Darbelerle yetişmiş, büyümüş bir coğrafyada 80 öncesinin politik serüvenine göz atmamız gerektiğinde akıllara öncelikle gelen “afiş” kavramı kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmadığı bir dönem adına politik seslenişin vazgeçilmez bir aracı olarak karşımıza çıkmıştır. Sokağın toplumsal mücadeleyle hayli sıcak olduğu 60’lı yıllarla birlikte özellikle sol tarih afişlerin, dergilerin ve nice görsel kaynağın izinde kitlelere ulaştırmakta azımsanamayacak bir başarıya da sahip olmuştur. Demokrasi, özgür iradenin inşası düşüncesi, örgütlü bir toplumun yaratılma özlemi özellikle 68 Baharı’nın etkisiyle daha fazla bu afişler, dergiler, film ve kitap kapaklarında yerini bulmuştur; oldukça ilkel koşullarda ancak görselliğin tüm estetik unsurlarını katarak bu afişler solun siyasal tarihinde önemli bir görsel bellek olma olanağı kazanmıştır. Yılmaz Aysan´ın ifadesiyle 70’lerin ‘auro’sı söz konusu görsel bellekte varlığını her daim korumuştur. Kavramsal olarak ‘afişe çıkmak’ sokağın sesini, soluğunu örgütlemenin, polis baskınlarıyla yaşanan kovuşturmaların, duvarlardaki politik dalganın özeti gibidir. Afişe çıkanların elindeki politik nesnelerin kamuoyundaki yansımaları kadar sanatsal, kültürel işlevleri de üzerinde yazma gereği duyduğumuz kitabın bir derdi olmuş, Türkiye’de ilk sosyalist yayınların ortaya çıktığı 60´ların ortalarından bu yana üniversite, sendika, partili mücadele çerçevesinde yaratılmış tüm görsel belleğin aynı zamanda dönemin kültürel dokusunu da gözler önüne serdiği irdeleleyici bir gözle bakıldığında görülebilmiştir. Yılmaz Aysan´ın İletişim Yayınevi’nin 30. yılı nedeniyle belgelediği görsel belleği dört yıllık bir çalışmanın ardından kitaplaştırdığı “Afişe Çıkmak” tam da sözünü ettiğimiz çaba ve duyarlılığın bir sonucu olarak görülmelidir.
1963´te yayına başlayan TİP’in yayın organı ‘Sosyal Adalet’teki Abidin Dino’nun usta desenleri, fotoğraf ötesi estetik bir kaygıyla ortaya çıkarken 1961’de ‘yeni devletçilik bildirisiyle yayıncılığa başlayan Doğan Avcıoğlu’nun Yön dergisi Sait Maden´in çarpıcı kapak tasarımlarıyla benzer bir sol estetik algının doğuşunda yadsınamaz bir paya sahip olmuştur. Aynı günlerde Ant dergisinin sorumlu yayıncısı İnci Tuğsavul Özgüden´in sayfa tasarımlarını yaparken çevresindeki ressamlar, grafikerlerden destek alması sol tarihin politik mücadeleyi güçlü bir sanatsal ve estetik algıyla ortaya koyabildiğinin de kanıtları gibidir. 68 sonrasında TİP’teki Behice Boran grubunun yayımladığı ‘Emek’ dergisinin, siyah-beyaz kontrastı iyi kullanan modern grafiklere yer vermesi de bu durumun başka bir örneğidir.
Üniversite gençliğinin politik ağırlığının artışı ve özellikle Ankara’da Dev-Genç bütünleşmesiyle birlikte mücadelenin adresinin ODTÜ’ye kayması Mimarlık Fakültesi’deki gençlerin Devrimci Afiş Atölyesi’ni oluşturmasını da beraberinde getirmiştir. Üniversiteden başlayan afiş tasarımları, tüm ülkeye yayıldıkça kendi içinde okullaşan bir propaganda atölyesine dönüşmüştür bu çalışma. Sanattan öte tasarım ağırlıklı olan bu afişler mimarlık eğitiminin temel tasarım bilgileriyle yoğrularak oluşmuştur çoğu kez. 70 öncesinde Güzel Sanatlar Akademisi Grafik öğrencisi Sadık Mustafa’nın Devrim İçin Hareket Tiyatrosu’nda hem oyuncu hem de afiş tasarımcısı olarak ortaya çıkardıkları, ev atölyesinde ilkel seriagrafiyle bastıkları afiş çalışmaları da kolaj kullanımı ve tipografilerle sanatsal bir nitelik taşımıştır çoğu kez.
1971 Darbesi’yle ağır darbeler alan propaganda çalışmaları 1975 sonrasında yeniden ivme kazanmış Selçuk Demirel’in Yeraltı Maden-İş Sendikası için tasarladığı afiş, gazete tasarımları, DİSK Genel/İş, Devrimci Gençlik, Yürüyüş dergileri için gerçekleştirdiği afiş ve kapak tasarımları aynı sanatsal üslubun politik dille birleşmesini doğurmuştur. Özellikle Demirel’in Ankara Kadınlar Derneği için tasarladığı “Filistin” afişi, Yürüyüş dergisinde Turhan Selçuk, Nezih Danyal’la oluşturdukları politik karikatür ve resim örnekleri genç yaşta kendi çizgisini bulmuş sanatsal üretimlerdir.
1974’lü yıllarda ODTÜ Direniş Afiş Atölyesi’nin Mehmet Toker, Yavuz Bayraktaroğlu´yla birlikte tasarladıkları afiş çalışmaları da yükselen öğrenci hareketinin canlı tablolarıdır. Vietnam karşıtlığı, emperyalizm karşıtlığı, faşizme karşı üniversite örgütlenmesi protest müzik, afişler, üniversitedeki politik coşkuyla at başı giden temel propaganda argümanları olmuştur bu dönemde. Yeni Türkü müzik grubunun ortaya çıkışı da tam bu günlere denk düşer. Atölyenin dikkat çekici ve etkili afişleri arasında tasarımını Selçuk Caner’in yaptığı ‘Demokratik Üniversite’ afişi ve yine Caner’in tasarladığı ‘Bağımsız Türkiye’ afişi yer almaktadır. Bu günlerde ODTÜ Oyuncuları’nın ‘Gelin Görün’ oyununun afişini de atölyeden Yılmaz Aysan gerçekleştirmiştir.
İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki öğrencilik yıllarından itibaren afiş, kitap kapağı, dergi, pankart tasarımlarıyla karşımıza çıkan Emre Senan’ın Fatsa Şenliği afişi, Yeni Türkü’nün albüm kapak tasarımları, ÖDP afişleri 80 sonrası sol hareketi de besleyen önemli ve yaratıcı çalışmalar arasında yerini almıştır. Emre Senan’ın 1978’de DİSK’in düzenlediği 1 Mayıs Afiş Yarışması’nda ikincilik alan ve mansiyon alan iki afişi de dönemin politik sanatı için kayda değer niteliktedir. DİSK’in dergisinde kendisiyle yapılan bir söyleşi de Senan şunları söylemiştir:
“Biz özellikle grafik sanatlarda, hem dünya halklarının geleneksel sanatlarının mirasçıyız hem de bu sanata sahiplenen ve meta haline getiren burjuvazinin mirasçısıyız. Teknolojisini de burjuvazi geliştirmiş. Zorunlu olarak bir etkileşim oluyor. Burjuvazinin araçlarını alarak burjuvaziye karşı çok daha etkin kullanmak zorundayız”
Dönemin diğer bir önemli tasarım ustası Ferit Erkman’ı Militan, Halkın Dostları dergileri, Jack London’ın ‘de’ yayınevi tarafından yayımlanan ‘Hawaiii Hikayeleri’, Henry Miller’ın ‚Merdivenin Dibindeki Gülümseyiş’ kitaplarına yaptığı tasarımlar da önemli bir görsel belge sayılmalıdır. Aynı dönemde Bülent Erkman’ın Sine-Sen, Ürün, Kadınların Sesi yayınlarındaki kapak tasarımları da aynı derecede grafik tasarım adına estetik ve politik dilin barıştığı örneklerdir.
Yılmaz Aysan’ın kitapta ayrı bir bölümde ele aldığı DİSK afişleri de afiş yarışmalarıyla seçilmiş güçlü, politik göstergeler olarak karşımıza çıkar. Orhan Taylan’ın belleklerden kazınmayan ‘1 Mayıs’ afiş tasarımı aynı ederde solun görsel belleğinde haklı yerini almıştır.
Son olarak tiyatrodan, sinemaya, sokak afişlerinden kitaplara uzanan görsel belgelerin titizlikle derlendiği kitabın içinde yer alan Erkal Yavi, Metin Deniz gibi ustaların da ortaya koyduğu bir dizi tasarım, afiş, görsel belgenin Türkiye’nin sol tarihine ve unutturulmak istenenlere ışık tuttuğunu, birçoğunu belleklerimizin kuytularından çıkarabildiğini söyleyebiliriz. 60’lardan 80’lere uzanan özel zamanların coşkun sesi bu afişlerde, kitap kapaklarında, albüm kapak tasarımlarında ve pankartlarda yerini hakkıyla bulabilmiştir. Sanıyoruz okura düşen de bu görsel belleği yeniden gözden geçirmek ve tarihsel mücadelenin somut örneklerini yeniden ele almak olacaktır.