in ,

31 yıl sonra özgürlüğüne kavuşan Fahrettin Şahin yaşadıklarını anlattı

„Annelerin eylemi bize güç veriyordu“

31 yıl sonra özgürlüğüne kavuşan Fahrettin Şahin, 'dışarı cezaevi direnişleri yeteri kadar sahiplenilmedi. Sadece anneler eylemdeydi. Bu bize büyük moral ve güç veriyordu' dedi

Mardin’in Midyat ilçesinde 1991 yılında bacağından yaralandıktan sonra “örgüt üyeliği” ve “devletin birliği ve bütünlüğünü bozmak” iddiasıyla tutuklanan Fahrettin Şahin (55), 24 yaşında girdiği cezaevinden 55 yaşında çıktı. Şahin, Mardin, Diyarbakır, Antep, Aydın, Nazili, İzmir ve Bolu’da bulunan cezaevlerinde tutuklu kaldı. 16 yıl boyunca Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan 16 Nisan’da cezası bitmesine rağmen infazı yakılarak tahliye edilmeyen Şahin, 6 ay sonra 14 Ekim’de tahliye edildi.

Şahin, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini, yönetim şeklini ve dönemsel değişen politikalar ile 31 yıl sonra özgürlüğün verdiği duyguları Mezopotamya Ajansı’ndan Zeynep Durgut’a anlattı.

‘TUTUKLANDIĞIMDA İŞKENCE GÖRDÜM’

Bölgede bulunan birçok cezaevinde kaldığını belirten Şahin, tutuklanması sürecini şöyle anlattı: “Gözaltına alındığım zaman bacağımdan yaralıydım. Daha sonra Midyat Devlet Hastanesi’ne götürüldüm. Hastanedeydim ama hiçbir şekilde tedavi edilmiyordum. Hastanede 10 gün kaldım. Bir ay gözaltında tutuldum. Yoğun bir işkence gördüm. Tutuklular üzerinde çok ciddi bir işkence, tehdit ve baskı vardı. Bacağımdan yaralıydım ama ona rağmen işkence ediyorlardı. Bir ay geçtikten sonra Mardin Cezaevi’ne gönderdiler. 90’lı yıllarda Mardin’de siyasi tutukluların koğuşu yoktu. Bunun için de siyasi tutuklular Mardin’de bir hafta kaldıktan sonra, Diyarbakır Cezaevi’ne götürülüyordu. Beni Amed cezaevine götürdüklerinde çok etkilenmiştim. Çünkü Kürtlerin tarihinde ‘Diyarbakır Zindanı’ farklı bir anlam taşır. 93’e kadar Diyarbakır Cezaevi’nde kaldım.”

90’LI YILLARDA CEZAEVLERİ

90’lı yıllarda cezaevlerinde yaşanan baskılara değinen Şahin, “92’den sonra Çiller uygulamaları devreye sokuldu. Çok büyük bir terör yürütüldü. Dışarıda yürütülen politikalar her şeyden önce cezaevlerini etkiliyordu. Hapishanelere yönelik çok büyük ve kapsamlı saldırılar oldu. Bu saldırılarda 13 arkadaşımız şehit oldu. Açlık grevine girdik. Daha açlık grevimiz sürüyorken, Antep’e sürgün edildik. 94 yılına kadar Antep’te kaldım. Aydın’a sürgün edildim. 1999 yılına kadar Aydın’daydım. Daha sonra Nazilli’ye sürgün edildim. Orada 4 yıl kaldım ve ardından F tipi açıldı. Aydın’dan İzmir’e, son olarak Bolu’ya sürgün edildim. 16 yıl boyunca Bolu’da kaldım. Cezam 16 Nisan 2021’de bitti. Tahliye olmam gerekiyordu. Cezam bitmesine rağmen 6 ay boyunca bırakmadılar. Sonunda 14 Ekim’de cezaevinden çıktım” şeklinde anlattı.

’94 YILINDA 13 ARKADAŞIMIZ HAPİSHANEDE KATLEDİLDİ’

İktidarların politikalarının cezaevlerine yansıdığını belirten Şahin, dışarıda barışçıl havanın estiği dönemlerde cezaevleri koşullarının da iyileştiğini söyledi. Savaşın derinleştiği dönemlerde cezaevlerindeki baskıların da arttığını, tutukluların saldırılara maruz kaldığını dile getiren Şahin, “Diyarbakır’da 94 yılında 13 arkadaşımız hapishane koridorunda vahşice katledildi. O yıllarda çok özel politikalar uygulandı. Ancak 2014’ten sonra çözüm sürecinin başlamasıyla birlikte cezaevi tamamıyla barışçıl bir yaklaşım sergiledi. Cezaevi personelinin tamamı değişti. Hapishanede her gün yeni ve farklı insanlar görüyorduk. Bunlar kim, nereden gelmiş bilmiyorduk? Oldukça barışçıl yaklaşıyorlardı” dedi.

‘İKTİDARA GÖRE CEZAEVİ PERSONELİNİN PROFİLİ DEĞİŞİYOR’

Ancak “çözüm” adı altında yürütülen sürecin sonlandırılmasının ardından cezaevi personellerinin profilinin de değiştiğini aktaran Şahin, “Savaş politikaları devreye girdi. Cezaevlerine çok güçlü ve kışkırtıcı bir güç konuşlandırıldı. Fiziksel saldırılar yapan kişilerdi bunlar. Garê’de çıkan çatışma ile birlikte bize yöneldiler. Dışarıdan ne zaman bir çatışma haberi alsalar, bize saldırıyorlardı. Tamamıyla nefret ve kin üzerine eğitilmiş kişiler cezaevlerinde görevlendirildi” diye konuştu.

‘ANNELER SESİMİZE SES OLDU’

Haberde Şahin, cezaevlerinde verilen direnişe dışarının yeteri kadar ses olmadığını eleştirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bütün saldırılara rağmen tutsaklar direnmekten vazgeçmedi. Üzerlerine düşen her bir toplumsal sorumluluğu yerine getirdiler. Tutuklular, en ağır cezaevi koşullarında çok büyük ve uzun eylemler yaptılar. Özellikle 2000’li yıllarda cezaevleri çok farklı bir aşamaya geldi. Bizler sadece bu halka karşı borcumuzu ödemek istiyoruz. Son yıllarda dışarıya karşı bir kırılma vardı. Tutuklular 2019’da 200 gün açlık grevinde kalmıştı. Açlık grevindeki arkadaşlar çok kilo kaybetti. Birçok kez çağrılar yapıldı. Ancak sivil toplum kuruluşları sessiz kaldı ve güçlü adımlar atılmadı. Bu da ciddi bir rahatsızlığa neden oldu. Sadece anneler eylemdeydi. Bu bize büyük moral ve güç veriyordu. Onlar sesimize ses oluyordu. Annelerimiz var diyorduk onlar bize yeter diyorduk” diye anlattı.

’31 YIL SONRA DIŞARIDAYIM: TOPRAĞA AYAK BASMAK GARİP BİR DUYGU’

Şahin, 31 yıl aradan sonra dışarıya çıkmanın çok farklı bir duygu olduğunu belirterek, şunları söyledi: “31 yıl sonra dışarıya çıktım. Çıktığımdan beri her şey bana çok garip geliyor. Bazen konuşamıyorum. Çıktığımı biliyorum ama hissettiklerimi nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Düz yolda yürürken yokuşta yürüyormuş gibi hissediyorum. Uyku sorunum var, 24 saatte sadece yarım saat uyuyabiliyorum. Dışarının benim için ne zaman normal olacağını bilmiyorum. Hayatı dışarıdan yaşamayı öğrenmek biraz zaman alacak gibi. Ancak ilk dikkatimi çeken şey insan ilişkilerindeki büyük değişiklikler oldu. Bir ağacın, bir çiçeğin kokusu bana hem yabancı, hem de çok ağır geliyor. Cezaevindeyken bir avuç gökyüzü görüyorduk, şimdi ise sınırsız bir gökyüzü var ve bu başımı döndürüyor. Toprağa ayak basmak, onu hissetmek çok garip bir duygu.”

Gazete Davul

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Wasserstoffrat beschließt Nachhaltigkeitskriterien

Jetzt bewerben für internationalen kulturweit-Freiwilligendienst 2022