Her hafta Zorlu PSM’de yaptıkları yüksek tempolu programın heyecanını pembe dosyalarından ilginç konuları çekip çıkararak izleyicilere aktaran, samimi bir dost sohbetinin yanı sıra konuklarının bilinçaltlarına ulaşarak ters köşe konuları konuşan Meriç Aral ve Efe Tunçer’in sıra dışı programı Teras Noir’ın bu haftaki konuğu usta oyuncu Hatice Aslan oldu.
Meriç Aral ve Efe Tunçer’in vites büyütmekten çekinmedikleri, öngörülemeyen konu yelpazeleriyle izleyenleri dost meclisine davet ettikleri, Zorlu PSM Youtube kanalında yayınlanan Schweppes’in sunduğu ‘Teras Noir’ programına bu hafta son olarak ‘Hamlet’ ve de ‘Annemizi Saklarken’ adlı dizilerde izlediğimiz Hatice Aslan konuk oldu.
“Kelimelerin bazılarına yabancılaşıyorum”
Hatice Aslan, “Kelimelerle aran pek iyi değilmiş?” sorusunu soran Efe Tunçer’e “Esasen var olan kelimelerden bahsediyorum, biraz bu konuda çelişkilerim var. Bazı kelimelerde durur düşünürüm, ‘Bu ne yani, ben bu kelimeyi neden tam olarak yaşayamıyorum?’ derim. Bazı kelimelerin sanki tam anlamı o değilmiş gibi bir yabancılaşma yaşıyorum. Mesela ‘kız’ kelimesi… Kadına şiddetin ön planda olduğu bu günlerde ‘kız’ ve ‘oğlan’ diyerek kızmaktan gelen ‘kız ‘kelimesini vurgulamış oluyoruz. Bu sebeple kız çocuğu dendiğinde ona kızmak anlamında bir şey söylüyoruz. Bu da insanın beyninin arka planında başka şeyler çağrıştırıyor. Bir kitapta ‘kız çocuğu yerine neden gül çocuğu demiyoruz?’ sorusuna denk gelmiştim. Gerçekten de kız çocuklarına gül ve gülmek gibi tanımlamalar çok yakışıyor.” açıklamasıyla Meriç Aral ve Efe Tunçer’e kelimelerin tanımlarına dair düşüncelerini paylaştı.
“Sete elimizde bavulla geliyorduk’’
Hatice Aslan, Efe Tunçer’in “Fazlasıyla beynimizin bir yerlerinde yer etmiş, bir jenerasyonu anlatan ve çocukluğumuzda hepimize etkisi olan Ferhunde Hanımlar dizisi ile ilgili neler söylerdin?” sorusuna “Bir Ankara dizisidir Ferhunde Hanımlar ve Ankara’nın ilk uzun soluklu sitcom televizyon dizisidir. Seynan Levent, o zamanlar Akşama Doğru programını tatlı, hoş, lahuti bir sesle yapıyordu ve şahane bir programdı. Bir gün Seynan Hanım, TRT binasındaki ofisine çağırdı bizi ve böyle bir dizi yapmak istiyorum dedi. İşte bana ‘Sen ortanca kızsın, Necla karakterisin’ dedi ve başladık projeye. Ben de o zamanlar tiyatro yapıyorum ve dizi çok yeni bir alandı benim için. Ben o zamanlar gidip dizideki Necla karakterim için kıyafet alışverişi yapıyordum ‘Aa bu çok yakışır Necla’ya’ deyip alıyordum. Yani Necla’nın giydiği tüm kıyafetler daha doğrusu tüm karakterlerin kıyafetlerini oyuncular kendisi seçip sete getiriyordu. Biz sete sürekli elimizde bir bavul ile geliyorduk o zamanlar. Kısaca biz yedi yıl boyunca o sette ölümler, doğumlar, evlilikler yüzlerce olaya şahit olduk. Bugün de halen o alışkanlığım, kimsenin işine çok karışmamak şartıyla sürer. Karaktere yakışacak bir kostüm, aksesuar oldu mu sete getiririm çünkü katkı sağlamak hoşuma gidiyor.” yanıtıyla izleyenleri etkiledi.
“Sorumluluk duygusu olmasa bu işin içinde olmazsın”
Hatice Aslan “Oynarken bir sorumluluk hissediyor musun yoksa o an sorumluluğu bıraktığın bir nokta oluyor mu senin için?” sorusunu soran Efe Tunçer’e “Elbete sorumluluk hissediyorum. Zaten sorumluluk duygusu olmasa bu işin içinde olmazsın. O sorumluluğu yüklenmek güzel bir şey. Çünkü yaptığım işin içinde oyuncu arkadaşlarım var, yeni mezun arkadaşlarım ve bize zamanını harcayan seyirciler var ki bu zaman çok değerli. Kimsenin izlerken harcadığı zamanı boşa gitsin istemem. Bu yüzden elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.” yanıtıyla mesleğine karşı olan sorumluluğunu oldukça net bir biçimde ifade etti.