Ölümünden sorumlu olanların nihayet yargılanacakları haberleri çıkınca gerisini okumadım bile. İyi bir gelişme gibi görülebilir tabii; çünkü kim ne yaptıysa, ölümünde kimin dahli varsa hesap sorulsun elbette ama, malum, „gecikmiş adalet adalet değildir.” 20. yüzyılın en büyük devrimcilerinden biri olarak 37 yıllık ömründe yoksul ülkesi Burkina Faso’da yaptıklarıyla halkının umudu olmuş bir liderdi Thomas Sankara. „Afrika’nın „Che’si denirdi ki, pek uygun bir sıfatlandırmaydı bu.
Sankara radikal bir anti-emperyalist, bir Pan-Afrikanist, nihayet inanmış bir Marksist-Leninistti. 1983’te gerçekleştirdiği devrimden sonra ülkesinin Yukarı Volta olan adını, ki Fransız sömürgecilerinin ülke Volta nehrinin yukarısında olduğu için taktıkları isimdi, „onurlu insanların yaşadığı anayurt“ anlamına gelen Burkina Faso olarak değiştirmişti. Çocukluğumda Hıfzı Topuz’un UNESCO’da çalıştığı dönemlerde gezdiği bu ülkeyle ilgili anılarını okumuştum. Yazdıkları dün gibi aklımdadır. Topuz, „Yukarı Volta’da insanlar kulübelerde sazlardan yapılmış çadırda toplanıp hep birlikte tek bir radyoyu dinlerlerdi“ diye söz eder Yukari Voltalılardan. İşte böylesine yoksun, çağın gereklerinden mahrum bir ülkede, genç bir Marksist asker olarak Sankara çok önemli işler başardı. Ülkesinin ekonomisini düzeltmeye, işsizliği azaltmaya tüm zamanını harcarken, örneğin feministlere destek vermiş, daha o dönemde çevre duyarlılığını yaygınlaştırmaya da çalışmıştı. Bunların „sonraki meseleler“ olduğunu düşünmeyen bir liderdi.
Ekonomik, sosyal, toplumsal kalkınma vs. bunlar elbette önemliydi, çok da çabaladı ama asıl önem verdiği Afrika halkının entelektüel kurtuluşuydu. Sankara için kadınlar, kırsal kesimdeki yoksullar, bu kurtuluş projesinin kaçınılmaz olarak en ön saflarındaydı. Kadın sünnetini yasakladığını da anımsayalım. Öldürüldüğünde 37 yaşındaydı (36 yaşında ölen Che’yi anımsayın), o zamana kadar ülkesinin olumsuz koşullarını tamamen tersine çevirecek bir mücadele verirken dış borç almamak, sosyo-ekonomik emperyalizme direnmek, uluslararası kalkınma yardımına mesafeli olmak gibi dönemindeki bölge liderlerinin asla takınmadığı bir tutum takınmıştı. Bağımsızlıktan anladığı buydu çünkü.
İKİ ÖĞÜN YEMEK, TEMİZ SU
Eski bir savaş pilotuydu Sankara, HIV/AIDS’in özellikle Afrika’yı alt üst ettiği bir dönemde bu hastalık hakkında farkındalık oluşturan tek/ilk Afrikalı liderdi. Yaşamındaki benzerliklerden ötürü Che Guevara’ya benzer ama aslında biraz da Castro’ydu. O da ona benzer biçimde „Ya anavatan ya ölüm. Biz kazanacağız“ sloganıyla anımsanır. Hem Castro’ya hem de yaptığı bir askeri darbeyle iktidarı ele geçirdiği ülkesini Afrika’nın „yıldızı“ haline getiren Cumhurbaşkanı Jerry Rawlings’e hayrandı. Topu topu 4 yıldır iktidarı, 1983-1987 arası. Bu kısa sürede, bu dünyanın en yoksul ülkesinde sağlıkta atılımlar yapmak, açlığı, susuzluğu azaltmak için iddialı projeler gerçekleştirdi. Toplu çocuk aşılamaları, çorak yerleri ağaçlandırmalar, ülkenin ana kentlerini birbirine bağlayacak demiryolu yapımı hep köylü-işçi ortaklığıyla hayata geçirildi. Tüm bu projelere, hibe değil ödenmesi karşılığında kredi verilmesi talebine hiçbir uluslararası mali kurum yanıt vermedi. Kendi yağıyla kavrulmanın da örneği olmuştu Sankara. Tüm çabası „her bir Burkinalının günde iki öğün yemek yemesi, temiz içme suyuna erişmesi“ içindi. Kendi ifadesidir. İktidarı sırasında önceki yöneticilerin çoğu Mercedes olan araç filosunu sattı. Avrupalılarda görmeye alışığızdır; ama Cumhurbaşkanlığı binasına bisikletiyle giden ilk Afrikalı liderdir. „Emperyalizm sona ermeden açlık sona ermez“ dedi. „Kadınların ezilmesine son verilmeden devrim de olmaz” dedi. Burkindlum diye bir sözcük vardır; eylemde fedakârlığı, dürüstlüğü, bütünlüğü vurgular bu sözcükle Burkina Fasolular. Sankara’nın devrimciliğinin de özü buydu. 1980’lerin Burkinalı devrimci projesinin son derece şaşırtıcı başarıları, son on yılda çok ilgi gördü. Sankara üzerine İngilizce, Fransızca dillerinde yüzlerce araştırma vardır.
ATEŞİ DE İHANETİ DE GÖRDÜ
1987’de eski müttefiki Blaise Compaore liderliğinde gerçekleştirilen bir darbe sırasında öldürüldü Sankara. Compaore en yakın arkadaşıydı, mücadelesinde yanı başındaydı. İktidarı darbeyle ele geçiren Compaore, 2014 yılında devrildikten sonra Fildişi Sahili’ne taşındı. Hâlâ orada. „Onu ben öldürmedim, Fransa öldürdü“ deyip durdu hep. Fransa ile benzerleri elbette yapar; ama herkes biliyor ki darbeyi yapıp „arkadaşını“ öldüren Campaore’dir. Başkent Ouagadougou’nun uzağında, sıradan bir mezarlıkta, başucunda Thomas Sankara yazan bir mezar taşı olan bir toprak yığınında yatıyor Afrika’nın Che’si. Öldürüldüğünden beri halkının bitmez tükenmez sevgisiyle, adı da ilkeleri de yaşatılıyor.
Şimdi Burkina Faso’da, Sankara’nın güvenlik şefi olan uğursuz da dahil 12 kişi 34 yıl sonra mahkemeye çıkarılacak. Campaore’nin katılmasının beklenmediği mahkemenin sonucu ne olur bilemem ama; Burkina Faso’nun tüm sokaklarında, duvarlarında Sankara’nın „ya anavatan ya ölüm“ sloganı eşliğinde çizili portreleri durur hâlâ. Onu katledenler o duvarlardaki resimlerini yok edemediler.
Hem de 34 yıldan beri.