Filenin Sultanları, 2022 Uluslar Ligi’nin ilk haftasının son maçında, Belçika karşısında 3-1 kazandığında her şeyin yolunda olmadığının bilincindeydik, fakat buna rağmen voleybolseverler Brezilya’daki ikinci hafta için bir hayli umutluydu. 4 maçlık ikinci fikstürü ev sahibi Brezilya ile açmak da bizim açımızdan hem şanssızlık hem de şans olarak düşünülebilirdi. Nitekim 16 Haziran’ı 17’ye bağlayan gece galibiyet umuduyla ekran başına geçen taraftarlar ilk set sonunda harika bir başlangıç için motive oldular. Guidetti smaçör pozisyonunda Tuğba ve Meliha ile maça başlamış ve bu seçim, olabilecek en iyi sonucu vermişti. İlk seti 25-19 kazanırken bu ikili ve Ebrar 4’er sayı alarak 12 sayı üretmişti. Gabi –40 gibi felaket bir atak yüzdesiyle oynayıp sadece 1 sayıda kalmıştı. İkinci sete takım 5-0’la başladı, 20’li sayılara ulaştığımızda ise 3 sayı öndeydi. O an maçın gidişatı net bir 3-0 gösteriyordu adeta. Ama 20-17 iken Cansu Özbay’ın attığı servisten itibaren bir sonraki Sırbistan maçının final setinin 15-13 kaybedildiği ana kadar geçen sürede o kadar çok şey yanlış gitti ki 24 saatte adeta tepetaklak olduk. Brezilya maçının ikinci ve üçüncü setini birbirinin kopyası iki set sonu oynayarak kaybettik. İkinci sette durum 23-22 iken Gabi’nin servisinde Meliha’nın aldığı hatalı manşet rakibe 24. sayısını kazandırdı, 25. sayıları ise Ebrar’ın dışarı attığı servisti. Üçüncü setin sonunda durum 23-22 iken Priscila Daroit’in servisinde Meliha’nın aldığı hatalı manşet rakibe 24. sayısını kazandırdı, 25. sayıları ise Hande’nin dışarı attığı servisti. Sinir bozucu değil mi? Brezilya son seti de 25-23 aldığında aslında bu kadar ters giden işe rağmen yine de toplu bir hayal kırıklığı yoktu, hatta olmaması gerekiyordu diyebiliriz. Sonuçta Brezilya gibi bir ekole, başkentlerinde, setleri 25-23 kaybederek mağlup olmak o kadar da kötü değildi. Fakat bunun sadece kağıt üzerinde böyle göründüğü ertesi gün ortaya çıktı.
Tijana Boskovic ve Maja Ognjenović olmadan turnuvaya gelen Sırbistan, setlerde 2-1 öne geçtiğimiz maçta bizi 3-2 mağlup etti. Bunu yaparken kaptan Ana Bjelica ve Lozo Sara, pasör çaprazı pozisyonunda 19 ve 18 sayıyla oynadılar. Asıl büyük darbe ise İtalya’da Busto Arsizio forması giyen orta oyuncu Jovana Stevanović’ten geldi. 29 yaşındaki oyuncu bizi tam 9 kez blokla durdurdu ve galibiyette büyük pay sahibi oldu. Birçok voleybolseverin umudunu kaybettiği müsabaka da bu oldu. Sonradan gelen 3-0’lık Almanya ve 3-1’lik Güney Kore galibiyeti, bu umutsuzluğu dağıtmak için pek etkili olmadı, hatta turnuvada oynadığı ilk 7 maçta set dahi alamayan Koreliler bunu Türkiye karşısında başardılar. Aslında asıl amacımızın takımdaki sorunlara dikkat çekmek olduğu yazıda, bu girişi genel havayı size aktarmak için yaptık diyebiliriz. Şimdi birkaç madde halinde tespitlerimizi yapalım.
Smaçör pozisyonundaki istikrarsızlık: Bundan yaklaşık 10 ay önce Avrupa Şampiyonası grupları, 2. turdaki Çekya ve çeyrek finaldeki Polonya maçları sonucu sanki smaçör ikilimiz oturmuş gibiydi. Tuğba Şenoğlu ve Hande Baladın. Hatta nerede ise ilk 6 oturmuş ve bir istikrar yakalayacağı yönünde sinyaller vermişti. Öyle ki çeyrek finaldeki Polonya maçında maçın nerede ise tamamını aynı 6 ile oynamıştık. Fakat Tuğba’nın yedek oturduğu ve büyük inişler çıkışlar geçirdiği bir sezon, Saliha Şahin’in iyi bir alternatif olacağını göstermesi, Vakıfbank – Fenerbahçe serisinin son bölümünde formunda yükseliş gösteren Meliha İsmailoğlu ve üçüncü alternatif olarak düşünülen İlkin Aydın – Derya Cebecioğlu derken smaçör pozisyonunda Guidetti’nin bir kafa karışıklığı yaşadığını söylemek lazım. Bu 6 oyuncu da gerek Akdeniz Oyunları için yapılan planlamalar, gerek maçtan maça hatta maç içindeki dalgalanmalar sebebi ile bir türlü istikrarlı bir smaçör hattını oturtamadılar. Tabii burada İtalyan hocanın bir arayış içinde olduğu ve bu yüzden performansların, Ankara’daki finaller için bir deneme sonucu geldiğini de söyleyebilirsiniz. Fakat ben şu ana kadarki görüntü ve rotasyonların, temmuz ayının ortasında elimizde güçlü bir smaçör katkısı sağlayacağı görüşünde değilim. Ulusal takım sanki bu mevkiide geçtiğimiz yaz önemli adımlar atmışken, bugün zaafların tekrar ortaya çıkmasıyla uğraşmak zorunda.
Ebrar’a bağımlılık: Dünya voleybolunda şu anda üst düzey, makine pasör çaprazı sınıfında 3 isim var. Paola Egonu, Isabelle Haak ve Tijana Boskovic. Umudumuz 2023’ten itibaren ulusal takım forması giyecek Melissa Vargas’ın bu sayıyı dörtlemesi ki bu yönde çok ciddi sinyaller verdiği gibi, kendisini çoktan kare asın bir parçası gören insanlar da var. Ebrar maalesef henüz o sınıfta değil. Bir gün o sınıfa girmesi umuluyor, isteniyor ve bu yönde motive ediliyor. Bununla beraber maç içerisindeki performansı, yukarıda saydığımız oyuncular kadar ikna edici ve rakibi sindirici durumda değil. Bizim açımızdan daha büyük sorun ise onun nerede alternatifsiz olması. Ulusal takımın, Meryem Boz’un, as pasör çaprazını yedeklediği bir rotasyonla, özellikle önümüzdeki Dünya Şampiyonası’nda madalya kovalaması çok çok zor görünüyor. Bu, Meryem’in geride bıraktığı kariyerini ve son 2 yılda ülke voleybolu için ifade ettiği anlamı küçültmüyor, fakat ortada saha içi performans açısından da bazı gerçekler var.
Guidetti ve oyuncuların maç içindeki iletişimi: Kariyerinin büyük bölümünde, inandığı doğrulardan vazgeçmeyen, takıntılı derecede ayrıntıcı, mükemmeliyetçi bir antrenörden bahsediyoruz. Üstelik genç de değil, niyetinde de bu formülü onu genelde hep başarıya götürmüş. Böyle bir inatçı Akdenizli’nin 50 yaşına yaklaştığı zamanlarda iletişim tarzında özeleştiri yapmasını beklemeniz çok iyimser kalabilir, hele hele patronları tarafından pek sorgulanmıyorsa. Fakat ortada bir gerçek var, işler saha içinde kötü gittiğinde oyuncular ve Guidetti arasında zaman zaman iletişim problemleri yaşanan anlar oluyor ve oyuncuların yaptığı her hata sonrası kenara daha tedirgin baktıklarını hissediyoruz. Ebrar’ın Sırbistan maçının molası sırasında “ne yapsam olmuyor” şeklinde isyanı, Cansu’nun Kore maçının ilk setindeki molada Guidetti’nin isteklerini mevcut oyunla gerçekleştirmesinin zor olduğunu ifade etmesi bu anlamda sürpriz değil. Bu kadronun oyuncularının tümünün övgüyle bahsettiği ve onları performans açısından yukarı çıkarmış bir hoca eleştirilemez görünebilir, ama işler öyle değil. Sanki hoca da bu turnuvada çok formda değil gibi. Ya da o da finallere kadar kendisini saklıyor, bunu görmek için beklememiz gerekecek.
Gelecek haftaki yazıda analize devam edebiliriz, fakat Japonya’ya değinmeden bu haftaki yazıyı sonlandırmayalım. Affı olmayan bir karaktere büründüler artık. Turnıvadaki 2. maçlarında, Almanya karşısında setlerde 2-0 geride olan takımın onlar olduğuna inanmak çok zor. O andan bugüne kadar oynadıkları 23 setin 21’ini kazanıp sadece 2 set kaybettiler. Bunlardan sonuncusu geçtiğimiz Pazar günü Çin karşısında müsabakanın ilk setiydi ve Çin’i o seti kazandığına adeta pişman ettiler. Zira kazandıkları izleyen 3 setin ilki 25-16 sonuncusu ise 25-12 bitmişti. Hatta ilginç bir bilgi verelim, Çin, herhangi bir turnuvada bir sette en son bu kadar az sayı aldığında tarih 26 Mayıs 2021’di ve onlara bu mağlubiyeti tattıran yine Japonya’ydı. 2021 Uluslar Ligi’nde onları 3-0 mağlup ederken ilk seti 25-13 kazanmışlardı. Japonlar topu adeta yere düşürmüyorlar, rakibi kazandıkları sayıda bile isyan ettirecek kadar yoruyorlar ve müthiş karakteristik oyunculardan oluşuyorlar. En büyük silahları ise, molalarda en az antrenör Masayishi Manabe kadar söz alan, ortalama üstü bir pasör kadar kaliteli paslar atabilen libero Manami Kojima ve bu turnuvanın en istikrarlı oyuncularından pasör çaprazı Sarina Koga. 1 Temmuz gecesi onlarla oynayacağımız maç çok zor geçecek. Burada hatırlatma yapalım, turnuvanın sayı kralı Belçikalı Britt Herbots’u 4 Uzak Doğulu oyuncu takip ediyor.