Günlük yaşam koşturması ve gelecek kaygısı derken, özellikle pandemi sürecinin uzaması, vaka sayılarındaki yükselme, sevdiklerini kaybetme korkusu ve sosyal dünya ile kopan irtibat, bütün hayatı etkilemiş durumda.
Yeme bozukluklarının altında yatan sebeplerden birinin de duyguları sağlıklı şekilde yönetmekte zorluk çekmek olduğunu belirten Psikolog Dr. Feyza Bayraktar, pandemi sürecinde yeme bozukluğu görülme oranında artış yaşandığını ve stresi sağlıklı şekilde yönetememenin, fazla yemeye ve kilo alımına sebep olabileceğini söylüyor.
İnsanların belirsizlikte kaldığı, günlük rutinindeki stres yönetme becerilerini uygulayamadığı ve sosyalleşemediği pandemi dönemi, birçok kişide yeme bozukluklarının ortaya çıkmasına sebep oldu. Evlere kapanılan bu dönemde, bilgisayar kameraları ve aynalarla sık sık karşı karşıya gelmek, kişinin kendini daha fazla görmesine ve dış görüntüsüne daha fazla odaklanmasına neden oldu. Bunun yanı sıra, sosyal medyada geçirilen zamanın artması ve kusursuz görünen filtreli fotoğraflara maruz kalma hali, beraberinde hem ergenlerde hem de yetişkinliklerde yeme bozukluğu probleminin artmasını tetikledi.
Pandemi sürecinde yeme bozuklukları arttı
ABD’deki Ulusal Yeme Bozuklukları Derneği, pandemi sürecinde yeme bozuklukları yardım hattını arayanların %70 oranında, yeme bozuklukları tedavisi için hastaneye yatan ergen hasta sayısının ise, %25 oranında arttığını açıklıyor. Diğer ülkelerde yapılan araştırmalarda da benzer bir artışın söz konusu olduğunu belirten Psikolog Dr. Feyza Bayraktar, ülkemizde de yeme bozukluğu şikayeti ile uzman desteği alan çok sayıda danışan olduğunu söyleyerek sözlerine şöyle devam ediyor: “Özellikle pandemi döneminde ilgi alanlarının azalması, sosyalleşmekten uzaklaşma ve yalnızlaşma, iş kaybı, sınırlı yaşam alanı, yemek veya kilo ile ilgili düşüncelerin artması, ülkemizde de yeme bozuklukları görülme oranlarının yükselmesine sebep oldu.”
“Sıkı diyetler, yeme bozuklarının habercisi olabilir”
Yeme bozukluğunu, beden şekli ve kiloya olması gerektiğinden daha fazla önem verme, anlam yükleme sonucu ortaya çıkan yeme tutum ve davranışındaki problemler olarak özetleyen Bayraktar, bu problemin tamamen psikolojik kökenli olduğunu belirterek şunları söylüyor: “Bir insanın, beden şekli ve kilosuna olması gerektiğinden daha fazla önem vermesi ve anlam yüklemesinin altında da birçok psikolojik etken yer alıyor. Yeme bozukluklarının çoğu sıkı diyetlerle başlar; ama bu demek değildir ki, sıkı diyetler yeme bozukluğuna sebep olabilir. Sıkı diyetler, birçok sağlık problemine yol açabileceği gibi, yeme bozukluklarını da tetikleyebilir. Çoğunlukla diyet, kilo verme, kilo almaktan korkmaya başlama ve sonrasında Anoreksiya Nervoza, Bulimiya Nervoza ve Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu veya diğer yeme bozukluklarına dönüşebilir.”
“Ailenin yemekle olan ilişkisi, çocuğun hayatında belirleyicidir”
Yeme bozukluğunun, çocukluk çağından başlayıp ergenlik dönemi, okul ya da iş değiştirme, farklı bir ülkeye taşınma, evlenme, boşanma ve hayata dair her türlü deneyim esnasında devam edebileceğini söyleyen Bayraktar, özellikle duyguların sağlıklı ifade edilemediği, ifade edilmesine izin verilmediği ve yargılandığı aile ortamlarında büyüyen kişilerde, yeme bozuklukları görülme oranının oldukça yüksek olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam ediyor: “Aile içinde sürekli diyet, kilo ve yemek konuşulması da yeme bozukluklarına sebep olabilir. Sınavda başarılı olan ya da olumsuz bir olayla karşılaşan çocuğa çikolata, şeker gibi ödüller vermek, çocuğun hayatı boyunca kendisini her ödüllendirmek istediğinde ya da her üzüldüğünde yemeğe yönelmesine sebep olabilir. Özetle; ailenin yemekle olan ilişkisi, çocuğun yemekle olan ilişkisinde belirleyicidir.”
Her ne kadar sadece “yemek” ile ilgili gibi gözükse de, konunun “yemek” kısmının buzdağının görünen tarafı olduğunu belirten Bayraktar, çözüme ulaşmak adına yeme bozukluklarının başlamasına ve devam etmesine sebep olan psikolojik etkenler üzerinde dururken, aynı zamanda yeme tutum ve davranışlarını değiştirmek üzerine de çalışılması gerektiğini söylüyor.
“Yeme bozukluğu değil, kişinin yeme bozukluğu tedavi edilir”
Yeme bozukluğu belirtileri her ne kadar birbirine benzese de, her kişide farklılık gösterdiğini söyleyen Bayraktar, yeme bozukluğu şikayeti ile gelen kişinin türü ne olursa olsun, mutlaka bir hekim tarafından görülmesi ve sağlık kontrollerinin yapılması gerektiğini belirterek sözlerine şöyle devam ediyor: “Yeme bozukluğu tedavisi, bu alanda uzmanlaşmış bir psikoterapist ve diğer alanlarda çalışan uzmanlarla iş birliği içinde yürütülmeli. Ben, danışanlarımla çalışırken süreci mutlaka bir dahiliye veya endokrinoloji uzmanı ile yürütüp gerektiği noktalarda da, bir psikiyatristin sürece dahil olması konusunda özen gösteriyorum. Yine, kişinin genel tablosu ve ihtiyaçları doğrultusunda, beslenme uzmanları ile de iş birliği içinde oluyorum.”
Feyza Bayraktar:
1980, Adapazarı doğumlu Feyza Bayraktar, Koç Özel Lisesi’nden mezun olduktan sonra, lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü’nde tamamladı. New York Üniversitesi’nde Uygulamalı Psikoloji Bölümü’nde yüksek lisans çalışması yapan Bayraktar, aynı zamanda Kadın Ruh Sağlığı ve Yeme Bozuklukları alanlarında araştırma görevlisi olarak çalıştı. New Orleans’da meydana gelen kasırga üzerine, bölgede yaşayan kişilere psikolojik destek veren başarılı isim, özellikle kadın ruh sağlığı ve yeme bozuklukları alanında birçok klinikte psikolojik danışmanlık hizmeti verdi. Princeton Üniversitesi Sağlık Merkezi’nin klinik eğitim programına kabul edilip doktora eğitimine başlamadan, bu klinik eğitimi almaya hak kazanan ilk kişi oldu ve hemen ardından doktora çalışması için kognisyon, algı, özellikle de beden algısı konuları üzerine yoğunlaştı.
Kognitif ve davranış terapileri ile ilgilenen ve bu alanda birçok uluslararası eğitime katılan Bayraktar, yeme bozuklukları alanındaki çalışmalarıyla tanınan, alandaki en saygın isimlerden Prof. Dr. Christopher Fairburn’un referansı ile Oxford Üniversitesi Psikiyatri Bölümü tarafından verilen bireye özel biçimlendirilmiş, bilişsel davranışçı terapi eğitimini almaya hak kazandı ve dünyada, bu eğitimi alan ilk uzmanlardan biri oldu. ABD’de, Walden Üniversitesi Klinik Psikoloji Doktora Programını da duygu yönetme becerileri ve yeme bozuklukları üzerine yazdığı tez ile tamamlayan Bayraktar, ABD’de Yale Üniversitesi ve Columbia Üniversitesi’nde yeme bozuklukları ve obezite psikolojisi alanında lider olarak tanımlanan bilim insanları ile çalıştı. Böylece, ismi yeme bozuklukları ve obezite psikolojisi alanında uluslararası eğitimciler listesindeki yerini aldı.
International Association of Eating Disorders Professionals Foundation tarafından belirlenen Yeme Bozuklukları Uzmanlığı Sertifikasyon kriterlerini karşılayarak yeme bozuklukları uzmanı (Certified Eating Disorders Specialist-CEDS) unvanını alan Bayraktar, aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak görev yapmaktadır. Yayın ve basın organlarında zaman zaman yer alan Feyza Bayraktar, 2014-2015 yayın döneminde, 24TV’de, psikolojik problemleri ele alan “Ne Yapmalı?” adlı bir program yapmıştır. Aynı zamanda, 2011- 2016 yılları arasında faaliyet gösteren Yeme Bozuklukları Destek Derneği’nin kurucusu olup bu süre içinde derneğin başkanlığını yapmıştır. 1994 yılında, 14 yaşındayken yayınlanan; “Karanlıkta Doğan Güneş” adlı bir romanı ve 2011 senesinde Doğan Kitap aracılığıyla yayınlanan “Yemek ya da Yememek” adlı bir kitabı vardır.