Ödemiş Cezaevi’nde baş memurun, Murat ve Vedat Kaçan adlı hükümlülere; “Ben şiddete meyilliyim, beni bu yüzden buraya atadılar. Canımı sıkmayın, sizi birbirinizden ayırır, sürgüne gönderirim… Annenle görüşemezsin, istersen intihar et. Annen gelirse onu mahvederim, ona daha çok eziyet ederim.” dediği iddia ediliyor. Bu saatten sonra ben de cezaevlerindeki insanların canını bize emanet görüyor ve tüm okurlara sesleniyorum: Suç ayrımı yapmadan çaresiz hissettiğiniz her konuda hemen ulaşabilirsiniz; buradayım, buradayız. Mahkûmların can güvenliğini elimizden geldiği kadar korumaya devam edeceğiz. Sahipsiz değiller
Aslıhan Gençay
Geçtiğimiz haftalarda Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, infaz koruma memurlarıyla birlikte yaptığı iftarda; hükümet olarak bugüne kadar cezaevlerinde işkence ve kötü muameleye, hiç göz yummadıklarını ve bundan sonra da yummayacaklarını, belirtti. Ayrıca; iftiralarla herhangi bir cezaevi personelinin karalanmasına, Türk infaz sisteminin itibarsızlaştırılmasına, Türkiye’nin uluslararası alanda suçlanmasına asla izin vermeyeceklerini de ekledi.
Bozdağ’a göre; terör örgütleri PKK, FETÖ, DEAŞ ve bunlara destek verenler iftira kampanyaları yürütüyordu. Bu kampanyalara karşı kalkanları, şeffaflık olacaktı.
İftar başka gerçek başka
Bu açıklamaların hemen sonrasında, Silivri 5 No’lu L Tipi Cezaevi’nde, cezasının bitmesine iki gün kalan adli hükümlü Ferhan Yılmaz, şüpheli bir şekilde öldü. Yılmaz ve koğuş arkadaşlarının; cezaevindeki infaz koruma memurları tarafından kötü muamele ve işkence gördüklerini, intihara yönlendirildiklerini anlatan açıklamalarıyla ses kayıtları da ortaya çıktıktan sonra, Yılmaz’ın koğuşundaki tüm mahkûmlar ayrı cezaevlerine sürgün edildiler.
Evet, Ferhan Yılmaz’la ilgili soruşturma devam ediyor. Ferhan’ın ağabeyi Hikmet Yılmaz, gerek soruşturmanın takibi gerekse de gerçeklerin ortaya çıkması ve Ferhan’ın haklarının savunulması için kararlı. Bizler de aile ve avukatlarla beraber adlî tıp raporunu bekliyoruz.
Baş memurdan eziyet
Henüz Ferhan’ın şüpheli ölümü tazeyken bu defa kötü muamele ve işkence iddiaları, Ödemiş Cezaevi’nde bulunan iki adli hükümlüden geldi.
Murat (23) ve Vedat (20) Kaçan adındaki iki kardeşin anneleri Gurbet Kaçan, 24 ve 25 Nisan tarihlerinde yaptığı telefon görüşmelerinde oğullarının anlattıklarını ağlayarak iletti. Vedat ve Murat Kaçan’ın anlatımlarına göre; aynı koğuşta kalan iki kardeş, maddi zorluk çekmeleri nedeniyle akrabalarının bulunduğu başka bir koğuşa geçmek istiyor ve isteklerini idareye iletiyorlar. İdare ise hükümlülere, taleplerinin makul olduğunu, bir süre beklemelerini bildiriyor. Bu sırada Ödemiş Cezaevi’ne yeni bir baş memur atanıyor. Taleplerine cevap gecikince Murat Kaçan, 23 Nisan günü baş memurla görüşüyor ve işte sorunlar da o zaman başlıyor.
Koğuşa gelen baş memur Murat Kaçan’a; “Ben şiddete meyilliyim, beni bu yüzden buraya atadılar. Sizi o koğuşa vermeyeceğiz. Benim canımı sıkmayın, canımı sıkarsanız sizi de birbirinizden ayırır, sürgüne gönderirim. Bir daha butona da basmayın, beni de çağırmayın” diyor. Murat Kaçan; ”Bize neden yalan söylediniz?” diye sorsa da cevap alamıyor ve yine kendi anlatımına göre, koğuş arkadaşlarının arasında rencide edilip azarlandığı için beş adet dikiş iğnesi yutarak intihara kalkışıyor. Aynı gün hastaneye kaldırılan Murat Kaçan, tedavisinden sonra cezaevine getirilip karantina koğuşuna yerleştiriliyor.
Bu sırada ağabeyini merak eden Vedat Kaçan, onun durumunu sorduğunda yine aynı baş memur koğuşa geliyor ve ağabeyi gibi Vedat Kaçan’ı da tehdit edip azarlıyor. Vedat Kaçan korkup “Ailemle, annemle telefon görüşmesi yapmak, ağabeyimin durumunu bildirmek istiyorum” deyince baş memur daha da sertleşerek; “Görüşemezsin, ne yaparsan yap, istersen intihar et. Annen gelse ne olacak, onu burada mahvederim, ona daha çok eziyet ederim.” şeklinde bağırıp Vedat Kaçan’ın üzerine yürüyor. Vedat Kaçan gerilerken merdivenden düşüyor ve bacağından yaralanıyor. Hastaneye gitmek isteyince aynı baş memur; “Yok hastane mastane, buradan ancak cenazeniz çıkar.” yanıtını veriyor. Yaşananların üzerine Vedat Kaçan da aynı ağabeyi gibi bunalıma girip dikiş iğneleri yutuyor.
Vedat Kaçan’ın telefonda annesine anlattığına göre; baş memur hâlen psikolojik baskıyla tehditlere devam ediyor ve mahkûmlar şiddet görmekten korkuyormuş. İdareye dilekçe verip müdürle görüşmek istediklerinde ise dilekçeleri yırtılıp atılıyor ve müdürle görüşmelerine izin verilmiyormuş.
Evet, iddialar ve anlatımlar böyle. Altını çizeyim: Murat ve Vedat Kaçan, herhangi bir terör örgütüne üye değiller, anneleri de öyle ama Diyarbakırlılar ve Kürtler. Acaba bu yüzden mi ayrımcılığa uğramaktalar? Bilemiyoruz.
Sorularımıza cevap bekliyoruz
Yine ve yeni Ferhan Yılmaz’lar yaşanmasın diye tekrar soruyoruz Bakan Bekir Bozdağ’a:
*Bakın bu olayda bir terör örgütü veya “terör örgütlerinin abartısı” söz konusu değil, araştıracak mısınız?
*“Ben şiddete meyilliyim, anneni mahvederim, benim canımı sıkmayın, buradan ancak cenazeniz çıkar…” dediği söylenen
B. adındaki baş memur hakkında soruşturma başlatılacak, diğer mahkûmların tanıklığına başvurulacak mı?
*Ödemiş Cezaevi’nde dilekçeler yırtılıp atılıyor mu? Mahkûmların idareyle görüşme taleplerine neden yanıt verilmiyor?
*Neden aile üyelerinin aynı koğuşta kalması engelleniyor?
*İnfaz koruma memurlarının karalanmasına izin vermemedeki kararlılığınız kadar, onlara evrensel insan hakları eğitimi vermekte, mahkûmların kötü muamele ve işkence görmesinin engellenmesinde de kararlı mısınız?
*Ve öncelikle şu konuda anlaşmalıyız; cezaevlerindeki insanların suçu, başta infaz koruma memurları olmak üzere kimseyi ilgilendirmez. Bu insanlar zaten cezalarını yatıyorken, onlara ceza içinde ceza çektirmek veya milliyetinden dolayı ayrımcılık yapmak, aşağılamak doğru mu Sayın Bozdağ?
Artık canları bize emanet
Bekir Bozdağ’dan bu soruların cevabını beklerken, başta bahsettiğim aynı iftarda bakanın; cezaevinde yatan hükümlü ve tutukluların her birinin can emniyetinden birinci derecede devletin sorumlu olduğunu, cezaevi yönetimlerinin ve infaz koruma memurlarının her bir tutuklu ve hükümlüye, ailesinin devlete emaneti gibi baktığını, söylemiş olduğunu da hatırlatalım.
Belirtmeye gerek var mı bilmiyorum ama aynı Garibe Gezer, Ferhan Yılmaz gibi bu olayın, iddiaların da takipçisiyiz.
Bu saatten sonra ben de cezaevlerindeki insanların canını bize emanet görüyorum ve tüm okurlara sesleniyorum: Suç ayrımı yapmadan her türlü kötü muamele iddiasında, çaresiz hissettiğiniz her konuda hemen ulaşabilirsiniz; buradayım, buradayız. İhlalleri, iddiaları dile getirmeye, kamuoyuyla paylaşmaya, en çok da mahkûmların can güvenliğini elimizden geldiğince korumaya devam edeceğiz. Sahipsiz değiller.