Özel Sağlık Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Münevver Erdinç, bir solunum yolu hastalığı olan ve tüm dünyada 300 milyondan fazla kişiyi etkilediği tahmin edilen astımın ciddi bir halk sağlığı sorunu olduğunu söyledi.
Astım hastalığının ülkemizde yaklaşık her 100 erişkinden 5-7’sinde, her doğan çocuktan 13-15’inde görüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Münevver Erdinç, tedavinin mutlaka uzman hekim gözetiminde planlanması gerektiğini dile getirdi.
Astım belirtileri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Erdinç, “Astım, solunum yollarında kronik olarak iltihabi olmayan ödeme neden olan bir hastalıktır. Astımda solunum yolları her türlü uyarana karşı normal kişilerden farklı yanıt verir. Havayolu aşırı duyarlılığı dediğimiz bu durum kontrol altına alınmazsa, kişilerde; öksürük, göğüste sıkışma hissi, nefes darlığı, hırıltılı solunum gibi belirtiler ortaya çıkar. Öksürük, genellikle balgamsız, gıcık şeklinde, sıklıkla da sabaha karşı artan bir öksürüktür. Allerji, irritanlar, egzersiz, hava değişimleri, solunum yolu infeksiyonları gibi çeşitli faktörler öksürük nedeni olabilirler. Astım ile karışan, sıklıkla da birlikte bulunan; üst hava yolu sorunları, rinit, sinüzit, nazal polip, gastroözofagiyal reflü gibi diğer kronik öksürük nedenleri iyi değerlendirilmeli, tedavi planında bunlar gözden kaçırılmamalıdır” diye konuştu.
TEDAVİ KİŞİYE ÖZEL OLMALI
Astım hastalığının tedavisinin kişelere göre farklılık gösterdiğini söyleyen Prof. Dr. Münevver Erdinç, “Astım tanısında altın standart, anamnezdir. Hastanın sorunları nerede, ne zaman başladı, ailesinde ve çevresinde benzer sorunlar var mı, bu sorunlar nasıl düzeldi, hepsi çok iyi sorgulanmalıdır. Solunum Fonksiyon Testi ile de hastalığın ve atakların şiddeti belirlenir. Tanı konup tedavi altına alınmazsa nefes darlığı ve hırıltılı solunuma dek ilerleyebilir. Bu belirtiler kişiden kişiye çok farklılık gösterdiği gibi, şiddeti ve tedaviye yanıtı da farklı olabilir. Astımın bu; başlama yaşı, tetikleyicileri, klinik görünümü, tedaviye yanıtı gibi farklılıkları ‘astım fenotipleri’ olarak tanımlanmaktadır. Astımın gelişiminde, bir çok kişisel (genetik) ve çevresel faktör yer almaktadır.Bu nedenle de her astımlıya aynı şekilde yaklaşılmamalı, ‘fenotipe özgü’ tanı, tedavi ve izlem yapılmalıdır. Alerjik astım, en bilinen fenotip olmasına karşın, son yıllarda değişen çevre ve yaşam koşulları, hareketsizlik, beslenme alışkanlıkları gibi allerji dışı faktörler nedeniyle astımın hem sıklığı artmış, hem de kontrolü güçleşmiştir” ifadelerini kullandı.