Ağır hasta tutuklu Mehmet Emin Özkan’ın biran önce serbest bırakılması gerektiğini söyleyen HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Özkan’ın cezaevinde ölüme terk edilmesinin açıkça “cinayet” olduğunu belirtti.
Kamu Denetçiliği Kurumu (Ombudsmanlık), 302 kez cezaevi revirine, 374 kez de hastaneye sevk edilen ağır hasta tutuklu Mehmet Emin Özkan için HDP Grup Başkanvekilleri Saruhan Oluç, Meral Danış Beştaş ve Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi Fatma Kurtulan’ın yaptığı başvuruyu Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) raporlarında “yasal düzenlemeye aykırılık” bulunmadığı iddiasıyla reddetti.
Hasta tutuklu Özkan, yaşı ve hastalıkları ağır cezaevi koşullarına uygun olmamasına rağmen tahliye edilmiyor. Hastane birçok kez “cezaevinde kalamaz” raporu vermesine rağmen ATK, “cezaevinde kalabilir” diyerek, Özkan’ın tahliyesi engelleniyor. Kamu Denetçiliği’ne yapılan başvuru ve Özkan’ın durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulunan Beştaş, hasta tutukluların ölüme terk edildiğini söyledi.
‘TELEFONA ÇIKAMIYOR, KONUŞAMIYOR’
Özkan’ın ağır hasta tutuklu olarak Türkiye’nin temel gündemlerinden bir haline geldiğini hatırlatan Beştaş, “700’e yakın kez hastaneye ve revire götürülen ağır bir hastadan bahsediyoruz. Aslında ölümle yüz yüze. Her an yaşamını yitirebilir. Ailesiyle sürekli iletişim halindeyiz. Dün de kızıyla konuştuk. Artık telefona çıkamadığını, konuşamadığını söyledi” dedi. Kendisinin de 2 kez Özkan’ı cezaevinde ziyaret ettiğini dile getiren Beştaş, “Gerçekten de çok zor duyuyor ve kendisini zor ifade ediyordu. Tekerlekli sandalyeyle görüş kabinine getiriliyor” diye belirtti.
‘BİR İNSANIN HAYATI BU KADAR BASİT GÖZDEN ÇIKARILAMAZ’
Özkan’ın yaşamını tek başına idame edecek durumda olmadığını dile getiren Beştaş, kendisine bakması için başka bir cezaevinde tutulan oğlunun yanına getirildiğini söyledi. Beştaş,”Oğlunun bakımıyla ayakta durabiliyor. Yoksa tek başına kalamaz” dedi. ATK’nin ısrarla ve inatla “cezaevinde kalabilir” raporu verdiğine dikkati çeken Beştaş, “Bu ölüme terk etmek, ‘ölebilirsin bizim bundan hekim olarak bir sorumluluğumuz yok, bilimden uzaklaştık, doktor yeminini unuttuk, biz siyasi iktidarın talepleri doğrultusunda rapor veriyoruz’ anlamına geliyor. Bir insanın hayatı bu kadar basit gözden çıkarılamaz. Çok söyledik; hasta mahpusların cezaevinde ölüme terk edilmesi aslında birer cinayettir. Mehmet Emin Özkan dışarı çıksa başka bir şey de yapamaz. Sadece ailesiyle birlikte olacak. Kaç gün kaç ay zaman geçireceğini de ön göremiyoruz. Vedalaşma, insanca bakım hakkını, kelepçesiz kendi yatağında yatma hakkını istiyoruz. Bu o kadar insani ve vicdani bir mesele ki” ifadelerini kullandı.
‘CEZAEVLERİ ÖLÜM EVLERİNE DÖNÜŞTÜ’
Hukukun, normalde insanlıktan ve vicdandan uzaklaşmaması gerektiğine işaret eden Beştaş, hukuk kurallarının, asgari insani koşulları ön görmek zorunda olduğunu aktardı. Beştaş, “Bu dünyanın her yerinde böyledir” diye belirtti. Türkiye’de siyasi tutuklulara karşı düşman hukukunun uygulandığını dile getiren Beştaş, Özkan’ın ve onun gibi birçok hasta tutuklunun durumunun vicdan, insanlık ve yasa dışı bir uygulamaya dönüştüğünü vurguladı. Beştaş, “İnsanlar göz göre göre cezaevinde ölüme terk ediliyor. Öldürmek illa tetiği çekmekle olmaz. Göz göre gere öleceğini biliyor ve gerekli tedavi sağlanmıyor, özgürlüğü verilmiyorsa ölümüne göz yummak anlamına geliyor. Bu nedenle Mehmet Emin Özkan’ın hala bırakılmamış olması Türkiye’nin gelmiş olduğu tabloyu da ortaya koyuyor. Çokça hasta mahpus yaşamını yitirdi. Şimdi yeni bir uygulama başlatıldı. Tam ölmek üzereyken birkaç gün önce doktorların raporlarından sonra salıveriyorlar. Evlerinde vefat ediyorlar. Buna da, ‘cezaevinde öldü denmesin’ sebebiyle herhalde izin veriyorlar. Ama bugün cezaevleri maalesef ölüm evlerine dönüşmüş durumda” ifadelerini kullandı.
Ombudsmanlık’ın sorunları çözmek için kurulduğuna dikkati çeken Beştaş, hiçbir yasal yoldan sonuç alınamadığı için son çare olarak Ombudsmanlık’a başvurduklarını söyledi. Beştaş, “Özkan’ın avukatları her yere başvurdular. Sayısız kez doktora götürüldü. Yaptığımız başvuru üzerine Ombudsmanlık, bu koşulları gözeterek en azından bakanlığa, ATK’ye ilgili kurumlara bir tavsiye vermesi gerekiyordu. Tabii ki kendisi serbest bırakma kararını veremez ama tahliye edilmesi için gerekli önerilerde bulunabilir. Çok sık kullanılan bir başvuru yöntemi de değildir. Fakat maalesef Ombudsman da başvurumuzu reddetti” şeklinde konuştu.
‘ATK, İKTİDARIN BİR SİLAHI OLARAK İŞLEV GÖRÜYOR’
Özkan’ın yeniden yargılama talebinin kabul edildiğini de hatırlatan Beştaş, mahkemenin de tahliye kararı verebilir durumda olduğunu kaydetti. Beştaş, “25 yıla aşkın bir süredir hapiste tutuluyor. Burada neyin intikamını alıyorlar, anlamak mümkün değil. Bir intikama dönüştü. Devletler intikam almazlar, onları belirleyen hukuk devleti ilkeleridir. Bu kesinlikle kurallara göre şekillenir. Mehmet Emin Özkan’ın biran önce -saatler bile çok önemli- serbest bırakılması lazım” diye belirtti.
Özkan’ın ölümünden tüm yetkili kurumların birlikte sorumlu olacağını söyleyen Beştaş, “ATK kendi uyması gereken kurallara göre bu raporları vermiyor. Siyasi saiklerle veriyor. İktidarın bir organı, silahı olarak işlev görüyor. Özkan’ın durumundan ve olası ölümünden ATK de Adalet Bakanlığı da sorumlu. Yargılamayı yapan mahkemeler de sorumlu. El birliğiyle bu sorumluluğu paylaşıyorlar. Sonuç olarak devlet sorumlu” dedi.