Muş’un Korkut ilçesine bağlı Vartinis (Altınova) beldesinde tarih 3 Ekim 1993’ü gösterdiğinde, Öğüt ailesinin yaşadığı ev askerlerce ateşe verildi. Tarihe Vartinis Katliamı olarak geçen bu olayda baba Nasır Öğüt, anne Eşref Öğüt, çocuklar Sevda, Sevim, Mehmet Şakir, Mehmet Şirin, Aycan, Cihan ve Cinal yakılarak katledildi. Katledilenlerin en küçüğü 2, en büyüğü 14 yaşındaydı. 7’si çocuk, hamile bir kadının katledildiği olayda tek kurtulan Aysel Öğüt oldu.
KATLİAMDAN KURTULAN TEK KİŞİ
Korkut ilçesine bağlı Elîkortin (Kocatarla) köyünde yaşayan Aysel Öğüt (45), ailesini kaybettiği o gün 17 yaşındaydı. Babası Nasır Öğüt hem çiftçilik, hem de marangozluk yapıyordu. Nasır Öğüt’ün ilk evliliğinden sekiz çocuğu vardı. Katliamın yaşandığı tarihlerde 1 yaşında bebeği olan Aysel Öğüt’ün komşu köyden ailesinin evine misafirliğe gelmişti. Babasının evi küçük olduğu için bebeğiyle birlikte amcasının evinde kalan Aysel Öğüt, o gece katliamdan tesadüfen kurtulmuş oldu.
O SABAH YAŞANANLAR
Yaşananları Mezopotamya Ajansı’ndan Dindar Karataş’a aktaran Aysel Öğüt, 2 Ekim 1993 sabahı askeri birliklerin, kırsal alanda operasyon gerçekleştirdikten sonra Vartinis’e gelerek dükkan ve kahvehaneyi silahlarla taradığını, o gün babasının eve telaşlı bir şekilde geldiğini anlattı. Dönemin Hasköy İlçe Jandarma Bölük Komutanı olarak görev yapan Jandarma Yüzbaşı Bülent Karaoğlu’nun “Bu köyü bu gece yakacağız” dediğini ifade eden Öğüt, “Bunu duyunca tedirgin oldum ama eşimin köyü uzak olduğundan gidemedim. Babam da, ‘Benim devlete bir zararım olmamış ki bana zarar versinler’ dedi. Daha sonra gece saatlerinde amcamın eşi gelerek beni evine davet etti. Ben de bebeğimi alıp oraya gittim. Evlerimiz birbirine yakındı. Gece silah sesleriyle uyandık. Pencerede baktığımızda her yerde askerlerin olduğunu gördük” diye ifade etti.
‘NASIR VE ÇOCUKLAR YAKILMIŞ’
Tüm aile bireyleri katledilen Öğüt, evlerinin yakılma anını şu sözlerle anlattı: “Silah sesleri geliyordu. Korktuk, kendimizi odaya attık. Dışarıdan bağırışlar geliyordu. Ben ve amcamın eşi kapıyı açarak babamın evine gitmek istedik. Kapıyı açar açmaz askerlerle karşıladık. Bize silah doğrulttular. İçeri girmek zorunda kaldık. 10 dakika sonra evimizin etrafının askerler tarafından tutulduğunu, panzerin camın kenarında olduğunu gördüm. Bağırmaya başladım. 10 dakika sonra ailemin yaşadığı evde ateşler yükselmeye başladı. Ben dışarıyı çıkmaya çalıştım ama bize küfürler ederek içeri koydular. Evin başında nöbet tuttular, kimsenin evden çıkmasına izin vermediler. Ben babamın evinde kimsenin olmadığını düşünüyordum. Yani onları dışarı çıkardıktan sonra evi yaktıklarını düşünüyordum. O sabah bir kadın bağırarak geldi ‘Nasır ve çocuklar yakılmış, kömür olmuşlar’ dedi. O an ailemin katledildiğini anladım. Babamın evinde yer olmadığı için, o gece bebeğimi alarak amcamın evine gitmemiş olsaydım ben de ölecektim.”
‘ELLERİM YAKALARINDA OLACAK’
Ailesinin katledilmesinin ardından yıllarca tedavi gördüğünü belirten Öğüt, “O sabah tüm ailem yakılarak, katledilmişti. Tutunacak tek bir dalım, derdimi anlatacağım hiç kimsem kalmamıştı. Günlerce, aylarca bir odaya kapattım kendimi ve kimseye ile konuşmadım. 5 yıl boyunca antidepresan ilaçlar kullandım. Daha sonra bu ilaçları terk ettim. 15 yıl boyunca hastanelerde tedavi gördüm. Ruhen, psikolojik ve bedenen çökmüştüm. Onlar benim canlarımdı, ruhumdular. Onların en büyük ablasıydım. Birbirimizi çok severdik. Babam çok iyi bir insandı. Çocuklarını çok sever ve hep bizim arkamızda dururdu. Beni bırakıp gittiler. Allah bu zulmü kabul etmesin. Ben ölsem dahi, ahirette ellerim bunu bize yapanların yakasında olacak” ifadelerini kullandı.
TÜM HALK ŞAHİT
Tüm ailesinin yakılarak katledildiği ve 2016 yılında Nusaybin Belediyesi tarafından müzeye çevrilen eve uzun yıllar giremediğini söyleyen Öğüt, “İnsanlar bana; ‘bu kadar acıyla nasıl yaşadın?’ diye soruyor. Ben onların haklarını savunmak için yaşadım. Benim şuan tek derdim suçluların, bu katliamı yapanların cezalarını alması. Burada tüm halk olayın askerler tarafından yapıldığına şahittir. Mahkemenin sürüncemede bırakılarak zaman aşımına uğramasını istiyorlar. Biz sadece adalet bekliyoruz. Herkese adaletin yerini bulması için yardım çağrısında bulunuyorum. Mahkeme koridorlarında tekrar ağlamak istemiyorum” dedi.