AÇEV Genel Müdürü Senem Başyurt, Dünya Kız Çocukları Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, “Kız çocuklarının maruz kaldıkları cinsiyet temelli risk faktörleri, erken yaşlardan başlayarak hayatlarının birçok döneminde potansiyellerini ortaya çıkarabilecekleri fırsatlara erişimlerini engelliyor” dedi.
İhtiyaç sahibi çocukların ve ailelerinin iyi ve sağlıklı bir “erken çocukluk dönemi” geçirmesi, eğitimde fırsat eşitliği sağlanması ve daha gelişmiş bir toplum hedefiyle 29 yıldır faaliyet gösteren Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV), bugün Türkiye’de 3-5 yaş arasındaki kız çocuklarının yalnızca yüzde 45’inin okul öncesi eğitimden yararlanabildiğine dikkat çekti.
18 yaşından önce evlenen her 10 çocuktan 9’u kız çocuğu
Dünyanın her yerinde milyonlarca kız çocuğunun okula gönderilmeme, erken yaşta ve zorla evlendirilme, şiddete, istismara maruz kalma ya da ücretsiz aile işçisi olarak çalıştırılma riskleri ile karşı karşıya olduğunu belirten Başyurt, “18 yaşından önce evlenen her 10 çocuktan 9’u kız çocuğu. Çocuk yaşta evliliklerin sonucu olarak da anne ve bebek ölüm riski 2 ila 5 kat artıyor. Kız çocukları ev içinde daha fazla zaman geçirmeye, ev işleriyle uğraşmaya, çocuk ve yaşlı bakımında rol almaya yönlendiriliyor. Özel önlem gerektiren kız çocukları ise, etnik köken, gelir durumu, ana dil gibi nedenlerle akranlarını geriden takip etmek zorunda kalıyorlar. Bu nedenle de erken çocukluk eğitimine erişmekte ciddi zorluklar yaşıyor, sağlık ve bakım hizmetlerinden sınırlı derecede faydalanabiliyor.” dedi.
Eğitimde fırsat eşitliği için…
Çocukların bilişsel, sosyo-duyusal ve psikomotor becerilerinin inşa edilmesinde ve gelişimsel yetersizliklerin giderilmesinde erken çocukluk eğitiminin büyük bir öneme sahip olduğunun altını çizen Başyurt, “Kız çocuklarının aile içinde ve toplumsal olarak maruz kaldıkları risk faktörleri nedeniyle okula gönderilmeme ya da devam edememe tehlikesi altında olduğunu görüyoruz. Erken çocukluk eğitimine erişim konusunda yaşanan kısıtlar hem ülkeler arasında hem de ülkeler içinde eşitsizliklerin büyümesine neden olurken, sürdürülebilir kalkınmanın da önünde engel teşkil ediyor. Sosyal ve ekonomik yetersizlikler nedeniyle çok sayıda aile çocuklarını okul öncesi eğitime yollamadan doğrudan ilkokula başlatıyor. Ve ne yazık ki aileler, genellikle kısıtlı imkanlarını sadece oğlan çocuklardan yana kullanmayı tercih edebiliyorlar. Eşitsizlikler hem akranlar hem cinsiyetler arasında büyüyor. Kız çocukları için eğitime katılımın ve devamlılığın önemini yeniden hatırlatarak kız ve oğlan çocukları için nitelikli eğitime eşit erişimi savunuyoruz.”