Gözler Dünya Futbol Şampiyonası ve Katar’da. Gayet olağan çünkü futbol milyarların gözdesi, gençlerin tutkusu ve milyarların döndüğü bir sektör. Ama ağacın ormanı sakladığı gibi futbol da diğer sporları ve olayları saklıyor.
FİFA katılan ülkelere yolladığı bir mektupla ideolojik ve siyasi tartışmaları bir kenara koyarak futbola odaklanmayı öneriyor. “Uluslararası şölen bozulmamalı, arka düzlemdeki olgular tartışılmamalı” diyor kısaca.
Avrupa ya da Dünya Şampiyonası olsun ve hangi ülkede düzenlenirse düzenlensin, futbol maçları ilgi çeker. Statlar dolar. Kahvede, bahçede dev ekran ya da evde televizyon önünde dostlarla hoş, eğlenceli vakitler geçirirsiniz. Kimi zaman da kavgalar çıkar. Taraftarlar çılgına döner. Ölüme bile yol açar.
Bütün bunlar olurken futbolda dönen paralar göz ardı edilir ya da futbolcu hak etmiştir. Çünkü futbolu muhteşemdir, olağanüstüdür.
50,100, 200 milyon avro ya da dolar havalarda uçuşur. Neden 10,20, 500 değil de 200 milyon? Fiyatı serbest piyasa, aracılar saptar. Futbolcunun yetenekleri de devreye girer. Yıldız futbolcu her zaman ortaya çıkmaz. Çıkınca da değerini vermek gerekir. Çocuklar, gençler işte futbolun kazandırdığı parayla büyülenir. Bu rakamların peşinde koşar, sonra da topun. Atletizm yaparsın belki bir olimpiyata katılır, bir ülke görür ve gezersin. Ama fazla getirisi yoktur aldığın madalya ve katılımın dışında.
Sporcu da, özellikle futbolcu ve ABD’de basketbolcu, liberal piyasanın nesnesi, para sağlayan oyuncağı olur.
Spor da siyasettir. Spor da sınıf kavgasıdır.
Gelelim Katar’a. Şampiyonayı düzenleme hakkını nasıl aldı konusunda çok söylentiler var. En başta da para. Gözü kör olsun şu paranın. Hep zenginlerin elinde!
Platini, Sarkozy ve Katar Prensi Elysée sarayında işi pişirdiler diyorlar. Ama yazın çok sıcak ve zor, “Kışa doğru yapalım” demişler. Sonra devreye inşaatlar girmiş. Devasa statlar. İnşaat işçileri Hintli, Pakistanlı, Nepalli. Köleler gibi çalışıyorlar. Pasaportlarına el koyulmuş. Çalışma koşulları berbat. Ölen işçilerin sayısı 1000’in üzerinde. Yaşadıkları ortam dehşet verici. Ama Katar’ın becerisi, statların güzelliği ön planda. Aynı Macellan, K. Kolomb gibi dünyayı keşfedenlerin arkasında gemileri hangi koşullarda inşa eden, hangi koşullarda kürek çeken emeğin unutulduğu gibi. Kaç kişi çalıştı, gemiyi kaç günde inşa ettiler, kaç lira yevmiye aldılar? Keşiflerin büyücülüğü arkasında unutuluyorlar. Tarihçisi, coğrafyacısı da unutuyor.
Klimalarla donatılan statların karbonmonoksit salımları dünyayı kirletirken futbol gözleri kamaştırıyor. Kupa boyunca salınacak karbondioksit miktarı 3,6 milyon ton, yani İzlanda ve Karadağ’ın bir yılda salacağı karbondioksitee eşit.
Statların klimasından, akıllı kameralarından, alkol yasaklarından, uçakla seyirci taşınmasından söz eden siyasiler, ekolojistler, futbolcular oldu ve boykota çağırdılar. İki ülke gelmeseydi belki ortalık karışırdı ama hepsi de geldi. Şan, şöhret, milli duygular ve para daha önemli. Para o kadar bol ki harca harca bitmiyor. Ne futbol topu önemli ne açlık ne de iklim değişikliği önemli prensler için.
Katar ayrıca 2023’te Asya Futbol Şampiyonası’na ev sahipliği yapacak ama bu kez temmuz ve ağustos ayında, yani 40-50 derecede.
Bir sonraki Dünya Kupası’nda 2026 yılında 32 takım değil, 48 takımla oynanacak. Maçlar Kanada, ABD ve Meksika arasında gidip gelecek. Daha fazla ekip, daha fazla yayın ve daha fazla uçakla yolculuk. FİFA paraya bakarken bu dünyanın insanları her gün uçuruma yaklaşıyor. Karbon denkleştirme ile de dünyayı kurtaracaklarını sanıyorlar.
Evet söz konusu olan sadece futbol değil, olmamalı da. Ama şu top gözümüzü kör ediyor.
Bir diğer adım ise Kış Olimpiyatları için atılacak. 2029 Asya Kış Olimpiyatları Suudi Arabistan’da düzenlenecek! Neom adlı çölde yaratılacak bir kentte oyunlar düzenlenecek. Kışın sıfır dereceyi gören bir yer diyorlar. Peki kar yağacak mı? Belli değil ama yapay kar pompaları var. Pistleri yapay karla dolduruyorsun ve insanlarda zevkle kayak yapıyorlar. Nasıl olsa benzin de bedava bu ülkede. Kirlilik önemli değil.
Şimdi kış sporları merkezlerinin sorunu kar. İklim değişikliğiyle buzullar eriyor, kar yeterli değil. Sorun sürekli çalışan yapay kar pompaları ile çözülüyor. Yeni kayak pistleri açmak için ağaçlar kesiliyor, teleferik ve yollar yapılıyor.
Olimpiyatların ilk çıktığı zaman ve bir de şimdiki zamana bakın. Statlar, havuzlar, pistler, oteller, yollar, havaalanları inşa etmek için doğal alanlar yok edilir, insanlar yerlerinden edilir. Yıllar süren inşaatlarda asgari ücretle çoğu göçmen olan insanlar çalıştırılır. İş kazalarında ölenler unutulur. Ayrıca milyonlarca insan oyunları izlemeye gelir. Uçakla, arabayla gelir. Ve oyunlardan üç beş ay sonra da tesislerin çoğu kullanılmaz, harabeye dönerler. Para, saygınlık, şöhret önde gelir. “Yaşam için spor yapalım” diye bir kaygı yoktur. “Gençler amatörce spor yapsın” diye bir düşünce yoktur. Rekabet, yarışma, üretkenlik hep ön düzlemdedir. Birliktelik, dayanışma, ahlâk yoktur. Gel gelelim olimpiyatların parasal getirisi çok azdır. Rekor kırarsanız, altın madalya alırsanız belki reklamlarla biraz para kazanma şansınız olabilir. Ne yazık ki sporların anası olan atletizmin getirisi yoktur. Bir zamanlar atletizmde (Golden Cup) ilk üç sıraya girenlere para verilip seyirci çekilmeye çalışıldı ama zamanla ilgiyi kaybetti. Koşturup duruyorsun ama para yok. “Oysa topun peşinde koşsam daha çok kazanabilirdim” diyorsun.
Bir başka örnek ise bisiklet turları. Fransa, İtalya ya da İspanya’da olsun futbol gibi yüzbinlerin izlediği bir sportif olay. Örneğin Fransa Bisiklet Turu’nda yarışmacıların önünde giden 200 kadar araç vardır. Çoğu da tura parasal katkıda bulunan kişi ya da kurumlardır. Bu araçların arkasından doktor, medya, kulüp araçları gelir. Yollarda bekleyen seyircilere incik boncuk dağıtılır. Her yıl dağıtılan bu işe yaramayan nesneler 18 milyon adettir! Çoğu da doğaya bırakılır.
Uluslararası yelken yarışları da deniz yaşamına zarar verir ama konuşulmaz. Yelkencinin teknesi, özverisi, bilgisi, çabası konuşulur da binlerce yunus, mutur ve balinanın pervanelerle katledildiği yazılmaz.
Neden ABD’nin NBA basketbol ligini seyreder herkes? Ülkesinde basket yok mu? Neden bu oyunculara milyon dolarlar ödenir? Neden Amerikan futbolu, beyzbol çoğu ülkelerde televizyonda boy gösterir? Kültür emperyalizminin bir parçası mıdırlar?
Futbolda olduğu gibi tenis maçlarında da kupa kazananlara milyonlar ödenir. 100, 200, 300 milyon avro veya doları kazanan raketler belki de futboldan sonra en çok para kazananlardır. Neden simgesel olarak 10-20 milyon ya da 500 bin dolar ödenmez? Paraların kalan kısmıyla Afrika’da ya da Asya’da, gelişmekte olan bir ülkede gençlerin amatörce spor yapabilmesi için altyapılara yatırım yapılamaz mı? Ama açlıktan ölen çocuklar aşılansınlar diye para harcanır.
Binlerce hektar alanı çimlendirip üç beş oyuncunun ufak bir topu birkaç deliğe sokması için neden milyonlarca dolar ödenir? Golf dedikleri bu spor (!) için neden milyonlarca ton su harcanır? Bu çimleri yetiştirenlerden, sulayanlardan, bakanlardan neden hiç söz edilmez? Golf dışında ne işe yarar bu alanlar? Halka bir yararı var mıdır? Suyun parasını kim öder? Ekolojik kıyımım örneklerinden biri olan bu spora neden teşvik verilir? Birinciye verilecek milyon doları kim saptar? Paranın arkasında kimler vardır? Niye bol keseden verirler? İnsanların gözünü yeşile boyamak için de doğaya katkıda bulundukları sürekli yinelenir.
Futbol, basketbol, tenis, golf örneklerini verdik. Çünkü paranın bol kepçe dağıtıldığı sporlardır genelde. Atletizm, güreş, karate, binicilik, eskrim ve daha niceleri paranın, piyasanın pek uğramadığı yerlerdir ama gözden de uzak değillerdir.
Halk için spor, gençler için spor, amatör spor, yaşam için spor, doğaya saygılı spor, her sınıf için spor, barışa yol açan spor, dayanışmayı ve birlikteliği sağlayan spor olmalı.
Sağlığınız, mücadeleye devam etmeniz için spor yapın. Ama sorduğumuz soruları da sorun, tartışın.
Bol sporlu, aydınlık günler dileğiyle.