in

Karanlığın ‚ak‘ çeteleri

Sermet Toprak-Demir Karadeniz

Cumhur ittifakının "Ak" neferi Çiftçi, Youtube üzerinden Ekim 2021'de bu "görev"den ayrıldığını ve artık eski derneğinin adına "Gençlik" kelimesinin eklendiği isimle yoluna yeni bir dernekle devam edeceğini belirtiyor.

AK Gençlik Ocakları: Son dönemde AKP destekçisi olarak ortaya çıkan yapılardan biri olan AK Gençlik Ocakları hakkında pek az bilgi bulunuyor. İktidara yakınlığını göstermek için adını dahi iktidar partisininkiyle aynı olarak koyan bu yapı, İçişleri Bakanlığı’na bağlı dernek olarak faaliyet gösteriyor.  Mersin merkezli olarak faaliyet gösteren derneğin başkanı ise Barış Çiftçi isimli, kömür ve otomobil ticareti yapan bir şahıs. 2020 Haziran ayından itibaren “Ak Ocaklar” isimli derneğin il başkanlığını yürüten Çiftçi, daha sonra bu unvanıyla aralarında Mersin İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Toroslar Kaymakamlığı gibi doğrudan devleti temsil eden kurumlarla görüşmüş. Ziyaretlerin söz konusu kurumların resmi internet sitelerinden de duyurulduğu görülüyor.

Çifçi’nin henüz AK Ocaklar’daki il başkanlığını sürdürdüğü dönemde ağırladığı isimlerden biri de hayli manidar. Geçen yıl başında, Çiftçi’nin de katılımıyla, derneğin Mersin şubesinin kentteki bir otelde birlikte toplantı” yaptığı o isim, ülkücü mafya lideri Alaattin Çakıcı’nın yeğeni Bora Toprak’tan başkası değil. Toplantıya ilişkin yerel bir internet sitesine yansıyan habere göre Çiftçi, burada yaptığı konuşmada, “uyuşturucu ile mücadele verdiklerini ve Mersin Valisi ile emniyet güçlerinden bu konudaki çabalarına destek vermeleri nedeniyle teşekkürleri”ni bildiriyor. Habere göre toplantının ardından şehirde birlikte bir “konvoy” düzenleniyor.

Cumhur ittifakının “Ak” neferi Çiftçi, Youtube üzerinden Ekim 2021’de bu “görev”den ayrıldığını ve artık eski derneğinin adına “Gençlik” kelimesinin eklendiği isimle yoluna yeni bir dernekle devam edeceğini belirtiyor.

Çiftçi konuşmasında, görevin Ankara, genel başkanlık ve Cumhurbaşkanlığı tarafından uygun görüldüğünü de ifade ediyor.

Derneğin sitesindeki iddiaya göre AK Gençlik Ocakları’nın 6 bin üyesi bulunuyor.

Kamuoyu, söz konusu derneğin adını ilk kez geçen nisan ayında sosyal medyada paylaşılan iki fotoğrafla birlikte duymaya başlamıştı. Fotoğraflarda derneğin adı yazılı plakaları ve Cumhurbaşkanlığı forsu bulunan bir kart bulunan bazı araçlar görünüyordu. Yalnızca resmi görevlere mahsus olarak kullanılabilen çakar lambaları da bulunan bu araçların bu kişilerin elinde ne amaçla kullanıldığı da ayrıca büyük bir soru işareti.

Söz konusu karanlık yapıyla ilgili yanıtını arayan sorular, daha sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya da soruldu. CHP’li Murat Bakan’ın soru önergesinde, sosyal medyada “6 Mayıs 2020 tarihli ‘Barış Çiftçi Adanalı Ahmet #sedatpeker #mersin #istanbul’ başlıklı bir videoda; Bir aracın içinde ‘Ölürüm Türkiyem’ adlı şarkı çalındığı ve Çiftçi’nin ‘bozkurt işareti’ yaparak “Bize ölmek güzel, bize gülmek güzel, bize cezaevi güzel, bize işkence güzel Allah’ın izniyle. Bizi cezaeviyle korkutamazlar, bizi işkenceyle korkutamazlar. Çünkü biz bu vatanın sevdalıları, çünkü biz bu vatanın delileriyiz arkadaşlar. Bir umuttur yaşamak” ifadelerini kullandığı aktarıldı. Söz konusu ifadelerin aslen ülkücü suç örgütü lideri, şimdilerde yurtdışında firari olarak bulunan Sedat Peker’e ait olduğu biliniyor. Peker’in AKP-MHP bloğuna sıkı desteğinin devam ettiği o dönemde, “dava” arkadaşı Çiftçi’nin Peker’e öykünmesi çok şaşırtıcı olmuyor.

AK Gençlik Ocakları’nın karanlık yapısı, ilişkileri ve bir denetim altında olup olmadığına dair yaklaşık 2 ay önce yöneltilen sorulara bu yazının yazıldığı anlara kadar Bakan Soylu’dan henüz bir yanıt gelmiş değil.

Halk Özel Harekât: İslamcıların kanlı hesaplaşması olarak 15 Temmuz darbe girişimi, Cumhuriyet’i adım adım tasfiye eden Türkiye sağının emekçi halka verdiği en büyük zararlardan biri oldu. Darbe girişiminin ardından askere güvenin en aza indiği ortamda, kendilerini devletin silahlı güçlerinin yerine koyan kimi çete grupları da yasal kılıflara bürünerek sokak hakimiyeti için faaliyetler yürütmeye başladı. Bu gruplardan arasında en öne çıkanlardan birisi de ‘Halk Özel Harekât’ adıyla kurulan dernekti.

Kurucuları Fatih Kaya’nın anlatımına göre dernek, darbe girişiminin ardından Trabzon’daki “nöbet” sırasında kurulan çadıra verilen isimden esinlenilerek ortaya çıktı. 30 Kasım 2016’da yasal olarak dernekleşen grup, açtıkları internet sitesinde kendisini şu ifadelerle tanımlıyordu: “Milli birlik ve beraberliğin buluşma noktası olan yerli STK Halk Özel Harekâtı milletimizin gür sesi olmaya ve toplum içerisindeki vatanseverlerin bir çatı altında toplanması için öncülük eden milli bir oluşumdur.”

Grubun eski bir uzman çavuş olan kurucusu Fatih Kaya, geçmişte Suriye’de meşru yönetime karşı cihatçı çetelere desteğe gittiğini BBC Türkçe’ye verdiği röportajda açıkça dile getirmişti.

Kaya, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yine bir başka haber sitesine verdiği röportajda da “Devletimizin başı, başkomutanımız Recep Tayyip Erdoğan bizlere cihad ilan etti. Bizler bunun farkındayız Rabbime şükürler olsun. Şunu da o gafiller, o hainler şunu iyi bellesin; bize sadece sokaklara inin denildi, bizlere sokaklara inin de sokakları onlardan temizleyin denmeseydi biz şu an sizinle Afrika’da röportaj yapıyor olurduk. Bunun bilincine varmaları lazım. Bizler Elhamdülillah Osmanlı’nın torunlarıyız” diyordu.

Kısa adıyla ‘HÖH’ün resmi olarak kuruluşunun ardından, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere şehirlerde derneğin adı yazılı ve polis araçlarına benzeyen araçlar görülmeye başladı. Aynı şekilde Ankara’nın göbeği Kızılay’da bir binaya ‘Halk Özel Harekatı’ tabelası asıldı. Görüntüler iktidarın paramiliter güç yapılanmasına gittiği yönünde büyük tartışmalara yol açtı.

AKP iktidarının 15 Temmuz sonrası 7/24 yanında gördüğü tabanının sokak desteğini zaman içinde zayıflamaya başlaması üzerine HÖH’ün bu ürkütücü varlığı da göze batar bir durum oluşturdu.

Bunun üzerine İçişleri Bakanlığı Şubat 2018’de derneğe bir “uyarı” yazısı göndererek faaliyetlerini sonlandırmasını istedi. Durumu “Derneğimizin isminin Jandarma ve Polis Özel Harekatı’nı çağrıştırdığını, bununda kamuoyunda yanlış algılamalara yol açtığı yönünde uyarı yazısı bize gönderildi” diye anlatan Fatih Kaya, “Devletimizin zarar görmemesi, farklı tartışmalara yol açmamak adına derneğimiz HÖH’ü ve 46 şubesini kapattık” dedi.

Kaya, HÖH yerine “15 Temmuz Birliğini ve Beraberliğini Yaşatma Derneği” kurduklarını, bunun da “sadece Trabzon’da faaliyet gösterdiğini” söyledi.

Derneğin kapatıldığı ilan edilse de bugün halen bazı araçlarda ve mekanlarda söz konusu oluşumun adı yazılı çıkartmalara rastlanılabildiğini de önemli bir ayrıntı olarak eklemek gerekiyor.

Atadedeler: Yıllar yılı uygulanan sağ politikaların boyunduruğu altında çürümeye yüz tutmuş kamu kurumları, Cumhuriyet’i yıkan AKP’nin kurduğu yeni rejimle birlikte sayısız yolsuzluk ve usulsüzlükle hukuk dışı “akçeli” işlere hizmet eder hale geldi.

AKP’nin Adalet Bakanlığı koltuğunda oturan her ismi, tumturaklı sözlerle yargının bağımsızlığından asla taviz verilmediğini öne sürse de, ortaya çıkan her skandal ülkedeki adalet mekanizmasının nasıl bir bataklıkta olduğunu yeniden ortaya seriyor. Yargıya peydah olan “Atabeyler” isimli çete oluşumu da, siyaset ve bürokrasi merkezli bu suç sarmalının akıl almaz örneklerinden birini oluşturuyor.

Grubun kamuoyuna yansıyan haberlere göre içlerinde savcı ve hakimler ile polislerin de olduğu 370 kişiden oluştuğu belirtiliyordu. Buna göre grup üst düzey bürokratlardan oluşturmaya çalıştıkları kadrolarını “Derin devletin ticari istihbarat ayağını yürütüyoruz” diyerek güçlendiriyordu.

2019 yılında faaliyete geçen ve “milliyetçi” görüşlü kişileri seçen örgüt adına, Ankara, Samsun, Elâzığ ve İzmir’de toplantılar yapıldı. Dönemin Manisa Cumhuriyet Savcısı H. K., bizzat görüştüğü kişileri örgüte kazandırdı. Adliyedeki makamında görüşmeler yapan savcı H.K. de Milli İstihbarat Teşkilatı’nın yanında ona sistemsel bir ticari istihbarat teşkilatı kurduk. Bunun içerisinde sizin olmanızı istiyoruz” dedi. İkna olan kişiler ise, “Devlet ile alakaları her şeyde canımızla, kanımızla oluruz” diyerek örgüte katıldı.

“Atadedeler” örgütünün, “Elçi, Elçi Yardımcısı, Büyük Atadede, Atadede, Başdede, Dede, Sözcü Dede, Masa Başkanı, Masa üyesi, Saha Başkanı, Saha üyesi” şeklinde hiyerarşik şekilde yapılandığı öne sürüldü.

Takvimler 18 Ocak’ı gösterdiğinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında gruba yönelik yapılan operasyonla 24 kişi gözaltına alındı. Bunlar arasında İzmir’de AKP İzmir İl Yönetim Kurulu Üyesi E.T. ile 3 eski il yöneticisi de yer almış, ancak bu isimler sorgularının ardından serbest bırakılmıştı.

Çetenin liderliğini sahte MİT kimliği taşıdığı belirtilen Pınar Taşçı kod adlı S.F’nin yaptığı iddia edildi.

Başsavcılığın yürüttüğü soruşturma dosyasındaki belgelere göre, gözaltına alınan ve bir dönem HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuklu olduğu Kobani davasına bakan eski hâkim B.Ç., çetenin iki numaralı yöneticisi çıktı. Yine savcı H.K. de “Atadede” unvanıyla çetenin yöneticisi unvanıyla görev alıyordu.

Çetenin 2020 yılında Ankara’da bir otelde yaptığı toplantıda eski Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı B.Ç., Pınar Taşçı kod adlı örgüt lideri, Taşçı’nın eşi görevinden ihraç edilmiş olan üsteğmen A.E., eski istihbaratçı H.T., öğretim görevlisi Prof. Dr. S.K. ve Karşıyaka İcra Müdürü Y.E.Ü. de yer aldı.

Toplantıda, örgüt yöneticileri yapılanmanın “MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin referansı,” “İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun isteği” ile MİT Başkanı Hakan Fidan’a bağlı olarak kurulduğunu iddia etti. Cumhurbaşkanlığı’nın ise bundan bilgisinin olduğu söylendi.

“Atadede” unvanı verilen savcı H.K., toplantıda oluşumun gizli olduğunu belirterek, “şikâyete giderseniz sizin başınız yanacak” diye uyarıda bulundu. Toplantıda ayrıca, İzmir Gaziemir’de yapılacak ikinci toplantıya “Devletini, milletini seven, ticaretten anlayan, sır saklayabilecek” tanıdıklarını da getirmeleri istendi.

Polis ve yargı içerisindeki güç merkezlerinin zaman zaman dışarıya da yansıyan çekişmelerinin kimi durumlarda önemli operasyonlarla kendini gösterdiği, AKP dönemiyle rutin hale gelen bir olgu. Atadedeler çetesine yönelik operasyonun da yine böyle bir hesaplaşmanın ürünü olduğunu varsaymak gayet olası görünüyor.

İddiaya göre, çetenin en tepesinde “Büyük Atadede” yer alıyor. Çete üyeleri mağdurları “yurt içinde ve yurt dışında iş bulma, yurt dışına gönderme, yatırım yapacak alanlar, devletle ilgili işleri yürütme” gibi vaatlerle kandırarak dolandırıcılık yapmakla suçlanıyor.

Osmanlı Seferberlik Halk Harekâtı: 15 Temmuz darbe girişiminin ardından AKP’nin sokağa egemen olma telaşıyla sahaya sürdüğü bir başka yapı da Osmanlı Seferberlik Halk Harekatı’ydı. Dernek statüsü bulunan bu yapının adına İçişleri Bakanlığı’nın sorgulama sayfasına bakıldığında halen faal görünüyor. Birçok ilin yanı sıra yurtdışında da şubeleri bulunan söz konusu yapının başında 26. AKP’den İzmir Milletvekilliği için aday adayı da olmuş Mehmet Barbaros bulunuyor. Barbaros, bu unvanıyla 2017 yılında TRT ekranlarında da boy göstermiş.

Milli Beka Hareketi: AKP’nin “milis” güçleri olma iddiasıyla ortaya çıkan yapılardan bahsedip de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile anılan Milli Beka Hareketi’nden söz etmemek Pusula’mızın eksiği olacaktır. Kamuoyu, dernek adıyla faaliyet bu yapıyı AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yakın “dava” arkadaşı Metin Külünk’ün ekibiyle giriştiği kavgayla duydu.

Derneğin başkanı Murat Şahin, 2020 yılında yaşanan o kavgayı twitter hesabından “Dün akşam Metin Külünk’ün tetikçisi @maske3g hesabının İçişleri Bakanımıza hakaretlerine karşılık verdiğimiz için Metin Külünk önce arayarak bizi tehdit etti, sonra da Milli Beka Hareketi Derneğimize 5-6 kişiyle gelerek bize saldırdı” diye anlatıp Soylu’yu etiketlemişti.

Murat Şahin yine 202O yılında İstanbul Taksim’de yapılan polis çevirmesinde aracından çıkanlarla kendisinden söz ettirmişti.

Normalde herhangi bir resmi görevi bulunmayan Şahin’in aracından sahte polis kimliği, polis telsizi, çakar ışığı ve sahte basın kartı çıkmıştı.

Sosyal medya hesabından AKP ve öncelikle Süleyman Soylu lehinde yaptığı paylaşımlarla öne çıkan Şahin geçen sene de Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini açıktan tehdit etmiş ve “Domuz eti sevdalısı Türkiye düşmanları unutmasınlar ki; bizler daha ölmedik, Elhamdulillah her daim abdestliyiz biran evvel Şehadete kavuşmak için Yüce Allah’a (CC) dua etmekteyiz” demişti.

Osmanlı Ocakları

2009 yılında kurulan Osmanlı Ocakları, Türkiye’nin 72 ilinde 438 ilçede örgütü bulunuyor. Kendilerini ‘Kefenli liderin kefenli askerleri’ olarak tanıtan Osmanlı Ocakları, her ne kadar AKP ile organik bağlarını her defasında inkar etse de yaptıkları etkinliklerde Erdoğan’a ve Devlet Bahçeli’ye övgüler dizmekten geri kalmıyorlar.

Cumhuriyet’i Osmanlı’nın devamı olarak gören bu teşkilat özellikle AKP’yi fikirsel anlamda etkilemek istediğini iddia ediyor. 1923 Cumhuriyet’inin tasfiye edildiği 2017 referandumunda Osmanlı Ocakları, Anayasa taslağı hazırlayarak AKP’li komisyon üyelerine gönderdiği bilinmekte.

FATİH PORTAKAL’I TEHDİT ETMİŞLERDİ

Fransa’da yaşanan ‘Sarı Yelekliler’ eylemleri sırasında gazeteci Fatih Portakal’ın Türkiye’de de bu tür eylemlere çağrı yaptığını iddia eden Osmanlı Ocaklarına mensup bir grup FOX TV’nin önüne giderek ‘Evinde en az yüzde 52 dişlerini sıkarak bekleyenler var’ sözleriyle tehditler savurmuştu.

200 BİN KİŞİLİK SOSYAL MEDYA ORDUSU

Osmanlı Ocakları İstanbul İl Başkanı Esat Demirtaş, katıldığı bir etkinlikte ellerinde 200 bin kişilik sosyal medya ordusu olduğunu ve bu ordu ile gündeme müdahale ettiklerini açıklamıştı. 2023 seçimlerine de bu ‘ordu’nun hazırlandığı söyleyen Demirtaş, ‘Recep Tayyip Erdoğan’ı tekrar bu davanın başına, ümmetin başına getirmeye, onu lider yapmaya ant içtiklerini’ söyledi.

ERDOĞAN’IN ASKERLERİ

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a her fırsatta bağlılıklarını ifade eden Osmanlı Ocakları Başkanı, Isparta şubesi açılışında ‘Recep Tayyip Erdoğan’ın askerleriyiz’ dedi.

Osmanlı Ocakları’nın başındaki Kadir Canpolat, 30 Kasım 2006’da Türkiye’yi ziyaret eden Papa 16. Benedictus’a eylem hazırlığında bulunan 6 kişiden biri olarak gündeme gelmişti. Ayrıca Hrant Dink cinayetinde adı geçen eski Trabzon Alperen Ocakları Başkanı Mustafa Öztürk, Kadir Canpolat’ı Alperen Ocakları vasıtasıyla tanıdığını söyledi.

Türkiye Devlet Fedaileri

Geçtiğimiz günlerde İzmir kavgaya karışan Mehmet Cazip Obay adlı bir kişinin üzerinden ‘Türkiye Devlet Fedaileri’ yazan kimlik kartı çıkması üzerine varlığından haberdar olunan bu örgüt hakkında ortada derli toplu bir bilgi yok. Ancak polisin eline geçen kimlik kartının üzeride Cumhurbaşkanlığı forsunun bulunması, akıllara AKP’nin desteklediği diğer paramiliter kuruluşları getirdi. Sayıları tam oalrak bilinmeyen bu örgütlerden biri olan Türkiye Devlet Fedaileri, SADAT tarzı örgütlenmelerin alt kuruluşlarında olduğu tahmin ediliyor.

Her ne kadar üzerinden Türkiye Devlet Fedaileri kimliği çıkan şahsın yaptığı açıklamada resmi bir kurum olmadığı belirtilse de ‘amaçlarının kolluk kuvvetlerine yardım etmek’ olduğunu söylemesi Saray İttifakı’nın bu kuruluşlara açtığı alanı gözler önüne seriyor.

Kimilikte yer alan ‘Görev yeri’ tanımının ‘Türkiye’ yazılması bu örgütün Suriye ve diğer bilumum cihatçı çetelerin bulunduğu bölgelerde de faaliyet gösterdiği şüphesini doğuruyor. Bununla beraber Obay’ın kişisel sosyal medya hesabı incelendiğinde duvara asılı hilafet haritası önünde Hizb’ut Tahrir’e yakınlığıyla bilinen ‘köklü değişim medya’ etiketiyle poz verdiği görülüyor.

Bu örgütle ilgili ortaya atılan bir iddiada Süleyman Soylu’nun bu örgütü bildiği ve bu örgüte alan açtığıdır. Bu iddiayı temellendiren şey ise Obay’ın kolluk kuvvetlerine istihbarat sağlamaya çalıştıklarını açıklaması. Hangi konuda istihbarat sağladıkları belli olmasa da belli olan şey bu gibi örgütlerin gericilerin ve faşistlerin paravanlığını yapmasıdır.

Özel Hareket Ocakları

Şırnak’ın Silopi ilçesinde 38 yaşındaki beş çocuk annesi Sakine Külter’in işkence ile öldürülmesi sonrasında gündeme gelen Özel Harekat Ocakları hakkında da fazla bir bilgi bulunmamakta. Ancak bu oluşumun da aynı Türkiye Devlet Fedaileri gibi Soylu’nun bilgisi dahilinde harekete ettiği düşünülüyor. Her ne kadar ‘Özel Harekat’ TSK ve Emniyet içinde kurulmuş bir birim halinde çalışsa da aynı adı taşıyan paramiliter bir örgüttün kurulmuş olması akıllara bu örgütlerin devlet tarafından desteklendiği geliyor.

Meclis gündemine de taşınan Özel Harekat Ocakları’nın her hangi bir denetime tabi tutulup tultumadığı bilinmiyor. İçişleri Bakanlığı diğer örgütlerde olduğu gibi bu örgüt hakkında sessizliğini koruyor. 15 Temmuz sonrasında etkinliği arttığı düşünülen bu örgütün AKP’nin FETÖ’den boşalan kadrolara yerleştirmek için hazırladığı ortaya atılan iddialar arsında.

Gazete Manifesto

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Ladendiebstähle verursachen Milliarden-Schaden

Haushaltsausschuss bestätigt 15 Milliarden-Kredit zur Einspeicherung von Gas