Obezitenin görülme sıklığının hem Türkiye hem de dünyada hızla arttığını dile getiren Medical Park Ankara Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Aydın İnan, “Obez hastaların ortalama yaşam süreleri sağlıklı insanlara göre daha kısadır” dedi.
Yaşam kalitesini olumsuz etkileyen obezitenin kronik bir hastalık olduğunu belirten Medical Park Ankara Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Aydın İnan, “Değişen yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıkları, gelişen teknoloji ile hareketsiz bir yaşam tarzına dönülmesi, spor yapma alışkanlığının azalması gibi faktörler alınan fazla kalorinin harcanmamasına neden olmaktadır” ifadelerini kullandı.
DENGELİ VE YETERLİ BESLENİLMELİ
Hayatın sağlıklı bir şekilde devam etmesi için yeterli ve dengeli beslenmemiz gerektiğini ifade eden Prof. Dr. İnan, “Aldığımız ve harcadığımız enerji belli bir denge içerisinde bulunmalıdır. Alınan kalorinin harcanandan daha fazla olması durumunda fazla enerji vücudumuzda yağ olarak depolanmaktadır. Bu durum sağlığımızı olumsuz etkilemeye başlayacaktır. Obezite gelişmesinde beslenme alışkanlıklarına ek olarak genetik faktörler, yaş, cinsiyet, sosyokültürel faktörler, metabolik bozukluklar, hormon bozuklukları, doğumlar gibi faktörler de rol oynamaktadır” diye konuştu.
HER 5 KİŞİDEN 1’İNDE OBEZİTE GÖRÜLÜYOR
Obezitenin yaşam kalitemizi olumsuz etkilediğini belirten Prof. Dr. Aydın İnan, “Obezitenin görülme sıklığı hem Türkiye’de hem de dünyada giderek artmaktadır. Özellikle son 25 yıl içinde hızlı bir artış göstermektedir. Ülkemizde 2019 verilerine göre obez bireyler toplumun yüzde 21.1’ini meydana getirmektedir. Kadınların yüzde 24,8’i obez, yüzde 30,4’ü aşırı kiloludur. Erkeklerin ise yüzde 17,3’ü obez, yüzde 39,7’si aşırı kiloludur. Obezite, gelişmiş ülkeleri olduğu kadar gelişmekte olan ülkeleri de etkilemektedir” dedi.
DEPRESYON GÖRÜLME RİSKİ ARTIYOR
Obezite hastalarında artmış meme, uterus, serviks, kolon, özofagus, pankreas, böbrek, endometrium, tiroid ve prostat kanseri riski gibi problemler söz konusu olduğunu belirten Prof. Dr. İnan, obez hastaların ortalama yaşam sürelerinin 12 ila 15 yıl daha kısaldığına dikkat çekti. Ayrıca obez hastalarda psikiyatrik problemlerin de arttığını kaydeden Prof. Dr. İnan, obezite hastalarında depresyona meyil meydana geldiğini, hiçbir yandaş hastalığı olmasa bile kişinin başkalarına muhtaç hale gelebildiğini ifade etti.
MULTİDİSİPLİNER BİR TEDAVİ
Obezite tedavisinin multidisipliner olarak yapılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. İnan, “Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı obeziteye neden olabilecek hastalıklar yönünden araştırma yaparken, psikiyatri uzmanı psikolojik faktörleri değerlendirmekte, beslenme ve diyet uzmanı tedavinin her aşamasında devrede olmaktadır. Cerrahi tedavi gereken hastalarda ise genel cerrahlar tarafından uygun ameliyat gerçekleştirilmektedir” şeklinde konuştu.
MİDE BALONU GEÇİCİ BİR ÇÖZÜM
Diyet ve egzersizin tedavi alan hastalarda vazgeçilmez olması gerektiği vurgulayan Prof. Dr. İnan, “Diyet ve egzersiz ile kilo veremeyen hastalarda mide balonu, cerrahi olmayan tedavi yöntemleri içinde düşünülebilir. Mide balonu yenilen yemek miktarının azalması, uzun süre tokluk hissi vermesi sayesinde enerji alımının azalmasını sağlamaktadır ancak geçici bir yöntemdir” dedi.
HANGİ HASTALAR CERRAHİ İÇİN UYGUN?
Tek başına diyet, tek başına egzersiz veya her ikisi bir arada olsa da dengeli yeme alışkanlığı kazanılmadığı sürece obezite hastalığının tedavisinde yeterli olmadığını belirten Prof. Dr. İnan, morbid obezitede cerrahi dışı yöntemler ile kalıcı olarak kilo vermenin ancak yüzde 2 hastada gerçekleştiğini, bu nedenle morbidobezitenin en etkili tedavisinin cerrahi olduğunun altını çizdi.
Prof. Dr. İnan, “VKİ’nin (vücut kitle indeksi) 40’ın üzerinde olduğu kişilerde morbid obezite hayatı ciddi şekilde tehdit ettiğinden bu hastalar cerrahiye adaydır. VKİ 35-40 arası olduğu halde yandaş bir hastalığı (hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları, hiperlipidemi, uyku apnesi gibi) bulunan, VKİ 30 – 35 arasında olup da tip 2 diyabet veya metabolik sendromu olan hastalarda cerrahi kararı alınmalıdır” dedi.
OPERASYONLAR KAPALI YÖNTEMLE GERÇEKLEŞTİRİLİYOR
Prof. Dr. Aydın İnan, obezite cerrahisi ile ilgili şunları söyledi:
“Obez hastalar diyet ve egzersizle kilo verebilseler bile çoğunlukla bu kalıcı olmamaktadır. Morbid obezlerde tek kanıtlanmış uzun dönem kilo verme yöntemi cerrahi tedavidir. Cerrahi kararı öncesinde hastada gerekli muayene ve tetkikler yapılmaktadır. Obezite cerrahisi ile obez hastalar uygun yeme alışkanlığı kazanmakta ve egzersiz yapmaya başlamaktadırlar. Bu da uzun dönemde kilo verebilmek için kendi kendilerine bir kontrol mekanizmasının geliştirilmesini sağlamaktadır. Birçok ameliyatta olduğu gibi obezite cerrahisini de laparoskopik (kapalı) olarak gerçekleştirmekteyiz. Hastalarımızda karında bir kesi olmadan sadece trokar adı verilen aletlerin giriş deliklerinin yerlerinde küçük kesiler yapılmaktadır.”
EN SIK UYGULANAN İKİ YÖNTEM
Laparoskopik ameliyatların açık cerrahiye göre daha az ağrı, daha kısa iyileşme süresi, daha az akciğer ve bağırsak problemi görülmesi gibi üstünlükleri olduğunu da sözlerine ekleyen Prof. Dr. Aydın İnan, en sık uygulanan iki obezite cerrahisi yöntemini şöyle anlattı:
Tüp mide: Kısıtlayıcı bir ameliyat olan sleeve gastrektomi ameliyatını laparoskopik olarak gerçekleştirmekteyiz. Ameliyat beş küçük delikten yerleştirilen aletlerle yapılmaktadır. Midenin yaklaşık yüzde 80’i çıkarılmakta, mide bir tüp haline gelmektedir. Böylece herhangi bir şekilde bağırsaklara bir müdahalede bulunulması ve bağırsakların bir kısmının devre dışı bırakılması söz konusu değildir. Ameliyat sonrasındaki hedef; fazla ağırlıkların yüzde 80’inin verilmesidir. Obeziteye bağlı problemler ise ameliyat sonrasında ya tamamen düzelmekte ya da iyiye doğru gitmektedir.
Gastrik bypas: Bu ameliyat yönteminde küçük bir mide boşluğu bırakılmakta, alınan yiyeceklerin midenin büyük bir kısmının, oniki parmak bağırsağının ve ince bağırsakların başlangıç kısmının devre dışı bırakılması ile ince bağırsağın mide ile bağlantı yapılan kısmına doğrudan geçmesi gerçekleşmektedir. Bu ameliyat şekli hem kısıtlayıcı hem de emilim bozucu bir ameliyattır. Hem hastalar fazla yiyememekte hem de yiyeceklerin sindirim enzimleri ile karşılaşması gecikmektedir.