Sağın da solun da ne olduğunu kestiremedikleri için yok saydıkları yazarların sayısı hayli fazladır. Sadece etiketlemiyor, onları bir de okunmamaya mahkûm ediyorlar. Bu ahlâksızlığın mağdurlarından, ‘Uzun Çarşının Uluları’, ‘Bitmeyen Gece’ kitaplarının yazarı Mitat Enç de Türk edebiyatının yapı taşlarından biri olmasına karşın, maalesef sağda da solda da pek bilmiyor. ‘Mitat Enç’ dosyasına imza atan Çelebi dergisinin son sayısı bu sebeple her aydının kitaplığına mutlaka girmeli.
Dosya özellikle edebiyat tarihi çalışanlar için bir kaynakça niteliğinde.
Soğuk Savaş biteli otuz yıldan fazla olmasına karşın, bizim sağcılarımızın ve solcularımızın büyük kısmı zihnen o yıllarda yaşamayı sürdürüyorlar. Soğuk Savaş döneminde bir tarafın düşünce yapısı SSCB’nin berbat işçi konutlarından, diğer tarafın düşünce yapısı da Beyaz Amerika’nın kırsalındaki sefil çiftliklerinden büyümüştü. Stalin İmparatorluğu’nun işçi konutlarından çıkanların birer ‘Çekist’, Beyaz Anglo-Sakson Protestan İmparatorluğu’nun çiftliklerinden çıkanlarınsa birer ‘Ku Klux Klancı’ olarak toplumsala katılmış olmaları nedeniyle, onlara ben ‘faşist ikizler’ diyorum. ‘Faşist ikizler’in bizdeki zihinsel torunları için öğrenmenin ve akıl sâhibi olmanın bir kıymeti bulunmuyor. Hep yalan yanlış öğretilmiş göstergelere göre ‘fikir’ dedikleri zırvalıkları beyan ediyorlar. Örneğin, solcularımız, ‘muhafazakâr’ olarak etiketledikleri gazetelerde veya dergilerde yazanları edebiyat pazarının dışında bıraktırıyorlar. Bunu da ‘karalama’ veya ‘yok sayma’ yöntemleriyle beceriyorlar. Kitaplarda bazı yayınevlerinin logosunu görmeleriyse, o ‘faşist kitaplar’ı okumamaları için hemen ‘yeterli gerekçe’ oluveriyor. Sağcılarımız da hiç farklı değiller. Türkiye’nin gelmiş geçmiş en ‘sağcı’ gazetesi onlara ‘solcu’ olarak öğretildiğinden, orada yazanları kolaylıkla ‘komo’ olarak etiketleyip, dışlıyorlar. Komik ama hakikatimiz böyle. Kapitalist pazarda sanki bir ‘solcu yayınevi’ olabilirmiş gibi, yayınevleri arasında ‘sol’ ve ‘sağ’ ayrımı yapmalarıysa, bana Göktürk Ömer Çakır’ın denemelerindeki veya Veysel Gökberk Manga’nın romanlarındaki kara mizahı anımsatıyor.
BU METİNLER EDEBİYAT TARİHİMİZ İÇİN KAYNAKÇA
Bizde solun ‘sağcı’, sağın da ‘solcu’ olarak etiketlediği veya ne olduğunu bir türlü kestiremedikleri için yok saydıkları yazarların sayısı hayli fazladır. Sadece etiketleyip de kalmıyorlar, onları bir de okunmamaya mahkûm ediyorlar. Bu ahlâksızlığın mağdurlarından Safiye Erol için çok şey yazdım, onları burada yinelemeyeceğim. Diğer bir mağdur olan Mitat Enç’in ‘Uzun Çarşının Uluları’nı, ‘Bitmeyen Gece’sini ve ‘Selâmlık Sohbetleri’ni ise en son Ötüken Neşriyât bastı. Ama, sağdan ve soldan onları kaç kişi alıp okudu, merâk ediyorum. Bana da ‘Edebiyatımızda Unutulanlar ve Kaybedenler’ yazı dizim için Oğuzhan Murat Öztürk kardeşim anımsatmıştı. Türk Edebiyatı’nın yapı taşlarından biri olmasına karşın, Mitat Enç’i maalesef sağ da sol da pek bilmiyor. Bu yüzden Gaziantep’te çıkan Çelebi dergisinin Nisan-Temmuz sayısında Mitat Enç’in dosya konusu yapılmasını çok önemsedim. Nefis bir sayı olmuş, üç gün boyunca elimden bırakamadım, çok şey öğrendim. Necati Tonga’nın ‘Mitat Enç İçin Kısa Bir Biyografi Denemesi’ ve ‘Ahmet Emin Yalman’ın Mitat Enç’i Müjdeleyen Yazısı’, Ali Gezginci’nin ve Ahmet Şahin’in Mitat Enç’in oğlu Sinan Enç ile yaptıkları söyleşi, Zeynep Enç Sinkil’in ‘Babam Mitat Enç’ ve Selim Sinkil’in ‘Dedem Mitat Enç’ başlıklı denemeleri, dergide ilk okuduklarım oldu. Ardından, Yaşar Vural’ın, Veysel Altuntaş’ın, Ayşegül Ataman’ın, İbrahim Alisinanoğlu’nun, Mustafa Güzelhan’ın, Muhammet Erdevir’in, Reşit Güngör Kalkan’ın, Haluk Doğan’ın, Mehmet Sabri Genç’in, Ömer Faruk Şerifoğlu’nun, Gülsün Nakıboğlu’nun, Zafer Saraç’ın ve Ali Gezginci’nin yazdıklarına daldım. Tayfun Haykır’ın Prof. Dr. Nâzım H. Polat ile Mitat Enç üzerine söyleşisi de çok keyifliydi. Çelebi dergisinin bu sayısı her aydının kitaplığına mutlaka girmeli, çünkü derginin ‘Mitat Enç’ sayısı özellikle edebiyat tarihimiz üzerine çalışanlarımız için çok önemli bir kaynakça olacak. Bu nedenle derginin çalışkan yöneticileri Ali Gezginci’ye, Ahmet Şahin’e ve Oğuzhan Saygılı’ya teşekkürü borç bilirim.
Çelebi dergisinin ‘Mitat Enç’ sayısını celebidergi@gmail.com adresinden temin edebilirsiniz. Ayrıca, Ötüken Neşriyât’tan çıkan Mitat Enç kitaplarını da mutlaka alıp okuyunuz.
‘BAKAR KÖRLERE’ DERS NİTELİĞİNDE BİR HAYAT
Mitat Enç, Hukuk Fakültesi’nde okurken gözlerinden rahatsızlanmıştı. Üç yıl İstanbul’da ve Viyana’da tedavi görürse de, iyileşmemiş ve kör kalmıştı. Bugün 75 yaşında olan oğlu Sinan Enç, ‘Babam kördü ama biz bunu hiçbir şekilde hissetmedik. Gözleri görmüyor olabilirdi ama görüyordu’ diyor. Haklıdır. Gözlerinin görmemesi, Mitat Bey’in okumasını aksatmamış, Harvard ve Columbia’da tahsiline devâm etmişti. Türkiye’ye dönüşündeyse, Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji bölümüne atanmış, Köy Enstitüleri’nde çalışmaya başlamıştır. İngilizceden çevirileri ses getirir. Illinois Üniversitesi’nde doktorasını tamamlar. Türk Dil Kurumu Yayınları arasından çıkan ‘Ruhbilimi Terimleri Sözlüğü’nü hazırlar. Emekli olduktan sonra Yalova’ya yerleşir. 1977 yılında ‘Uzun Çarşının Uluları’, 1983 yılında ‘Bitmeyen Gece’ isimli eserleri yayınlanır. Oğlu Sinan, “Ben Bitmeyen Gece’yi okumadım. Okuyamıyorum. Kaldırabileceğimi sanmıyorum’ diyor. 1985 yılında 43 yıllık hayat arkadaşı Sabahat Hanım’ı bir trafik kazasında kaybeder. Sabahat Hanım’ın kaybı Mitat Enç’i çok sarsar. Bir süre sonra hastalanır. Karaciğer kanseridir. 1990 yılında bütün güzel kelimeleri yetim bırakarak hayata vedâ eder… Enç’in çok kıymetli bir özelliği de, 1950’lerden bugün hala faaliyet gösteren Altı Nokta Körler Derneği’nin kurucusu olmasıdır. Bitmeyen Gece kitabında yer alan anılarında Türkiye’de henüz körlere yönelik hiçbir eğitim sisteminin olmadığı yıllarda bu derneği hangi şartlarda, nasıl zorlu mücadelelerle kurduğunu ve hayata geçirdiğini de anlatır.