Kızıldeli Ocağı yol hizmetkârı gençlerinden Mustafa Sazcı, Antalya’nın Aksu ilçesinin Tekke köyünde bulunan Pir Bali Baba Dergâhı’na dair bilgiler paylaşarak, “Alevi kurumları kendi bulunduğu ildeki dergâhlara, ziyaretgâhlara sahip çıkmalı” dedi.
Antalya’nın Aksu ilçesinin Tekke köyünde bulunan Pir Bali Baba Dergâhı 13. yüzyılda Selçuklu döneminde inşa edildiği bilinmekte. Pir Bali Baba Dergâhı’na dair PİRHA’ya konuşan Kızıldeli Ocağı yol hizmetkârı Mustafa Sazcı, dergahın yapısında kullanılan malzemelerin büyük ihtimalle Sillyon Antik Kenti‘nden alınan kalıntılarla birlikte inşa edildiğini belirterek, “Daha sonrasında hem köylülerin hem de belediyenin bilinçsiz çalışmaları sonucu aslında tahribasyona maruz kalmış, tahrip olmuş dergâhlarımızdan ve hala kendi inanç yapısını korumaya çalışan Antalya’da olanlardan biri. Dergâhı diğer dergâhlardan ayıran çok önemli yönleri var. Dergâh şu an bildiğimiz haliyle sadece türbe olan kısmı yani Bali Babanın meftun olduğunu söylenilen yer mevcut” dedi.
Dergâhın önünde 400 500 küsur derviş mezarı da bulunduğuna işaret eden Sazcı, “Onun yanı sıra dergâhın tam sağ kısımda ağacın altında bulunan bir pınar var, dergâha ismini veren de zaten bu. Dergâhın bir diğer ismi de Sulu Tekke Türbesi. ‘Sulu Tekke’ denmesindeki maksat altından akan pınar olduğunu göreceğiz” diye konuştu.
Sazcı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Pir Bali Baba’nın Hacı Bektaş Veli Dergahı’ndan Antalya Tekke bölgesine doğru gelen Abdal Musa Sultan ve Kızıl Deli Seyitali Sultan gelen erenlerden biri olduğunu biliyoruz. Abdal Musa Sultan’la Kızıl Deri Seyitali Sultan ilk dönemlerde Antalya Elmalı ilçesinde Tekke köyünde irşat faaliyetlerini yürütürken Bali Baba ise Antalya’nın Serik bölgesindeki Tekke köyünde irşat faaliyetlerini yürütmüştür.
Daha sonrasında diğer kaynaklardan incelediğimizde gördüğümüz şu Bali Baba adında iki eren daha var bir Erende birisi Yunanistan Teselya da bulunan Dur Bali Baba üçüncüsü ise Yunanistan Dimetoka’da Kızıldeli Seyitali Sultan dergahında bulunan Yab Ali Baba. Şefik hocanın tanımı ile Yab Alı Baba olarak da geçiyor. Ancak doğru ismi Yab Ali olduğu söyleniyor. Bana göre ve bu üç kaynağı da incelediğimizde gördüğüm şey şu; bu üç dergâhta bulunan bu üç türbede bulunan kişi orada irşat faaliyetlerini sürdüren kişinin tek kişi olduğunu bununda Bali Baba olduğunu düşünüyorum.”
Dergâhın en büyük özelliğinin derviş mezarları olduğunun altını çizen Sazcı, “Çünkü derviş mezar taşlarına baktığımızda diğer dergâhlarda olduğu gibi hiçbir şekilde İslami dejenerasyona uğramadığını görüyoruz. Dervişlerin mezar taşları üzerinde yazan ifadeler bakıyoruz hiçbirisi Arapça ve İslami sembol barındırmıyor. Daha çok Alevi Bektaşi yoluna ilişkin bir anlamı olan diğer inançlar da kullanılan sembol mevcut” diye belirtti.
“BALİ BABA DERGAHI’NDA BULUNAN MEZAR TAŞLARINDA ERKEK DERVİŞLER KADAR KADIN DERVİŞLERDE VAR”
Bali Baba Dergahı’nda bulunan mezar taşlarında erkek dervişler kadar kadın dervişlerin de olduğunu vurgulayan Sazcı, “18 yaşını geçmiş dervişlerin de mezarları mevcut. Aslında genç kadın dervişlerinde mezar taşlarının olması varlığını burada bulmamız bizim için önemli. Çünkü geleneksel yani anlatıda sanki kadınlar Alevi Bektaşi inancında sadece talip olabilir dervişlik, rehberlik, mürşitlik yapamaz gibi algımız var. Ancak Bali Baba Dergâhı’nda bu algının ben kırıldığını düşünüyorum. Bu yüzden önemsenmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“ALEVİ KURUMLARI DERGÂHLARA, ZİYARETGÂHLARA SAHİP ÇIKMALI”
Dergahın her geçen gün tahribata uğradığını ve Alevi kurumlarının bu duruma el atması gerektiğini söyleyen Sazcı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dergahın sağ köşesi yıkılmış duvarda çatlaklar oluşmuş durumda. Belki birkaç yılda dergâhın duvarı tamamen çökecek durumda. Köye gelen antropologların mezar taşlarını yurtdışına kaçırdığı söyleniyor. Açıkça söylemek gerekirse benim de her geçen gün geldiğimde gördüğüm mezar taşlarının bir bir eksildiği. Bu nedenle aslında dergahın bizler açısından önemi artıyor. Hem kadın dervişlerin mezarının olması aynı zamanda İslami dejenerasyona uğramamış olması bizim açımızdan bu dergahın koruma altına alınması, yaşatılması ve insanlara tanıtılması önemli. O yüzden varlığımızın yegane öncülerinden olan bu erenlerin kurmuş oldukları dergahlara, tekkelere, türbelere aynı zamanda yok sayılan görmezden gelinen ve çok küçümsenen makamlara, niyazgahlara sahip çıkmamız gerekiyor.
O yüzden buradan çağrımızı yapmış olalım Hacı Bektaş Dergâhına sahip çıktığımız kadar diğer dergâhlarımızı da görmezden gelmeyelim. Bütün Alevi kurumları aslında kendi bulunduğu ildeki dergâhlara, ziyaretgâhlara sahip çıkmalı.”