Sivil anayasa ve temel hakların güvence altına alınması vaatleriyle iktidara gelen AKP, uygulamalarıyla rahmet okuttuğu 90’lı yıllardaki suçları bir bir akladı. JİTEM’in işlediği bir çok suçla ilgili açılan davada failleri koruyan AKP, son olarak Musa Anter Davası’nı da aynı akıbete uğrattı.
90’lı yıllara rahmet okutan AKP JİTEM’i akladı
JİTEM
Sivil anayasa, temel hakların güvence altına alınması ve demokratik ilkelerin hayata geçirilmesi vaadiyle 2002 yılında iktidara gelen AKP, aradan geçen zamanda devreye koyduğu uygulamalar ve sürdürdüğü politikalarla 1990’lı yıllara rahmet okuttu. Vaatlerinin aksine nefret söylemi ve muhaliflere yönelik saldırıları derinleştiren AKP, düşünce ve ifade özgürlüğünü de tamamen ortadan kaldırdı. „OHAL kalktı baskılar bitti. Köyümde özgürce yaşıyorum. Onlar konuşur Ak Parti yapar” billboardlarıyla seçim kampanyası yürüten AKP, 90’lı yıllarda yaşananları kat be kat uyguladı. AKP, bu uygulamalarının yanı sıra Tansu Çiller’in Başbakan, Doğan Güreş’in Genelkurmay Başkanı ve Mehmet Ağar’ın İçişleri Bakanı olduğu dönemde 90’lı yıllarda yaşanan katliamların ve faili meçhul cinayetlerin faillerini bir bir akladı, açılan dosyaları da tek tek kapattı.
Birçok itiraf ve delile rağmen hiçbir olayın üzerine gidilmedi. Son olarak 30 yıldır sürüncemede bırakılan Kürt bilgesi ve gazeteci Musa Anter’in 20 Eylül 1992’de Diyarbakır’da katledilmesine dair açılan ve JİTEM Ana Davası ile birleştirilen dava, dün zamanaşımı gerekçesiyle düşürüldü.
MUSA ANTER DAVASI
Kürt aydın, gazeteci ve yazar Musa Anter’in, Kültür ve Sanat Festivali’ne katılmak için geldiği Diyarbakır’da 20 Eylül 1992’de Seyrantepe Semti’nde JİTEM tetikçileri tarafından öldürüldü. Cinayete dair etkin soruşturma yürütülmemesine karşı Anter ailesi, 22 Şubat 2000’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. AİHM, 2007 yılında Türkiye devleti hakkında “yaşam hakkının hem maddi hem de usul açısından ihlal edildiğine” karar verdi. AİHM kararında ayrıca, olayın ardından ortaya çıkan ve Anter’in öldürülmesiyle doğrudan ilgisi olan, Meclis’in 1998 tarihli “Susurluk Raporu” gibi bazı önemli delillerin de yetkililer tarafından kullanılmadığını tespit etti.
TETİKÇİ AYGAN’IN İTİRAFLARI
Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcılığı’nın Anter cinayetine dair başlattığı 1992/2598 numaralı soruşturma dosyası uzun yıllar bekletilirken, 2004 yılında itirafçı Abdülkadir Aygan, o dönem işlenen pek çok faili meçhul cinayete ve JİTEM’in yapısına ilişkin itiraflarda bulundu. Aygan’ın beyanları, Ülkede Özgür Gündem gazetesinde yayınlandı.
17 YIL SONRA YENİDEN SORUŞTURMA
AİHM kararının ardından 2009 yılında Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı, eski JİTEM tetikçisi Abdülkadir Aygan’ın itiraflarını “ihbar” kabul ederek, katliamdan 17 yıl sonra soruşturmayı yeniden başlattı. 1999 yılında düzenlenen iddianamelerle yargılanan 11 sanıklı ve 2005 tarihli iddianameyle yargılanan 5 sanıklı davaların 2010 yılında birleşmesiyle süren dava, JİTEM Ana Davası olarak anılmaya başlandı. Anter’in 20 Eylül 1992’de öldürülmesiyle ilgili, JİTEM tetikçisi Abdülkadir Aygan’ın, Anter katliamının JİTEM’in önde gelen kadrosu tarafından planlandığını itiraf etmesi üzerine 29 Haziran 2012’de gözaltına alınan Hamit Yıldırım, 2 Temmuz 2012’de tutuklandı ve böylelikle dava zaman aşımı riskinden kurtulmuştu.
DAVA KABUL EDİLDİ
Başlatılan soruşturma sonucu hazırlanan ve tetikçi Hamit Yıldırım, “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım, Abdulkadir Aygan ve Emekli Albay Savaş Gevrekçi hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edilen dava iddianamesi, 5 Temmuz 2013 tarihinde Diyarbakır 7’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
DOSYA ANKARA’YA TAŞINDI
2014 yılında gelindiğinde Musa Anter Davası’nın, JİTEM Ana Davası’yla birleştirilmesi talebi, davanın sürdüğü Diyarbakır 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. “Güvenlik” gerekçesiyle 2015’te Ankara’ya nakledilen dava dosyası için yetkilendirilen Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, birleştirme kararına itiraz etti. Mahkemenin itirazını değerlendiren Yargıtay 5’inci Ceza Dairesi, 29 Ocak 2016 tarihinde iki davanın birleştirilmesinde karar kıldı.
KİLİT İSİMLER DİNLENDİ
O dönem sekizinci yılına ulaşan davada Mehmet Eymür, Veli Küçük, Ünal Erkan gibi isimler tanık olarak dinlendi. Veli Küçük, 26 Eylül 2016’da SEGBİS ile verdiği ifadede, JİTEM diye bir yapılanmanın var olmadığını öne sürdü. Musa Anter davasının tek tutuklu sanığı olan ancak suçlamaları kabul etmeyen Hamit Yıldırım, 5 yıllık tutukluluk süresi dolduğu gerekçesiyle 28 Haziran 2017’de tahliye edildi.
YEŞİL NEREDE?
14 Kasım 2018 tarihli duruşmada tanık olarak dinlenen Genelkurmay Başkanlığı eski İstihbarat Daire Başkanı İsmail Hakkı Pekin, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’a tanık koruma prosedürü uygulanıyor olabileceğini belirtince mahkeme heyeti, Yıldırım’ın tanık koruma kapsamının araştırılmasına karar verdi. Ancak 20 Mart 2019 tarihinde görülen duruşmada Emniyet Genel Müdürlüğü, mahkemeye Yıldırım’a ait koruma kaydı olmadığını bildirdi.
AYTEM ÖZTÜRK DAVASI EKLENDİ
Anter Davası’nın kritik süreçlerinden biri de 3 Temmuz 2019 tarihli duruşmada yaşandı. Duruşmada, 1994’te zorla kaybettirilen Ayten Öztürk’ün Elazığ 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dosyası, avukatların yoğun itirazlarına rağmen Musa Anter ve JİTEM Ana Davası ile birleştirildi. Duruşmada söz alan Anter ailesi avukatı Selim Okçuoğlu, birleşen JİTEM Davası’nın takip edilmediğini, delillerin toplanmadığını belirterek, davanın birleşmesinin doğru olmadığını ifade etti.
JİTEM SORULARI CEVAPSIZ KALDI
25 Eylül 2019 tarihli duruşmada ise dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan tanık olarak dinlenirken, kendisine yöneltilen JİTEM sorularına karşı cevapsız kaldı. Sonrasında süregelen yargılama sürecinde, birçok tanığın dinlenilmesine devam edildi.
TEFRİK TALEPLERİ
Davanın 24 Haziran 2020 tarihli duruşmasında, zamanaşımına iki ay kala açılan bu davada yargılamanın sekiz yıldır sürdüğünü ve zamanaşımına iki yıl kaldığına dikkat çeken avukat Okçuoğlu, Savaş Gevrekçi ve Hamit Yıldırım bakımından dosyanın tefrik edilmesini ve mütalaa için savcıya gönderilmesini talep etti. Ancak dosyasının ayrılması yönündeki bu talep mahkeme tarafından reddedildi. Tefrik taleplerinin yinelendiği 7 Nisan 2021 günü görülen duruşmada talepler, sanıklar Abdülkadir Aygan’ın ve Cemil Işık’ın savunmalarının alınmamış olması nedeniyle reddedildi.
Musa Anter cinayetini “insanlığa karşı suç” olarak tanımlayan dava avukatları, zaman aşımı uygulanmayacağı yönünde beyanlarda bulunurken, 23 Mart 2022 tarihli duruşmada, Abdülkadir Aygan’ın İsveç’te ifadesinin alınabilmesi için Adalet Bakanlığı ile tekrar yazışma yapılmasına karar verildi. 20 Haziran 2022 günü gerçekleşen duruşmada ise Adalet Bakanlığı’ndan gelen cevapta Abdülkadir Aygan’ın İsveç’te ifadesinin alınması için İsveç Adalet Bakanlığı’na 2021 Aralık ayında yazı gönderildiği anlaşıldı ancak sonrasında herhangi bir gelişme yaşanmadı.
AYGAN’IN İFADESİ ALINMADI
15 Eylül’de gerçekleşen duruşmada ise sanık Abdülkadir Aygan hakkında Adalet Bakanlığı’nca yazılan ve bu celseye gönderilen müzekkere cevapları da göz önüne alınarak akıbetinin tekrar sorulmasına; Cemil Işık’ın Almanya’da öldürülmesine dair Adalet Bakanlığı’na yazılan yazının beklenmesine; yakalamalı sanıklar hakkında yakalama emirlerinin devamına; tanık Celal Yertekin’in adres tespiti için tekrar yazı yazılmasına; Ömür Özüyılmaz’ın FETÖ firarisi olarak yakalanıp yakalanmadığının sorulmasına; Hamit Yıldırım’ın adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına yönelik taleplerin reddine, sağlık sorunları sebepleriyle yükümlülüğünün yerine getirmediği sebeple belgelerin sunulması için süre verilmesine karar veren mahkeme heyeti, davanın insanlığa karşı suç oluşturması ve bu anlamada zaman aşımına tabi olmadığı yönündeki savunmaların ve dosya hakkındaki tefrik taleplerinin de bir sonraki celsede değerlendirileceğini belirterek, duruşmayı dosyanın zaman aşımı süresinin dolacağı 20 Eylül’den bir gün sonrasına (21 Eylül) erteledi.
DAVA DÜŞÜRÜLDÜ
21 Eylül’de gerçekleşen duruşmada ise mahkeme heyeti, beklenen zaman aşımı kararını alarak Musa Anter ve Ayten Öztürk davalarını düşürdü. JİTEM Ana Davası’nın ise diğer dosyalardan ayırılarak sürdürülmesine karar verildi. Üzerinden 30 yıl geçen cinayetin yargılama sürecinde yürütülmeyen soruşturma ve kovuşturma süreçleri, kamuoyunda devletin maddi gerçekliğe erişilmesinin engelleme stratejisi olarak yorumlandı.
Musa Anter Davası’nda olduğu gibi 1990’lı yıllarda JİTEM’in işlediği birçok suçla ilgili açılan dava da cezasızlıkla sonuçlandı.
GÖRÜMLÜ DAVASI
Şırnak’ın Görümlü köyünde 14 Haziran 1993’te 6 kişinin zorla kaybedildiği gerekçesiyle dönemin 23. Jandarma Sınır Tugay Komutanı Mete Sayar, Görümlü 1. Mekanize Piyade Tabur Komutanı emekli Albay Hasan Basri Vural, 3. Bölük Tim Komutanı Üsteğmen İbrahim Kıraç, Yüzbaşı Murat Ali Yıldız, Kayseri Hava İndirme Tugayı’na bağlı Teğmen Serdar Tekin ve 2. Komando Tabur Komutanlığı’ndan Tansel Erok hakkında “birden fazla kişiyi aynı sebeple öldürmek” suçundan 2013 yılında dava açıldı. Şırnak’ta görülen ilk duruşmada Ankara’ya nakledilen davada, sanıkların hiçbiri tutuklu olarak yargılanmadı. 3 Temmuz 2015 tarihli duruşmada esas hakkında mütalaasını açıklayan savcı, delil yetersizliğinden sanıklar hakkında beraat talebinde bulundu. Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi, aynı duruşmada mağdur tarafa mütalaaya karşı görüş hakkı vermeden mütalaaya uyarak sanıklar hakkında beraat kararı verdi. 3 Nisan 2018 tarihinde temyiz incelemesi tamamlandı ve beraat kararı Yargıtay tarafından onandı.
LİCE DAVASI
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993’te Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, bir asker ve 15 sivilin öldürülmesiyle sonuçlanan askeri operasyonla ilgili, olaydan 20 yıl sonra Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı. Dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Eşref Hatipoğlu ve Üsteğmen Tünay Yanardağ’ın “taammüden öldürme, halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik ve cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma” suçlarından yargılanmaları talep edilen iddianamenin Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmesiyle açılan dava, daha sonra “güvenlik gerekçesiyle” Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından Eskişehir’e nakledildi. Eskişehir’de özel yetkili mahkeme olmadığı gerekçesiyle buradaki mahkeme heyetince Diyarbakır’a geri gönderilen dosya, bu kez İzmir’e taşındı.
İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 13 Haziran 2014 tarihinde sanıkların taşıdığı kamu görevlisi sıfatı nedeniyle yargılanmaları için izin alınması istemiyle dosyanın Hakim Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) gönderilmesine karar vererek, yargılamayı durdurdu. 29 Ocak 2015’te HSYK durdurulma kararını bozdu ve yargılama başladı. İlk kez 17 Mart 2016 tarihli 5. duruşmaya katılan sanık Eşref Hatipoğlu, müşteki avukatlarının sorularına yanıt verdi. Avukatların tutuklanma talebi bir kez daha reddedildiği duruşmada, Hatipoğlu’nun duruşmalardan vareste tutulmasına karar verildi.
27 Mart 2018 tarihli duruşmada, savcılık mütalaasında sanık Hatipoğlu hakkında cezalandırılması için kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından beraat kararı verilmesi, Tünay Yanardağ hakkında ise cezalandırılmasına yeterli delil elde edilemediği ve sanık 2015 yılında ölmüş olduğundan hakkındaki davanın düşmesine karar verilmesi talep edildi. 6 Temmuz 2018 tarihli duruşmada katılan avukatlarının esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanlarını hazırlamak üzere süre talebi reddedildi. 7 Aralık 2018 tarihli son duruşmada ise sanık Hatipoğlu hakkında mütalaa doğrultusunda beraat kararı verildi.
DARGEÇİT JİTEM DAVASI
Mardin’in Dargeçit ilçesinde 29 Ekim 1995 ile 8 Mart 1996 tarihleri arasında biri uzman çavuş, 3’ü çocuk, 8 kişinin zorla kaybedilmesiyle ilgili yürütülen soruşturmada, 18 yıl sonra iddianame hazırlandı. İddianamede dönemin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire, Dargeçit Merkez Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz, Karakol Komutanı Yardımcısı Haydar Topçam ve Uzman Çavuş Kerim Şahin’in “taammüden öldürme” suçundan yargılanmaları istendi. Ancak soruşturma dosyasında şüpheli olarak adları geçen, çoğu korucu 16 kişi hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi ve Hikmet Kaya’nın zorla kaybedilmesi dosyaya dahil edilmedi. İHD Mardin Şubesi’nin bu karara itirazını kısmen kabul eden Midyat Sulh Ceza Mahkemesi, kayıp Hikmet Kaya adına yapılan başvuruyu delil yetersizliğinden dolayı reddetmekle beraber, takipsizlik kararı verilen şüpheliler hakkında ek iddianame hazırlanması talebini kabul etti. Hazırlanan ikinci bir iddianameyle Faruk Çatak, Mahmut Ayaz, Naif Çelik, Ramazan Savcı, Kemal Kaya, Mehmet Acar, Faik Acar, Hüseyin Altunışık, Mehmet Emin Çelik, Sadık Çelik, Fethullah Çelik, Osman Demir, Bahattin Ergel de davaya dahil edildi. Dava henüz başlamadan “güvenlik” gerekçesiyle Adıyaman Ağır Ceza Mahkemesi’ne nakledildi.
3 Mayıs 2016 tarihli 3’üncü duruşmada soruşturma kapsamında yapılan kazılarda bulunan insan kemiklerinin Davut Altınkaynak ve Nedim Akyön’e ait olduğunun kesinleştiği Adli Tıp Raporu gündeme geldi. Sanıklardan Kerim Şahin ve Fethullah Çelik, SEGBİS aracılığıyla ifade verdi. Müşteki avukatlarının, “güvenlik gerekçesiyle” duruşmalara getirilmeyen sanıkların mahkemeye getirilmesi ve yüz yüze dinlenmesi yönündeki talepleri bir kez daha reddedildi. 13 Mart 2017 tarihli duruşmada savcı mütalaasında dosyanın Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Kızıltepe JİTEM Davası dosyasıyla birleştirilmesine karar verilmesini talep edildi. Mahkeme, ara kararında birleştirilme talebinin kabulüne ve yargılamanın Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar verildi. Mahkemeler arasında bu konudaki uyuşmazlığın çözümü için dosya öncelikle Yargıtay 5. Ceza Dairesi’ne gönderildi. Yargıtay, 19 Ekim 2017 tarihinde birleştirme kararını yerinde bulmayarak, davaya bakmakla yetkili mahkemenin Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi olduğuna kesin olarak karar verdi. Dosya yeniden Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi.
Yargılamaya 27 Nisan 2018 tarihinde 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmayla devam edildi. Yıllar süren yargılamaların ardından 4 Temmuz 2022’de görülen karar duruşmasında, sanıklar hakkında “atılı suçları kanunî tanıma uygun şekilde işlediklerini tereddütsüz ortaya koyabilecek nitelikte, somut, kesin, inandırıcı delil elde edilemediği” gerekçesiyle beraat kararı verildi.
KIZILTEPE JİTEM DAVASI
Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 1992-1996 yılları arasında 22 kişinin yasadışı keyfi infaz edilmesi veya zorla kaybedilmesine ilişkin emekli Albay Hasan Atilla Uğur, dönemin Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu, Jandarma Komando Bölük Komutanı Ahmet Boncuk, Başçavuş Ünal Alkan ve köy korucuları Abdurrahman Kurğa, Mehmet Emin Kurğa, Ramazan Çetin, Mehmet Salih Kılınçaslan ile İsmet Kandemir hakkında, 22 yıl sonra “silahlı örgüt kurmak veya yönetmek, silahlı örgüte üye olmak ve tasarlayarak öldürmek” suçlarından dava açıldı. Dava daha başlamadan “güvenlik” gerekçesiyle Ankara’ya nakledildi. Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 3 Mart 2015 tarihinde görülen ilk duruşmada, sanıklar Hasan Atilla Uğur ve Eşref Hatipoğlu’nun rütbeleri nedeniyle dosyanın izin istemiyle HSYK’ya gönderilmesine karar verildi. 15 Ocak 2016 tarihli duruşma öncesi HSYK’nın sanıkların “silahlı örgüt kurmak” ve “tasarlayarak insan öldürmek” suçlarından yargılandıkları için izin alınmasına gerek olmadığına ve doğrudan kovuşturma yapılabileceğine hükmeden kararı mahkemeye ulaşmasıyla yargılama başladı.
28 Mayıs 2019 tarihli duruşmada, savcı tüm sanıklar için istenilen cezaların eski Ceza Kanunu dönemine dair suçlar olduğundan, 10 ve 20 yıllık zaman aşımı süreleri nedeniyle düşmesini talep etti. Ayrıca bir kısım sanıklar bakımından ‘müsnet eylemlerin gerçekleştiği sabit olmadığından’ ya da “suç unsuru bulunmadığından” beraat talep etti. Nurettin Yalçınkaya’nın ise ölümü kesin olmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini talep etti. 9 Eylül 2019 günü görülen karar duruşmasında, katılan avukatları kovuşturmanın genişletilmesi talebinde bulundu. Mahkeme heyeti, taleplerin dosyaya bir katkı sağlamayacağı gerekçesiyle oy birliği ile reddine karar verdi. Verilen kararda, tüm sanıklar hakkında beraat kararı verildi. Karara yapılan itiraz üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’ne giden dava dosyasında “görevsizlik” kararı verilerek, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi’ne gönderildi. 19. Ceza Dairesi ise 14 Temmuz 2021 tarihinde avukatların duruşmalı inceleme talebini dikkate almadı ve Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin beraat ve düşme kararlarının “hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre verilen hükümde bir isabetsizlik bulunmadığı” gerekçesiyle onanmasına, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verdi.
YÜKSEKOVA JİTEM DAVASI
Çoban Nezir Tekçi’den 28 Nisan 1995’te Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Yukarı Ölçek mezrasında askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamadı. Babası Halit Tekçi’nin başvurusu üzerine 1997 yılında askeri savcılık tarafından başlatılan soruşturmada, kısa sürede takipsizlik kararı verildi. 2010 yılında zorunlu askerlik yaptığı sırada Nezir Tekçi’nin öldürüldüğünü gördüğünü söyleyen Yunus Şahin’in yaptığı tanıklık, soruşturmanın yeniden başlatılmasına yol açtı. Soruşturma sonucu emekli Albay Ali Osman Akın ile Yarbay Kemal Alkan hakkında, “canavarca bir his sevki ile veya işkence ve tazip ile kasten öldürme” suçlamalarıyla Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Güvenlik gerekçesiyle Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne nakledilen davada, savcılık mütalaasında şüpheden uzak ve kanaat uyandırıcı delil elde edilmediği gerekçesiyle sanıkların beraatlarına karar verilmesini talep etti. 11 Eylül 2015 tarihinde görülen karar duruşmasında, mahkeme sanıklara isnat edilen suçun sabit görülmemesi nedeniyle emekli Albay Ali Osman Akın ve Yarbay Kemal Alkan’ın oy birliğiyle beraatlarına karar verdi.
DERİK DAVASI
Mardin’in Derik ilçesinde 1992-1994 yılları arasında yasadışı keyfi infaz edilen veya zorla kaybedilen 13 kişiyle ilgili dönemin Derik Jandarma Komutanı Tuğgeneral Musa Çitil hakkında, “birden fazla kişiyi aynı sebeple öldürmek” suçundan 20 yıl sonra 2012 yılında dava açıldı. Adalet Bakanlığı’nın talebi ve Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin onayı ile “güvenlik” gerekçesiyle Çorum’a nakledilen davada, tutuksuz yargılanan Musa Çitil, 21 Mayıs 2014 tarihli karar duruşmasında beraat etti. Temyiz edilen dosyada beraat kararı 2 Haziran 2015 tarihinde Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından onandı. Yargılama sırasında Ankara Bölge Jandarma Komutanlığı’nda görevini sürdüren Musa Çitil, 8 Haziran 2015 tarihli YAŞ kararlarında terfi ettirilerek, Tümgeneral oldu. 8 Ağustos 2015 tarihinde Diyarbakır Bölge Jandarma Komutanlığı’na, 22 Temmuz 2017 tarihinde ise Jandarma Genel Komutan Yardımcılığı’na terfi ettirildi. Çitil, bu görevi sürdürürken Ağustos 2022’de emekli edildi.
CİZRE DAVASI
1993-1995 yılları arasında zorla kaybedilen 21 kişiyle ilgili dönemin Cizre Jandarma İlçe Komutanı emekli Albay Cemal Temizöz, eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atak, Kukel Atak, Temer Atak, Adem Yakin, Fırat Altın (Abdulhakim Güven), Hıdır Altuğ ve Burhanettin Kıyak hakkında, “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve bu teşekküle katılarak mensubu olmak, insan öldürmeye azmettirmek ve insan öldürmek” suçlarından 2009 yılında dava açıldı. Cemal Temizöz, Kamil Atak, Temer Atak, Adem Yakin, Fırat Altın (Abdulhakim Güven) ve Hıdır Altuğ’un tutuklu yargılanmaya başladığı, Kukel Atak’ın 2010’da, Burhanettin Kıyak’ın 2012’de tutuklandığı dava, Diyarbakır 6. Ceza Mahkemesi’nde başladı.
İlk olarak 2011’de tarihinde Kukel Atak, daha sonra 2012’de Kamil Atak ve Temer Atak, 2013’te ise Hıdır Altuğ ve Abdulhakim Güven tahliye edildi. Savcının davaya konu olan cinayetlerin yalnızca 9’u bakımından ceza talep edildiği, diğerleri bakımından ise zamanaşımından dolayı düşme veya delil yetersizliği nedeniyle sanıkların beraatinin talep edildiği ilk esas hakkındaki mütalaasında, Temizöz’ün işlediği suçlardan dolayı 9 kez ağırlaştırılmış müebbet ile cezalandırılması istendi. Daha sonra özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıyla dava Şırnak’a gönderildi, oradan da güvenlik gerekçesiyle Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne nakledildi. Bu süreçte Adem Yakin, Burhanettin Kıyak ve Cemal Temizöz tutuklu kaldıkları süre dikkate alınarak tahliye edildi.
Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 18 Nisan 2015 tarihinde savcılığın esas hakkındaki mütalaasında ise tanıkların ifadelerinin ve olaylarla ilgili kesin, inandırıcı ve vicdani kanaate uygun delil bulunmadığı belirtilerek, 8 sanığın ayrı ayrı beraatlarına karar verilmesi istendi. 5 Kasım 2015 tarihli karar duruşmasında, Cemal Temizöz ve diğer sanıkların tamamı beraat etti. Temyiz incelemesini tamamlayan Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 25 Kasım 2021 tarihinde temyiz itirazlarını reddederek, ikiye karşı üç oyla beraat kararlarını onadı.
VEDAT AYDIN
Diyarbakır’daki evinden 5 Temmuz 1991 tarihinde kaçırılarak katledilen ve cenazesi 2 gün sonra Elazığ’ın Maden ilçesinde bir köprünün altında bulunan Halkın Emek Partisi (HEP) Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın’ın failleri de bulunmadı. Aydın’ın ölümünün ardından başlatılan soruşturma, Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının ardından Malatya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildi. 20 yıl boyunca rafta bekletilen soruşturma dosyasında, 3 Kasım 1996’daki “Susurluk Kazası”nın ardından hazırlanan raporda, cinayetin devlet içinde odaklanan bir çete tarafından yapıldığı belirtilmesine rağmen bir gelişme sağlanmadı. Dosyanın zamanaşımı kapsamında düşmesine kısa bir süre kala Abdulkadir Aygan’ın cinayete ilişkin itirafları dosyaya girdi. Bu gelişmeyle birlikte 2011 yılında dosyanın zaman aşımı süresi 10 yıl uzatıldı. Bu kez olay yeri Diyarbakır olması nedeniyle soruşturma Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na devredildi. Aydın’ın ölümüne ilişkin başlatılan ve 1990’lı yılların ilk faili meçhul cinayet dosyası olarak da bilinen soruşturma, herhangi bir adım atılmaması nedeniyle davaya dönüşmeden 5 Temmuz 2021’de zaman aşımı nedeniyle düşürüldü.
ANKARA JİTEM DAVASI
1993-96 yılları arasında Ankara’da Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın’ın da bulunduğu zorla kaybedilen 19 kişiye ilişkin ilk soruşturma 2011 yılında başlatıldı. 20 Eylül 2013 tarihinde zamanaşımı riskinden dolayı Abdülmecit Baskın cinayetiyle ilgili iddianame hazırlandı. 19 Aralık 2013 tarihinde hazırlanan yeni iddianameyle Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Haci Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lutfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Lazem Esmaeılı, Asker Smıtko, Tarık Ümit, Salih Aslan ve Faik Candan cinayetleri de yargılamaya dahil edildi. Sanıklar Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Seyfettin Lap, Enver Ulu, Uğur Şahin, Alper Tekdemir, Yusuf Yüksel, Abbas Semih Sueri, Lokman Külünk, Mahmut Yıldırım, Nurettin Güven, Muhsin Korman’ın, “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek” suçlarından yargılandığı dava, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.
Yıllarca süren yargılamaların sonucunda 20 Eylül 2019’de görülen duruşmada, katılan avukatları kovuşturmanın genişletilerek, Tansu Çiller, Özer Uçuran Çiller ve Mesut Yılmaz’ın dinlenilmesine; Kutlu Savaş’ın hazırladığı Teftiş Kurulu Raporu’nun ve eklerin getirilmesi talebinde bulundu. Avukatlar, sanıkların cezalandırılmasına yetecek kadar dosyada delil bulunduğuna; cinayetlerin aynı failler ve aynı silahlarla işlendiğine dair somut delilerin olduğuna dikkat çekerek, Ayhan Çarkın’ın Yusuf Ekinci cinayetine ilişkin çok açık beyanlarını hatırlattı. Mahkeme heyeti, kovuşturmanın genişletilmesi talebinin reddine ve savcının mütalaasını sunmak için ek süre verilmesine karar verdi.
13 Aralık 2019‘da görülen karar duruşmasında, Ahmet Demirel’in ölmüş olması nedeniyle hakkındaki davanın düşmesine, Lazem Esmaeili ve Asker Smitko’nun öldürülmesi ile ilgili sanık Yeşil kod Mahmut Yıldırım’ın yakalanamamış olması nedeniyle tefrik edilmesine, diğer ölümlerle ilgili tüm sanıklar hakkında beraat kararı verdi. 5 Nisan 2021 tarihinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nin bozma kararı üzerine dosyanın Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesiyle 15 Ekim 2021’de görülen ilk duruşmada, avukatların sanıkların duruşmalardan vareste tutulması kararlarının kaldırılması, Sedat Peker’in kardeşi Atilla Peker’in dinlenmesi ve Ayhan Çarkın’ın sanıklarla yüzleşme talepleri reddedildi. Davada yargılama devam ediyor.
MEHMET SİNCAR DAVASI
Faili meçhul cinayetleri araştırmak için gittiği Batman’da 4 Eylül 1993’te Demokrasi Partisi (DEP) Milletvekili Mehmet Sincar ve DEP yöneticisi Metin Özdemir öldürüldü. Cinayeti önce aşırı milliyetçi Türk İntikam Tugayı adlı bir örgüt üstlendi. Olaydan sonra dönemin devlet bakanları Necmettin Cevheri ve Mehmet Gökhan, katilin yakalandığını açıkladı. Ancak dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu, bu bilgiyi yalanladı. Cinayetle ilgili yürütülen soruşturmada uzun süre sonuç alınmazken, ‘Susurluk Raporu’nda Sincar’ın eski Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, JİTEM elemanları Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım, itirafçılar Alaattin Kanat, İsmail Yeşilmen, Mesut Mehmetoğlu, Adem Yakın tarafından öldürüldüğü belirtildi. Susurluk Raporu’na rağmen cinayetle ilgili adı satırlı saldırılar, adam kaçırma, domuz bağıyla işkenceli ölümlerle gündeme gelen Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu’nun öldürüldüğü döneme kadar herhangi bir gelişme yaşanmadı. Velioğlu’nun 17 Ocak 2000’de İstanbul Beykoz’da bir villada öldürülüp Hizbullah’ın bazı arşiv bilgilerinin ele geçirilmesiyle, cinayette yeni bir gelişme yaşandı. Ele geçirilen arşivlerde kod adı Hüseyin olan Hizbullah tetikçisi Cihan Yıldız’ın ismine ulaşıldı.
Bu baskında ele geçirilen dokümanlar sonucu 7 yıl sonra Hizbullah tetikçisi Cihan Yıldız hakkında soruşturma başlatıldı. Kırmızı bültenle aranan Yıldız, kaçtığı Avusturya Viyana’da İnterpol tarafından 2008’de yakalanarak Türkiye’ye iade edildi. Yıldız, 10 Eylül 2008’de tutuklandı. 6 Hizbullah saldırından sorumlu tutulan, Mehmet Sincar cinayeti dahil 2’sine katıldığı tespit edilen Yıldız hakkında Diyarbakır 6’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Mayıs 2013 tarihindeki karar duruşmasında, Yıldız’a “Türkiye Cumhuriyeti anayasanın tamamını ya da bir kısmını tağyir, tebdil ve ilgaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Mahkeme sanığın geçmişi, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları göz önüne alınarak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasında indirime giderek, Yıldız’ın cezası müebbet hapis cezasına çevrildi.
Karar, 24 Haziran 2014’te Yargıtay tarafından onanmasıyla kesinleşti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde (DGM) askeri üyenin bulunması nedeniyle yapılan yargılamalarda “adil yargılanma hakkının” ihlali yönünde karar vermesiyle, Yıldız’ın avukatı yeniden yargılanma talebinde bulundu. Başvuru üzerine yeniden yargılama kararıyla birlikte Yıldız, 11 yıllık tutukluluğunun ardından tahliye edildi.
Devam eden yargılamalarda bir gelişme yaşanmazken, 4 Eylül 2023’te zamanaşımına uğrayacak olan Mehmet Sincar Davası da cezasızlıkla karşı karşıya.
(MA)