Çocukluğunu 80’li yıllarda ve öncesinde yaşayanlar için Lego’nun anlamı oldukça değerlidir. Sadece eğlenmek için değil, yaratıcılığımızı artırmak için alınan bir kutu Lego ile hayallerimizi zorlarız, oluşturduğumuz dünyanın keyfine varırız. Birbirine geçerek meydana gelen şekillerle basit bir köprü, araba yapmak büyük bir zaferdi bizler için. Şimdilerde ise Lego ile bir robot yapmak bile mümkün aslında. Sizi bilmem ama benim için çok kıymetli bir andı ilk kez Lego ile tanıştığımda. Yıllar sonra bile sahip olduğum bu ilk oyuncağı hatırladığımda yüzümde tebessüm oluşur, zamanla keyifli bir yolculuğa çıkarım. Bu hafta, markaların ilginç yolculuğuna çocukluğumuzla birlikte inelim istedim.
Danimarka’nın Billund kentinde bir köyde görece fakir bir evde 1891 yılında dünyaya geldi Lego’nun yaratıcısı Ole Kirk Christiansen. 10 kardeşin sonuncusuydu. Lise eğitimini güç bela tamamlayan Ole’nin oyun oynayacak zamanı olmadı aslında. İlk okulun hemen başında, 6 yaşında çalışmaya başladı çiftlik işçisi olarak.
Okul zamanlarının dışında odun kesmeye karşı ilgi gösteren Ole, 14 yaşında ağabeyi Kristian’ın yanında çırak oldu. 1911’de yani 20 yaşında Danimarka’dan ayrılarak Almanya’ya gitti. Burada 5 yıl marangozluk yaptı. 5 yılın sonunda ülkesine dönen Ole, gurbette biriktirdiği paralarla Billund’daki bir marangoz dükkanını aldı.
Burada ev eşyaları üretmeye başladı. Evlendi, çocukları oldu. Bir gün çocuklarının talaşlarla çıkardığı yangınla atölyesi, evi yandı ve kül oldu. Yangında hayallerinin kül olmasına izin vermeyen Ole, yeni bir atölye ve ev yapmaya karar verdi. Daha büyük ve daha geniş.
600 milyar parça üretti
Çocuklarının oyuncak sevgisi iş tanımını da değiştirmesine neden oldu. Tahta oyuncaklara merak sardı. Domuzcuk kumbaralar, arabalar ve kamyonlar yapmaya başlayan Ole’nin işlerine marka vermesi gerekiyordu. 1934 yılında Danimarka deyişi olan ve ‘iyi oyna’ anlamına gelen ‘leg godt’ kelimelerinden Lego’yu kurdu.
Ole aslında bu adı verdiğinde kelimenin Latince anlamının ‘bir araya getirmek’ olduğundan habersizdi. İkinci Dünya Savaşı’nda işleri giderek durgunlaşan Ole, savaşın hemen ardından oyuncaklarını plastikten üretmeye başladı.
1949’da Lego, diğer yeni ürünlerin yanı sıra, „Otomatik Bağlama Tuğlaları“ olarak adlandırdığı, artık bilinen birbirine geçmeli tuğlaların erken bir versiyonunu üretmeye başladı. 1954 yılında Ole’nin çocuğu Godtfred, Lego Group’un yönetimine geçti ve bu oyuncak bloklarda kullanılan doğru malzemeyi araştırmaya başladı. Yaklaşık 4 yılın ardından ABS polimerini keşfetti, 1958 yılında patentini aldı. Aynı yıl 1958 yılında Ole, 66 yaşındayken hayatını kaybetti.
Ole Kirk Christiansen’ın ardından Lego, çocukları, torunları ile büyümeye devam etti. Şu anda şirketi 4’üncü kuşak temsilcileri yönetiyor. Küçücük bir kasabada, küçücük bir evde doğan Ole, çocukların dünyasını büyütmeye devam ediyor.
Danimarkalı şirket, bugüne kadar 600 milyardan fazla Lego parçası üretti, filmler, yarışmalar düzenledi, Legoland eğlence merkezleri geliştirdi.
Ferrari’yi solladı, dünyanın en güçlü markası oldu
Lego sadece bir oyuncak değil elbet. Mayıs 2011’de şirket, Space Shuttle Endeavour görevi STS- 134, Lego Bricks in Space programının bir parçası olarak astronotların mikro yerçekiminde nasıl tepki vereceklerini görmek için modeller oluşturduğu Uluslararası Uzay İstasyonu NASA’ya 13 Lego kiti getirdi.
Mayıs 2013’te, şimdiye kadar yapılmış en büyük model olan ve birebir X-wing avcı uçağı modelini 5 milyonun üzerinde parçadan oluşturarak New York’ta sergiledi. Şubat 2015’te Lego, „dünyanın en güçlü markası“ olarak Ferrari’nin yerini aldı ve liderliğe oturdu.