in ,

MERYEM GÜLBUDAK: GÜLSÜM KAPTAN

Öykü

"Evdeki sınavı kazanmıştım ama daha önemlisi ehliyet sınavıydı. Hazırlanırken neredeyse kitabı yuttum. Sınav günü kadın olduğun için en son seni alırlar demişti başkan. "

Eşim, babasından kalma teknemizi satmaya kalktı. Arıcılık yapacağım diye tutturdu. Bizim buralar çam ormanlarıyla kaplı. Arıcılık çok yaygın. Kovanları ormana koyup yan gelip yatarak kolay para kazanacağını sanıyor.

Eee tekne taşımacılığı zor iş. Dalyan’dan her gün en az iki sefer İztuzu plajına yolcu taşıyacak. Kanalın derinliğini, çevresini, gideni geleni, iyi bilecek. Bir de kooperatifteki kaptanlarla iyi geçinecek… Teknenin bakımı da var.

Temel diye birisiyle takışmış son günlerde. Adam rahat vermiyormuş ona. Temel’i ben de gördüm. Karadeniz’den gelmiş. Kızıl saçlı, bıyıklı, iri yarı, sevimsiz biri. İnsana bakışı bile vahşi vahşi. Memleketindeki deniz kıyısı ve iskele, yol için, doldurulup yok edilmiş. Teknesiyle işini kaybedince çalışmak için buraya gelmiş. Geçimsizliği herkesi rahatsız ediyor. Bu haliyle nasıl kooperatifte kalıyor anlamam.

Eşime dedim ki: ” O kötü adamdan korkup tekneyi satmayacaksın. Sana babandan yadigar. Ben kullanıp senin işini yapacağım.” Şaşkınlıktan adamın gözleri büyüdü, bakışları başkalaştı. İki gözü iki ateş parçası. Bağırmaya yeltendi, benim gözler de ateş gibi ona yönelince ışığı sönmeye başladı. Bu kez acı bir sesle: ” Onca erkeğin içinde tek bir kadın… Tekneyi bir kere bile yönetmedin. Nasıl olacak?” dedi. “Sen nasıl öğrenip becerdiysen ben de aynısını yapacağım. Aklım, parmaklarım, gücüm var. Daha gencim. Öğrenirim elbet.” deyince biraz daha köpürdü. ”Nasıl? Karayolu değil bu; su yolu üstelik kanal tehlikeli. Ta buradan İztuzu’ na onca sazların, girintili çıkıntılı yerlerin arasından Akdeniz’ e gitmek kolay mı?” Yanına yaklaşıp sesimi biraz yumuşatarak ,” Sen arılarınla ormana git. Ben de tekneyle… Engel değil destek ol. Daha rahat yaşayalım. ”dedim.

İkimizin de bu inatla bir yere varamayacağımız belliydi. Bu sefer sesimi alçaltıp yanına yaklaştım. ”Kaç yıldır bize baktı bu tekne. Nasıl vazgeçtin? ” Deyince yüzünü yere eğdi:” Ben pazarlığı yaptım. Verdim. ”dedi. Bende şimşekler bir daha çaktı öfkem sesimde buğu buğu bağırdım: ”Satılmayacak bu tekne. Tekneyi alan beni de alır!” sözleri deprem gibi sarstı her yeri. O ufak tefek adam, hindi gibi öyle bir kabardı ki… Büyüdü. Öfkesinden deli danalar gibi çevremde dönmeye başladı. Bana sağ elini kaldırmaya niyetleniyor; sol eli, onu engelliyordu. Belli ki bu konuda şartımı hatırlamış olacak. Bana elin kalkarsa ertesi gün boşanmaya gideriz, demiştim. Bugüne kadar sözünde durdu ama…

Bahçeye çıktım koşarak. İpten kurumamış çamaşırları toplamaya başladım. Gövdeme de ruhuma da bir ferahlık geldi. Kirazlar kızarmış, armutlar sarı sarı, ağaçlar, çiçekler, çimenler ne güzel ve sessizler. Bir de köpeğimiz Bozyel’in yanıma gelip nasılsın der gibi kahverenginin en güzeliyle bakışı, içimi öyle hoş etti ki…

Bizim köy, yemyeşil çam ormanın içinde. Dalyan’a çok yakın. Şu kocaman deniz gibi Köyceğiz gölünün kenarında. Bu engin suyun kıyısında büyüdük. Çoğu zaman öyle, temiz, öyle duru, öyle sakin ki göl… Ona bakınca kafamdaki bütün keçiler dağa kaçıyor. Zihnim arınıyor gönlüm ferahlıyor sanki. Şimdi de öyle… Dalıp gittim işte.

Birden eşimin soluğunu duydum arkamda. Başımı çevirdim. Her zamanki gibi söze başlayamadı önce. Bu sefer daha yumuşak baktı. Sonra başını sallayarak,” Madem bu kadar istiyorsun tekneyi verdim sana . Çalıştır.” Sözleri içimdeki sıkıntıyı gönderdi. Yumuşadım, sarıldım ona sıkı sıkı; tekrar tekrar öptüm. ” Sen arılarınla ben tekneyle daha rahat, daha mutlu olacağız.” Dedim. Bakıştık sıcak sıcak; güldük güzel güzel.

Teknelerin kooperatifinin başkanı Ali Abi’ye gittik o akşam. Durumu anlattık. ”Arkandayım Gülsüm. Yalnız ehliyet almalısın. Önümüzdeki hafta sınavı yapılacak. Başvurunu yap; vereceğim kitaba çalış.” Dedi.

Gece gözüme uyku girmedi. Tekne ile kanalın yeşil sularında gittim geldim. Martılar kondu omzuma. Sazlar şarkı söyledi rüzgarla hoş geldin, der gibi. Onlarla denize ulaştık korkmadan keyifle… Sabahında ben de kaptan olacağım Gülsüm Kaptan, dedim kendime.

Evdeki sınavı kazanmıştım ama daha önemlisi ehliyet sınavıydı. Hazırlanırken neredeyse kitabı yuttum. Sınav günü kadın olduğun için en son seni alırlar demişti başkan. Bu rahatlıkla salonun önünde beklemeye başladım. Sınav başlar başlamaz adım okununca eteklerim tutuştu. Hesabım tutmamıştı. İçeride masada üç ciddi adam eski şehir kalıntılarındaki heykeller gibi duruyordu. Ellerimi koyacak yer bulamadım önce; sonra önümde birleştirdim. Yeni şalvar tipi pantolonum pembe çiçekli gömleğim, arkadan bağlanmış uçuk kahverengi saçlarım ve kendine güvenen yüz halimle karşılarındaydım.

Sınav görevlilerinden en baştaki dikkatle süzdü beni. İkincisi alaylı bir gülümsemeyle üçüncüsüne işaret etti. O da önce öksürdü, sonra kalın kaşlarının altındaki mavi gözlerini bana dikti. ”Cesaretini takdir ettim Gülsüm Hanım. Bu iş pek kadınlara göre değil. Sen niye bu kadar istedin? ”İçimde dar zamanlarda bana güç ve cesaret veren ışıkları yaktım. Şimdi gücüm dilimde rahattım.” Yıllarca lokantalarda elin zenginlerine bulaşık yıkamaktan temizlik yapmaktan usandım, yoruldum. Teknemiz de var. Kendi işimi başım yukarıda emir almadan yapmak istiyorum. İki çocuğumu onların geleceğini düşünüyorum. Aklım da başımda. Kadın olmam engel değil ki… Eşim gibi teknede ekmeğimi kazanmak isterim. “Dedim. Görevli başını sallayarak devam etti:

Şimdi ikinci soru: “Teknelerde çarpmayı, kazayı, önleyen ne var? Söyle bakalım.

Başımı eğip düşündüm. Bizim tekneyi gözümün önüne getirdim. Ötekileri de. Dış tarafında olmalı. Hani renk renk balonlar gibi süslenen lastikler olabilir…” Balonlar dedim, renk renk teknenin dışında sıralı ya… Onlara çarpan tekneye zarar veremez.” Dedikten sonra halime güldüm. Onlar da gülmeye başladı. Adını bilemedin ama kendi dilinle doğru tarif ettin, dediler. Birkaç soru daha sordular. Odadan çıktığımda pek umutlu değildim. Eşim benim kadar merak etti kaptanlık adaylığımı.

İyi haber geldi. Başarmıştım. Kaptanlık yolunda ikinci zorluğu da atlattım. ” Aferin Gülsüm artık tekne senin. Şimdi kanalda sürmenin ilk seferi, onu da başaracaksın. Haydi şimdi ikimizi de hazırlamaya diyerek tekneye koştum. Önce onun dümenine sarıldım. Öptüm, fısıldadım.” Gülsüm Kaptan hoş geldi. Artık beraberiz.” Dedim. O da bana güldü. Temizliğe başladım. Sabunla sildim her yanı. Renkleri solan koltukları bahar dallı kumaşlarla kapladım. Ortaya da nenemden kalma gök kuşağı desenli kilimi serdim. Tekne güzelleşti.

O sırada iskelenin kaldırımından çirkin bir baş, kalın bir sesle bana yöneldi. ”Vay vay… Şalvarlı kadın kaptan. Nerede görülmüş, bakın bakın … ” Sözleri, moralimi bozmamalıydı. Gitmesi için,” Burası Karadeniz değil. Git başımdan! ” deyip, temizliğe daldım. İskeledeki öteki kaptanlar, önce şöyle bir baktılar halimize sonra herkes işine döndü. O sevimsiz Temel karşıdan gelen başkanı görünce çabucak yanımdan uzaklaştı.

Bugün yirmi yolcumu gülen yüzümle kimilerini elinden tutarak bir bir tekneye yerleştirdim. Eşim ve çocuklarım yanımdalar. Dümene geçtim, motoru çalıştırdım. Kalbim küt küt… Çoğu kadın ve çocuklardan oluşan yolcular bana güzel güzel baktılar. Herkes bizden hoşnut; biz de onlardan, daldık sulara…

Çok sürmedi iskelede kadın kaptanlar çoğaldı. Teknelere güzellik, incelik, neşe geldi.

MERYEM GÜLBUDAK

KASIM 2021

Screenshot: STRG_F / YouTube

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

“Angel Rainbow-Self” Digital Platformda

Kral Şakir Sevgisi Uzun Kuyruklar Oluşturdu