Sanat gazetecisi Menekşe Gülben ilk kitabında alternatif bir benlik oluşturuyor ve bir salyangozun ağzından yalnızlığa dair dokuz öykü yazıyor. Her öyküde kendinizi bulduğunuz bir yolculukta onun yalnızlık bakanlığına, yıkılan kulelerine, salyangozunun kalbine, büyülü divanına konuk oluyorsunuz.
Öykü toplamının adı olan “Yalnızlık Bakanlığı”, aynı isimdeki öyküde Serap adlı bir mendilci kızın ülkedeki yalnızlar için büyüyünce Ankara’ya gidip Yalnızlık Bakanlığı’nı kurma hayalini anlatıyor. İngiltere’de kurulan ilk Yalnızlık Bakanlığı’nın ardından Japonya’nın da geçtiğimiz yıl Yalnızlık Bakanlığı’nı kurması milyonlarca insanın yalnızlıktan muzdarip olmasının resmi olarak fark edilmesi anlamına gelirken, kitabın ismine de bu vesile ile ilham kaynağı oluyor.
Yalnızlık Bakanlığı’nın ülkemizce de kurulması konusunda edebiyatın gücünü kullanarak bir çağrı yapmayı amaçlayan yazar, yarattığı karakterler üzerinden, yalnızlığın bazen bir insan bazen bir hayvan bedeninde nasıl yaralar açtığını içsel dünyalarının analiziyle okuyuculara aktarıyor.
Hermafrodit bir canlı türü olan salyangoz toplumsal cinsiyete vurgu yaparken; kitabın kapağında yer alan güncel sanatın en önemli isimlerinden Gülsün Karamustafa’nın 2013 yılında üretilen ve Salt Galata’da sergilenmiş olan “Çifte Hakikat” enstalasyonu aynı vurguya dikkat çekiyor.
“Bak abla, gökyüzüyle aynı renktesin artık. Bildin mi benim dünyamı şimdi?”
“Bildim.”
—
Sadece bölüyordum, bazen ikiye, bazen üçe, bazen beşe. Bölerek öldürüyordum babalarımı, gelmiş geçmiş tüm babalarımı öldürdüğüm gibi, onu da dört buçuk ay önce bölerek öldürmüştüm. Vicdanımla kalbim arasında nefessiz, ışığı yakamadığım, önüme bakamadığım harabe bir yerdeyim.
—
Ne de olsa sular yeniden çekilecek, lakin aylar gerek. Suyun çekilmesi, minarenin yenide görünmesi ve hatırlaması için bir kalbin. Aylar.