Kureyşan Ocağı’ndan Musa Kazım Engin, Maraş Katliamı’nın planlı bir katliam olduğunu belirterek, “Maraş Katliamı ülkemizin toplumsal dinamiklerinin alt-üst edildiği bir sürecin adıdır. 12 Eylül faşist darbesinin alt yapısının hazırlanmasında en önemli kilometre taşlarından biri bu katliam sürecinde döşenmiştir. Üzerinden 43 yıl geçmesine rağmen faillere ulaşılamamış ve ‘faili meçhul’ olarak kalmıştır”dedi.
Kureyşan Ocağı evladı yol talibi Musa Kazım Engin Dede Maraş Katliamı üzerine “Ağıtı yazılmamış katliam Maraş” başlığıyla bir yazı kaleme aldı.
“Planlı-programlı-sistemli bir şekilde gerçekleştirilen Maraş Katliamı ülkemizin toplumsal dinamiklerinin alt-üst edildiği bir sürecin adıdır” diye başladığı yazısında Musa Kazım Engin Dede şu ifadelere yer verdi:
“Maraş Katliamı’nın üzerinden 43 yıl geçti. 1978 yılında planlı-programlı-sistemli bir şekilde gerçekleştirilen Maraş Katliamı ülkemizin toplumsal dinamiklerinin alt-üst edildiği bir sürecin adıdır. Süreci anlamak için biraz geriden yaşanan olayları anımsamakta fayda var.
12 Eylül faşist darbesinin alt yapısının hazırlanmasında en önemli kilometre taşlarından biri bu katliam sürecinde döşenmiştir. Üzerinden 43 yıl geçmesine rağmen faillere ulaşılamamış ve “faili meçhul” olarak kalmıştır.
“GERÇEKLERİN ÜZERİ ÖRTÜLMÜŞTÜR”
12 Eylül yargılamalarında ise bu katliam ile ilgili önemli bilgi ve belgelere ulaşılmıştır. Dosya incelendiğinde net olarak Maraş Katliamı’nın 12 Eylülden önceki birçok katliam gibi önceden planlandığı, yükselen muhalefeti bastırmak için sağ-sol çatışması, Alevi-Sünni çatışması, Kürt-Türk çatışması çıkararak darbe için uygun koşulları yaratmak istendiği görüşü ispatlayan bulgulara ulaşılmıştır ama her dönemde olduğu gibi gerçeklerin üzeri örtülmüştür.
Malatya Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu 17 Nisan 1978’de kendisine gönderilen bombalı paketi açmış, patlayan bomba ‘Hamido’ lakaplı Hamit Fendoğlu ile birlikte iki torunu ve gelininin de ölümüne sebep olmuştu. Süreci planlayanlar için şartlar olgunlaşmıştı ve beklenen hareketlilik sağlanmıştı. 18 Nisan sabahı çevre il ve ilçelerden Malatya’ya akın eden 20 bin kişi Malatya sokaklarında ‘Dan dan, intikam!’, ‘Müslüman Türkiye!’, ‘Kahrolsun Komünizm!’ sloganlarıyla hem şehri talan etmiş hem de 8 kişi ölmüş, yüz kişi de yaralanmıştı.
Hemen ardından Sivas’ta 3 Eylül 198 günü faili meçhul bir şekilde iki kadının öldürülmesi bahanesiyle halk kışkırtılmış, Ali Baba Mahallesine yapılan saldırı ile 9 kişi öldü, 350 kişi yaralandı.
İşte aynı anda Maraş’ta da planlanan oyunun gereği olarak; 3 Nisan 1978’de Yörükselim Mahallesi’ndeki kahvehaneye “ülkücü” faşistler tarafından önce bomba atıldı, ardından otomatik silahlarla öldürülen 81 yaşındaki akrabamız olan Kureyşanlı Alevi dedesi Sabri Özkan’ın (Gıjik Dede) cenaze töreninden beri süren gerginlik, şehrin değişik yerlerinde art arda atılan bombalarla, Aralık ayına kadar gün be gün artırılmış, Aralık ayında da zirveye yükseltilmişti.
“KATLİAMDAN ÖNCE ALEVİLERİN EVLERİ İŞARETLENMİŞTİ”
Katliamdan önce bir takım “resmi görevliler” Alevilerin oturduğu mahalleleri gezerek ev ev işaretleme yapmışlardır. ABD büyükelçiliğinin ikinci kâtibi Alexander Peck, Kahramanmaraş’ta toplantı üzerine toplantı düzenliyordu. Alexander Peck, Çorum, Tokat ve Amasya’da da her katliam öncesi görülmüş, sonra izini kaybettirmiş ve görülen davalarda nedense bu kişiden hiç bahsedilmemiştir. Katliam adım adım planlanmıştır.
Alevi ve Sünnilerin birlikte yaşadığı, sanayileşmesi gecikmiş Orta ve Doğu Anadolu bölgelerinde Türk-İslam sentezcisi çevrelerin önderliğinde yaratılacak ‘iç savaş’ koşulları gerekçesiyle ordu ve MHP’nin içinde olduğu bir iktidar bloku oluşturma çalışmaları başlamış, partinin yan kuruluşu Ülkü Ocakları vasıtasıyla hayata geçirilen stratejinin acı meyveleri, Malatya, Sivas, Kahramanmaraş ve Çorum katliamları olmuştur.
Bilindiği gibi Ecevit’in çekmecesinden çıkan bir bilgi notunda, MİT’in katliamda oynadığı role dikkat çekilmişti. İşte MİT raporlarında yer alan gizli MİT belgelerine göre Maraş Katliamı MHP Maraş il örgütünde ÜGD (Ülkücü Gençlik Derneği) ile yapılan toplantıda planlandı ve ‘sağcı-solcu veya Alevi-Sünni meselesinden ziyade Türk-Kürt meselesi görünümü’ veriyordu.
Yine rapora göre, Akıncılar ve ülkücüler Maraş’taki Alevilerin çoğunluğu Kürt olduğu için onların bir Kürt devleti kurmak için çaba gösterdiklerini, miting ve yürüyüşlerde bunu açıkça dile getirdiklerini halka yayarak tansiyonu yükselttiler. İşte burada Maraş’a, Maraş’ın toplumsal, demografik ve ekonomik yapısına göz atmak gerekiyor.
Maraş 19. yüzyıla gelirken önemli bir şehir olarak göz dolduruyordu. Türk-Kürt ve Ermenilerin birlikte yaşadıkları bu şehirde Kürt ve Türkmen kökenli Aleviler önemli bir nüfusa sahipti. Alevileri içinde çoğunluğu Kürt kökenli olanlar oluşturuyordu.
“FRANSIZLARA KARŞI MÜCADELEDE KÜRT ALEVİLER BAŞI ÇEKİYORDU”
Maraş’ın Fransızlara karşı verdiği mücadelede Kürt Alevilerin başı çektiğini belirten Musa Kazım Engin, Alevilerin mücadelesi türkülere, ağıtlara dahi konu olmuştu. “Vurun Antepliler namus günüdür” derken devamında “Vurun Kürt uşağı namus günüdür” dizelerinde Maraş-Antep bölgesindeki Kürt Aleviler kastediliyordu” dedi.
Engin şöyle devam etti:
“Aleviler iyi arazilere sahipti ve gerek tarım, gerek tekstil, gerek hayvancılık ve gerekse ticari hayatta giderek ilerliyor Maraş ekonomisinde hatırı sayılır bir şekilde söz sahibi oluyorlardı. İşte bu durum ırkçılık sosuna batırılmış faşist siyasetin katliam zeminini bir yandan Alevi-Sünni, bir yandan da Kürt-Türk çatışmasına odaklamasına sebep oluyordu.
İşte Ecevit’in üzerine “çok ciddi bir kaynaktan verilmiştir” notu düştüğü belge: “CHP iktidarı devraldıktan sonra vuku bulan büyük olayların (Malatya, Sivas, Kahramanmaraş) çıkacağına dair 1-2 ay evvelinden haber verilmediğinden yüzlerce vatandaşımızın can ve mal kaybına sebebiyet vermişlerdir. Önceden haber vermek bir tarafa olayın yaratılmasında en etkin rol oynamışlardır. Nitekim Kahramanmaraş olayı MİT’ten müşterek planlamaları ile çıkarılmıştır. Türkeş oraya …’in tavassutuyla ….’u tayin ettirerek Güney Bölgesi’ni ele geçirmiş ve Maraş olayını rahatlıkla tertip ettirmiştir.
“TÜRKEŞ, MİT’TEKİ ELEMANLARINA TALİMAT VERDİ”
MİT olayın içinde olmasaydı Maraş’tan her türlü istihbaratı aylar evvel alır ve olayın zuhur etmesine meydan vermezdi. MİT, CHP zamanında büyük olayları yapan ve yaptıran MHP’lilere ait bilgileri saklamış, sıkıyönetim mahkemelerine sadece sola ait raporların verilmesi hususunda Türkeş, MİT’teki elemanlarına talimat vermiştir.”
Kahramanmaraş’ta Mit denetiminde ve yönetiminde Ülkü Ocaklarından faşistlerin yönlendirdiği kitleler daha önceden tespit edilen evlere yapılan saldırıyla resmi rakamlara göre çoğu Alevi 111, gayri resmi kaynaklara göre 150 kadar kişi korkunç şekilde öldürüldü, yüzlerce kişiyi ağır şekilde yaralandı, çok sayıda kadına tecavüz edildi, yüzlerce ev ve işyerini tahrip edildi. Mahkeme kayıtlarına geçtiğine göre “MHP, ÜGD, Katil Ecevit’ ve üç hilal “ yazılı olan işyerlerine dokunulmamıştır.
Olayın ikinci günü kente gelen ve eylemcilere müdahale edilmesini isteyen İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı’ya 2. Ordu Komutanı İbrahim Şenocak, “Paşam, sizi severim ve sayarım ama emirleri Ankara’dan alırım” demiştir. Yine bu durum resmen sabit olduğu halde soruşturulmamış, Ankara’dan kimin emir verdiği bir türlü ortaya çıkarılmamıştır.
İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı’nın Kahramanmaraş Katliamı’yla ilgili olarak hazırladığı raporda, bu vahşetin planlayıcılarının, “26 seyyar piyango bayisi görünümünde şehre geldikleri saptanmıştır” sözü bugüne kadar hiçbir araştırmaya, soruşturmaya konu olmamıştır.
“ORTALIK BELGE KAYNIYORDU AMA BİR EL YOK SAYDIRIYORDU”
Diyarbakır, İzmir, Suriye-İran-Irak gibi sınır boylarını çevreleyen iller de dahil 13 ilde sıkıyönetim ilan edilirken yetkili makamların olaylara neden müdahale edemediğini ise asla anlayamadı veya anlamak istemedi.
Yıllar sonra Susurluk skandalıyla anılacak olan Haluk Kırcı, Bünyamin Adanalı, Ahmet Ercüment Gedikli gibi isimlerin katliamın yaşandığı günlerde Kahramanmaraş’ta olduklarını, olaylarda başı çeken bazı kişilerin daha sonra MİT tarafından korunduğu, ifadelerinin işkence altında alındığı yönünde rapor verildiği, devamında milletvekili olarak sahneye çıktığı zaman herkes oyunu anladı ama hiçbir şey yapmadı, yapamadı. Ortalık belge kaynıyordu ama bilinmeyen gizli bir el tüm belgeleri bir biçimde yok sayıyor, saydırıyordu.
“MARAŞ KATLİAMI UNUTULAMAZ”
Sıkıyönetim mahkemelerinde çoğunlukla sağ ve aşırı sağ görüşlü olarak nitelenen toplam 804 kişi hakkında dava açıldı. 1991 yılına kadar süren davalarda sanıklardan 29 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 1-24 yıl arasında hapis cezalarıyla cezalandırıldı. İdam ve müebbet hapis cezaları dışındakilere 1/6 oranında cezai indirim uygulandı. Sıkıyönetim mahkemesinin kararı Yargıtay tarafından bozuldu. Yeniden yapılan yargılama sonucunda idam cezaları uygulanmadı.
1991 yılında çıkarılan Terörle Mücadele Kanunu nedeniyle cezası ertelenenler serbest bırakıldı. Üzerinden 43 yıl geçmesine rağmen Maraş Katliamı’nın, mağdurları ve tanıkları, gizli dosyaların açıklanmasını, Ecevit’in arşivinden çıkan belgede yer alan, MİT ve MHP’nin olaylarda rolünün bulunduğu iddiasının araştırılmasını istiyor. Maraş Katliamı unutulmuyor, unutulmaz, unutulamaz.”