in ,

Eleştiri Notları – 29

Muzaffer Oruçoğlu: Tohum (II)

Muzaffer Oruçoğlu: Tohum

Tohum” İbo ile Azeroğlu’nun aralarında ayrılık nerede nasıl örgütlenmeleri gerektiği konularında konuşmalarıyla başlar. Dağ Mahallesi’nde düzenlenen toplantıyla resmen daha önceki siyasi yapıdan ayrılıp yeni bir oluşum kurmuşlardır. Zaten daha önce Dersim’de faaliyette bulunan ikili ilk kongreye kadar bir koordinasyon komitesi kurulması, politik bir yayın organının çıkartılması, bulundukları bölgeye iyice yerleşmeleri ve diğer birkaç arkadaşlarıyla beraber politbüro gibi çalışma kararlarını alırlar.

Örgütlenme faaliyetlerine dair alınan kararların uygulanmaya geçmesi için hemen kolları sıvarlar. İbo Malatya’ya gider. Azeroğlu, Dersim’de kalır. İlk bölüm böyle biter. Diğer bölüm bir mağarada kalan Ali Haydar ile Azeroğlu’nun uyanıp işe nereden başlamaları, kimleri siyasi faaliyetleri içerisine çekmeleri gerektiği planları ile devam eder. Doğayla iç içe olmanın verildiği yansımalar, yazarın birebir yaşadıklarının ustaca aktarılması anlatıyı heyecanlı kılar.

İsimler, yöre adları, lakaplar, görevleri, çalışmalarına nasıl devam etmeleri gerektiği konusundaki saptamalar, siyasal ve askeri örgütlenme, lojistik destek konusunda başlangıç yaparlar. İkili Baki, Süleyman ve Düz Ali ile Kör Zeyno’nun oğlu Hıdır, bir de Kırmızı Tilki’yle buluşurlar. İki kişilik Dersim Komitesi örgütsel çalışmalarını derleyip toplayan, yeni anlayış ve perspektiflerle donanmış bir halde yoluna devam eder.

Yörede değerlendirilebilecek her ilişkiyi, potansiyel devrimci şahısları, köylüleri, insanları, gençleri hatta mağaraları değerlendirirler. Oruçoğlu’nun örgütün o yıllarına dair müthiş detaylarla süslü hafızasına, doğa sevgisine, insan, bitki, hayvan tasvirlerine şaşırmamak elde değil.

Bin bir ayrıntı, aşırı detaylarla devam eden 440 sayfalık anlatı askeri bir örgütlenmeyi savunan, TKP/ML-TİKKO’nun ilk oluşum sürecini merak edenler için bulunmaz bir nimet. Benim gibi romana aç, sanatçının sınırsız yaratıcılığına dair güçlü ögeler arayanlar için tarihsel bir eser olmasının dışında, edebi yanı oldukça zayıf, hatta büyük bir hayal kırıklığı.

Siyaseti sevmiyorum. Yıllardır radikal solun hemen her türünden insanların en uyanıklarının cirit attığı bir kentte onlarla birlikte yaşıyorum. Sanata, edebiyata düşman, dayatmacı, her türlü çoğulculuğa uzak ve yabancı, demokrasiye mesafeli, uzlaşmaya kapalı, dinlemeyen, okumayan bir topluluğun edebiyatla bağının sıfırın altında olduğuna bizzat şahitim.

Muzaffer Oruçoğlu’nun “Tohum”u yaşanılanları kutsayan, yerli dalkavuk edebiyatçılarımızın sol versiyonu. Bir anı olarak ilginçten öte oldukça başarılı ama bir roman olarak üzerinde durulamayacak bir yapıt. Devrimci olmak devrimci roman yazabilmek için yeterli olmuyor. Romanı özümsemek şart. Yazarken bile insan onun ne olduğunu öğrenebilir.

Edebiyatçının sanatsal, estetik kaygıları vardır, olmalıdır, salt siyasi değil. Siyaset edebiyatçının ele aldığı konuların sadece bir tanesidir. Siyasi romanlar da vardır, olmadır da. Ama amaç insanın ruhunu ele almak, onun karmaşıklığını, bilinmeyenlerini anlatabilmektir. Yaşanılanlara birebir tanıklık etmek sanat değil gazeteciliktir. Anlatılanları kurgu ile yorumlayamayan çalışmalar başarısız romana denk gelirler.

11.05.2012

05:45

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Minijobs und Befristungsrecht im Einzelhandel dürfen nicht infrage gestellt werden

Für bessere Überlebenschancen