Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı, İnsan Hakları Derneği (İHD) Şubesi’nde yaptıkları açıklamada, 16 Mart günü kadın aktivistleri hedef alan gözaltı sırasında yaşanan hak ihlallerine dikkat çekti.
Açıklama sırasında „Susmuyoruz, geri adım atmıyoruz“ pankartının açıldı. Açıklamaya Rosa Kadın Derneği, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Amed Barosu Kadın Hakları Merkezi ve Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) katıldı.
İHD Amed Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Derya Yıldırım, 16 Mart’ta gözaltına alınan 24 kadından 11’inin tutuklandığını 13’ünün ise adli kontrol şartı ile serbest bırakıldığını hatırlattı.
Sözkonusu kadınların demokratik bir hak olan sendikal faaliyetler ve kadınlara yönelik gerçekleşen ihlallere karşı yapılan eylem ve etkinliklere katıldıkları gerekçesiyle gözaltına alındığını söyleyen Yıldırım, gözaltı ve cezaevine giriş sürecinin hukuka aykırı bir şekilde yürütüldüğünü ve insanlık onuruna aykırı muamelelerin yapıldığını ifade etti.
TEKLİ HÜCRE, ÇIPLAK ARAMA, DAĞITILAN EVLER, HİJYENDEN YOKSUN YEMEKLER
Yıldırım, 16 Mart’ta gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan 6 kadının 28 Mart’ta İHD Şubesi’ne yaptığı başvurular neticesinde tespit ettikleri hak ihlallerini şöyle sıraladı:
“Yapılan ev baskınlarının tamamında hiçbir şekilde gözaltı gerekçesi belirtilmemiş, uyuyan çocuklar uyandırılmış, bazı evler kasten dağıtılmıştır. Yine ev araması sonlandığında gözaltına alınan kadınların giyinmesi esnasında kolluk görevlisi yatak odasından çıkmamış ve bu şekilde giyinmeleri istenmiş. Gözaltına alınan kadınların rızası alınmadan ve gerekçesi söylenmeden kan alma işlemi yapılmış ve alınan kanlar kolluk görevlilerine teslim edilmiştir. Gözaltı boyunca tekli hücrelerde bırakılmışlardır. Nezarethaneler kirli, aşırı tozlu olmasına ve gözaltında bulunanlar talep etmesine rağmen kapıları asla açılmamıştır. Bir gün içerisinde sadece her öğün gelen yemekle beraber 0.5 litrelik su verilmiştir. İlaç kullananlara ayrıca su verilmemiş su talebi halinde lavabolardan su içilebileceği söylenmiştir. Kahvaltıyla beraber çay verilmemiş, yemekler genel olarak yağı donmuş vaziyette, soğuk ve hijyenden uzak bir şekilde verilmiştir. Yine gözaltında bulunan bir kadın yemeklerden dolayı rahatsızlanmıştır.
AŞIRI KİRLİ ODALAR
‚Görüşmeniz var‘ gerekçesiyle nezaretlerden çıkarılan kadınlara daha sonra avukat olmadan mülakat yapılmak istenmiş ve psikolojik baskı uygulanmıştır. Yine emniyet ifadeleri esnasında daha önce gözaltına alınırken sorulan soruların aynısı sorulmuş, mükerrer soruşturmalar yürütülmüştür. Ortak lavabolar kullanılamayacak kadar kirli durumda olmasına rağmen, gün içinde verilen yemeklerin çöpleri ile başka çöpler sürekli lavaboların kapısında ve koridorlarda bekletilmiştir. Temizlenmesi talep edilmişse de muhatap bulunamamıştır. Gözaltı süresince sigara kullananlara hiçbir şekilde sigara içilmesi için olanak yaratılmamıştır. Tuvalete gitmek istendiğinde yarım saat kırk dakika hiçbir gerekçe belirtilmeden bekletilmişlerdir. Gözaltında kıyafet değişimi için ayrı odalara götürülüp orada da kolluk kuvveti gözetiminde kıyafetler değiştirilmiştir.”
ÇIPLAK ARAMA
Açıklamada, İHD Diyarbakır Şubesi’nin 23 Mart‘ ta Diyarbakır Cezaevi’nde tutulan 6 kadın ile yaptığı görüşme sonucu hapishaneye giriş sürecinde yaşanan hak ihlalleri şöyle ifade edildi:
“Emniyetten adliyeye götürülen kadınlara o gün içerisinde hiçbir şekilde su dahi verilmemiş olup saatlerce bu şekilde adliyede ve akabinde cezaevinde bekletilmişlerdir. Cezaevine giriş esnasında ise vücutlarında herhangi bir yara, ben ya da doğum lekesi var mı gerekçesiyle çıplak arama dayatılmıştır. İç çamaşırları hariç her şeyin çıkarılması istenmiş ve detaylı arama adı altında çıplak arama dayatılmıştır. Sutyen ve külotlar da elle aranmıştır. Hatta bazı kadınların sutyeni dahi çıkarılmıştır. Bazı tutuklu kadınların çıplak arama esnasında erkek kolluk görevlileri kendilerini görecek kadar yakın durmuştur. Çıplak aramaya karşın şikâyet edileceği söylenince de ‚Nereye istiyorsanız oraya şikayet edin‘ cevabı verilmiş, hem fiziki hem sözel olarak baskıya maruz kalmışlardır.
Tutuklu kadınlardan biri regl olmasına karşın neredeyse tüm gün aynı pedi kullanmak zorunda kalmış. Cezaevine girişte tuvalette ya da kapalı bir alanda pedini değiştirmek istemişse de buna müsaade edilmemiştir. Tutuklu, 3 kadın kolluk görevlisinin önünde tamamen soyunmuş, temizlenmiş ve pedini değiştirmek zorunda kalmıştır. Düzenli ilaç kullanan tutukluların ilaçları reçeteli olmasına rağmen cezaevine götürüldüğü günün akşamı ve pazar günü hafta sonu doktor olmaması ve doktor onayı olmadan ilaçların verilemeyecek olması gerekçesiyle ilaç kullanmalarına izin verilmemiştir. Bu sebeple bazı tutukluların tansiyonları yükselmiş ancak müdahale olarak sadece ölçüm yapılmış ve Pazartesi gününün beklenmesi söylenmiştir. Ayrıca devam eden gözaltı ve tutukluluk sebebiyle bebeğini emziremeyen bir kadın tutuklunun göğüslerinde ağrı başlamıştır.“
CİNSEL SALDIRILAR
Yıldırım, şunları ekledi: „Türkiye Cumhuriyeti yasalarında çıplak aramanın, beden aramasının yasal dayanağı olmadığı gibi yürütülen süreç Anayasaya ve insancıl hukuka alenen aykırıdır. Yasa dışı bir şekilde özel hayata saygıyı hiçe sayarak, çıplak arama adı altında yapılmak istenen; kadını baskılamak ve kadın üzerinde tamamen hakimiyet kurma isteğinin sonucu olup cinsel tacizdir. Özellikle de kadına yönelik şiddete, tacize ve cinayete karşı mücadele yürüten, sendikal faaliyet yürüten kadınlara yönelik gerçekleşen hukuka aykırı gözaltılar, tutuklamalarla kadın mücadelesi engellenmeye çalışılmaktadır. Gözaltı ve tutuklamaların devam ettiği süreçte gözaltı merkezinde yürütülen psikolojik şiddet, baskı ve kötü muamele hapishane içerisinde de devam etmiştir.”
İŞKENCE BİÇİMİ
Yıldırım, çıplak arama için “bir işkence biçimi” diyerek şöyle noktaladı:
„Kişi mahremiyetini ihlal eden, psikolojik ve fiziksel bir şiddet türüdür. Hukuka ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi madde 5’te de belirtildiği üzere ‚Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez.‘ Ancak tutuklanan kadınların maruz kaldıkları muamele, işkence ve kötü muamele yasağının ihlalidir. Bu sebeple sorumlular hakkında bir an önce yasal sürecin başlatılması ile hukuka aykırı olan çıplak arama uygulamasına derhal son verilmesi gerekmektedir. Biz kadınlar hep var olduk, var olacağız ve var olmaya devam edeceğiz. Mücadelemizden ve birbirimizden asla vazgeçmeyeceğiz.”