton ve kirişler üzerindeki dengeli dağılımını planlarız. Bu prensiple inşa edilen yapıları ise ancak kaçak yollarla yapılan bina planları bozar ve binanın yük ve mukavemetini ortadan kaldırır. Projeye uygun yapılmayan ya da kaçak yapılan yapılar, herhangi bir afet senaryosunda hasar ve kayıpları artırır” şeklinde konuştu.
“Zemin etüdü zorunlu bir uygulama”
90’lardan beri zemin etüdü yapılsa da bu konuda miladın 99 depremi olduğuna dikkat çeken CMD Mühendislik Yönetim Kurulu Başkanı İnşaat Mühendisi Cemal Doğan, sözlerine şöyle devam etti: “Zemin ve inşaat temel etüdü raporları jeoloji, jeofizik ve biz inşaat mühendislerinin üzerinde birlikte çalıştığı bir konudur. Zemin mühendisleri zemini incelerken bizler de bu zemine uygun parametrelerde temelin nasıl olacağını raporlarız. Dolayısıyla ciddi uzmanlık isteyen bu konuda kullanılan parametrelerde hata yapılması, binanın yanlış projelendirilmesi ve risk teşkil etmesine sebep olur. Bu yüzden birincil deprem bölgelerinden İstanbul başta olmak üzere fay hatlarına yakın tüm kentlerimizde çok hızlı bir şekilde bina kontrollerinin başlatılması lazım. Her yerel yönetim, kendi sorumluluk alanındaki binaların yapı risk envanterini hazırlamalı.”
“Önlem almak aynı zamanda toplumsal bilinç meselesidir”
Ülkemizin büyük deprem kuşaklarının ve yangın, sel, toprak kayması gibi doğal afetlerin yaşandığı bir ülke olduğuna dikkat çeken Cemal Doğan, afet bilincinin toplumun her katmanına en erken yaşta kazandırılması gerektiğini söyleyerek sözlerini şu şekilde noktaladı: “Afet bilincinin ilköğretimden itibaren zorunlu ders olarak okutulmasının şart olduğunu düşünüyorum. Bu yapılırsa 30 ila 40 yıl içinde daha bilinçli bir toplum yapısı ortaya çıkacaktır. Bugün vatandaşlarımıza da düşen sorumluluklar var. Herkes oturduğu, maliki ya da kiracısı olduğu binanın risk durumunu öğrenmeli. Çünkü önlem almak toplumsal bilinç meselesidir.”