Eğitim alanındaki meslek ve sivil toplum örgütleri, 6 Eylül’de açılması planlanan okullarla birlikte bir kez daha zorunlu din dersi ve anadilde eğitim taleplerine işaret etti. Veli ve eğitimciler, “Zorunlu din dersi konusu bu ülkenin kanayan bir yarası. Bu konuda alınmış AİHM kararlarına uyulmalı. Laiklik ilkesi, demokratik şekilde kamusal eğitimde uygulanmalı. Vergi verdiğimiz bu ülkede zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır” dediler.
Ülke genelinde 6 Eylül’de açılması planlanan okullar, ‘zorunlu din dersi’ ve ‘anadilde eğitim’ tartışmalarını da beraberinde getiriyor.
Türkiye’de din dersi, 1928’den 1940’ların sonuna kadar müfredata dahil edilmemiş, sonrasında ise seçmeli bir ders olarak öğrencilere sunulmuştu. Ancak 12 Eylül Darbesi’nden sonra zorunlu hale getirilen Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine, 2012’den itibaren “Kur’an-ı Kerim”, “Hz. Muhammed’in Hayatı” ve “Temel Dini Bilgiler” seçmeli dersleri de ilave edildi.
Din derslerinin içeriğinin Sünni İslam ağırlıklı olması sonucu uzun yıllar boyunca toplumun farklı kesimlerinden itirazlar yükseldi. Söz konusu ders içerikleri yerel ve uluslararası mahkemelerce de yasalara aykırı bulundu. Fakat Millî Eğitim Bakanlığı, din derslerinin tek bir dine yönelen ders olmadığını savunsa da veliler, bir bütün olarak din derslerinin müfredattan kaldırılması yönündeki talebini sürdürüyor.
DİN DERSLERİNDE İKTİDARIN AİLE MODELİ ÖĞRETİLİYOR!
Okullardaki din eğitimi için hazırlanan kitaplar ise tartışmaların önemli bir kısmını oluşturuyor. Diğer inançları öteleyen, kadını aşağılayan anlatım ve görsellerin yer aldığı kitaplardaki aile yapısı da “Adalet ve Kalkınma Partisi’nin istediği aile modeli” olarak yorumlanıyor.
ZORUNLU DİN DERSLERİNE DÖNÜK MAHKEME KARARLARI!
Aileler, çocuklarının din dersinden muaf tutulması ya da söz konusu derslerin tümden kaldırılması yönünde defalarca kez mahkemeye başvurdu. Zorunlu din dayatmasının hukuksuz olduğu yönünde mücadele veren eğitim sendikaları da birçok kez adliyelerin kapısını çaldı. Nihai karar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından, 2014 yılında çıktı.
AİHM, Türkiye hükûmetinden “Zaman geçirmeden öğrencilerin zorunlu din ve ahlak kültürü derslerinden muaf tutulmalarını da sağlayacak yeni bir sisteme geçmesini” belirterek zorunlu din dersine karşı olmamakla birlikte, din dersinin içeriğini göz önünde bulundurarak zorunlu bir biçimde verilemeyeceğine hükmetti. Ancak mahkeme kararları tanınmadı, din eğitimi daha da yoğun bir şekilde öğrencilere dayatıldı.
GELİNEN SÜREÇTE EĞİTİMCİLER NE DİYOR?
Din dersleri konusunda mahkeme kararının ardından eğitim alanındaki sendika ve derneklerden tepkiler sürüyor. Meslek örgütleri, zorunlu din dersleriyle birlikte anadilde eğitimdeki hukuksuzluklara da vurgu yapıyor.
Eğitimciler Derneği Genel Sekreteri Nusret Sulkalar, zorunlu din dersi konusunu “Bu ülkenin kanayan bir yarası” diyerek özetliyor. Sulkalar, Türkiye’de birçok farklı toplumların yaşadığına işaret ederek eğitimin, dini cemaat ve tarikatların kıskacında olduğunu söylüyor.
“VERGİ VERDİĞİMİZ ÜLKEDE ZORUNLU DİN DERSLERİ KALDIRILMALI”
Eğitimci Nusret Sulkalar, dinci eğitim konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da büyük rol aldığının altını çizerek şöyle devam ediyor:
“Diyanet’e aktarılan bütçe çerçevesinde bir yığın vakıf ve cemaatler ile eğitimin içerisine girilerek bunlarla işbirliği yapılıyor. Aile ortamı içerisinde dini tartışmaların yürütülmediği bir ortamdan 6 ve üzeri yaş çocukları alıyor, devletin zorunlu din dersi dayatması ile karşı karşıya bırakıyorsun.
Öğretmen türban ile derse giriyor ama modern laik bir aile içerisinde yaşayan aile fertleri var; başı açık anne, din konuşulmayan bir aile… Bu çocuğu sen getirip hem o öğretmene emanet ediyorsun hem de zorunlu bir din dersi uygulamasına bırakıyorsun. Dinin zorlayıcı olmaması lazım. İnsanlara seçmeli ders olarak sunulması lazım. Örneğin bizim öğrencilik zamanımızda din dersi seçmeliydi. Yani baskı ile zorlayıcı bir şekilde din dayatılmamalı. Ve bu dayatma, laiklik söz konusuyken yapılıyor.
Örneğin bir dilekçe veriyorum ve ‘Çocuğumu din dersinden muaf edin’ diyorum. Dilekçeye rağmen işlem yapmıyorlar. Hatta eğitimci bir arkadaşımız, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gitti ve davayı kazandı. Ama o arkadaşımızı çağırıp ‘Kararı sadece sizin çocuğunuza uygulayalım’ demişlerdi. Yani anadilde eğitim yapmanın ne kadar hak olduğu bir ülkede yaşıyorsak, din dersinin de zorunlu olmadığı bir ülkede yaşamamız lazım. Laiklik ilkesi en demokratik şekilde kamusal eğitimde uygulanmalı. Vergi verdiğimiz bu ülkede zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır.”
DİNİ EĞİTİME İLGİ AZALIYOR!
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Ankara 1 Nolu Şube Başkanı Sacit Ünalmış da eğitimin dinselleştirilmesi konusunun uzun zamandır gündemlerinde olan bir “politika” olduğunu söylüyor. Hükümetin, zorunlu din dersleri konusunda kendine yarar sağladığını belirten Sacit Ünalmış’ın aktarımları şöyle:
“İktidar, seçmen kitlesini, dini kullanarak konsolide etmeye çalışıyor. Anadolu’da inançlı insan sayısı yüksektir. Toplumsal ilişkiler içerisinde dinsel öğeler ağırlıklıdır. Ancak bu ülkenin insanları Cumhuriyet kurulduktan sonra laikliği de benimsemiştir. Fakat uluslararası emperyalist anlayışın yeşil kuşak oluşturma çabası, bugün Afganistan’da da gördüğümüz üzere İran, Suriye, Türkiye, Fas, Tunus gibi sosyalist bloka karşı oluşturulan cephenin dinsel etkilerle çözülebileceği anlayışı vardı. Fakat günümüzde iktidar, bunu kendi çıkarları için kullanmakta. O yüzden eğitimdeki dinselleştirme iktidar için özel bir politikadır. Durumu oya dönüştürmeye, iktidarını sağlamlaştırmaya çalıştığı bir politikadır. Yoksa günümüzde somut veriler gösteriyor ki imam hatiplere giden öğrenci sayısı azalmaktadır.
Oysaki din, Tanrı ile insan arasındaki özgür bir iletişimdir. Buna devlet müdahale etmemelidir. Laiklik; herkesin kendi dinini özgürce yaşaması demektir. Başkalarına dayatma yapmamak demektir. Birine dini dayattığınızda o din olmaktan da özgür olmaktan da çıkıp diktatöryal bir yaklaşım oluyor.”
“EĞİTİMDEN EŞİT VE ÖZGÜR BİÇİMDE YARARLANILMALI”
Sacit Ünalmış, anadilde eğitim konusunda da yorum yaptı. Bu yönlü sorunun artık sığınmacı toplumları da kapsadığını belirten Ünalmış, şöyle devam etti:
“Çocukların eğitim öğretim yaşamı çok vahim durumda. Çünkü o dilde eğitim verebilecek öğretmen sayımız çok az. Bugün Afganistanlı, Suriyeli ve diğer birçok ülkeden gelen öğrenciler de bu eğitimden nasibini alamamakta ve mağdur olmaktadır. Bunların dışında ülkemizde farklı dilleri konuşan halklar var. Bunların da kendi anadilinde eğitim görmemeleri, ana dillerini öğrenememeleri bir kuşağın yok olması anlamına gelmekte. Oysa ki dünya kültürü dünya üzerinde yaşayan tüm insanlara aittir. Sayısı az ya da çok olsun her kültür önemlidir ve bu dünyanın bir değeridir. O yüzden tüm ana dilini konuşamayan topluluklar, eğitimden eşit ve özgür biçimde yararlanmalı.”
“ZORUNLU SEÇMELİ DERSLER ORGANİZE EDİLİYOR”
Zorunlu din derslerinin kaldırılması ve anadilde eğitim taleplerine ilişkin konuşan bir diğer isim de Veli Der Ankara Şube Başkanı Hülya Daran Deveci oldu. Deveci, “Biz veliler, devletten çok şey talep ediyoruz ancak ne yazık ki karşılık yok” diyerek şunları söyledi:
“Bu talepler bir araya gelerek, dayanışma ve mücadele ile ancak olabilir. Bu sebeple yine bir çağrıda bulunalım ve velileri bir çatı altında toplamaya ve mücadele etmeye çağıralım.
Din eğitimi gibi çocuklarımızın hakları olan birçok konuda mücadele yürütüyoruz. Veliler bu mücadeleye ne kadar destek olursa o kadar başarılı oluruz.
Din dersi seçimi konusunda bütün veliler müzdarip. Çünkü laik, bilimsel, kamusal bir eğitimden bahsediyoruz. Dolayısıyla laik bir eğitimde zorunlu din dersi olmaması gerekiyor. Aileler zaten bu yönlü eğitimi veriyorlar. Dolayısıyla çocuklar istedikleri seçmeli dersleri alabilmelidir. Ama maalesef okulda zorunlu seçmeli dersler organize ediliyor. ‘Öğretmen ve derslik yok. Yeterli sayıya ulaşılamadı’ deniliyor ve dolayısıyla sanatsal aktiviteler ile spor faaliyetleri yapılacak dersler öteleniyor. Bu dersler yerine din içerikli eğitimler veriliyor. Elbette ki bunun doğru olmadığını ve mücadelesini de vermek gerektiğini düşünüyoruz.”