in , ,

Ölümünün 26. Yılında Aziz Nesin; halkının yanında cesur yürek bir aydın

Tuner Tekin yazdı

"Düzen karşıtlığı, emekçi sınıf yandaşlığı, sosyalizm fikrini el üstünde tutması ile Aziz Nesin Türkiye halklarının kalbinde hakkıyla özel bir yere sahip olmuştur. En büyük borçluluğu duyduğunu söylediği Türkiye halkları da ona gereken saygıyı göstermeye devam edecektir"

“Bütün yazarlık hayatım boyunca, egemen sınıflar için, o sınıfın işine yaracak tek yapıt değil, tek tümce değil, tek satır bile yazmadım” Cümlede üstüne basa basa ifade edilen egemen sınıflara karşıtlığın örtük bir gururla ifade edilmesi boşuna değildir. Aziz Nesin sanatını, kalemini, aklını sömürünün son bulması mücadelesine, sosyalizm davasına, halkın özgürlük kavgasına adamış cesur yürek bir aydındır. Hayatı boyunca baskıya maruz kalmış, sayısız kez yargılanmış, tutuklanmış ve hapse atılmıştır. Ancak tüm bunlar onu yolundan döndürememiştir.

“Ben başkalarının yapmadığı, yapılması gerektiği halde yapmadığı şeyleri yapmakla kendimi yükümlü sayıyorum’’ diyen de odur. Hayatı boyunca yapılması gerekenin zorluğunu sırtlamaktan geri durmadığı için bu duruşun haklı onuruna da sahip olmuştur. Öte yandan bir aydında olması gereken en temel niteliğe, tanık olduğu çağın tavır alıcısı, kavgacısı olması gereğine işaret eder bu sözle. Saray soytarılarının, aklını kiraya verenlerin, ruhunu satanların, korkudan sanatının dilini bağlayanların, tatlı su solcularının cirit attığı bir dönemde parıl parıl parlamaktadır o.

Olağanüstü çalışkanlığı, emekçiliği ile yazı sanatının, hicvin büyük ustası olmuş, sermaye iktidarının yarattığı sonuçları çarpıcı biçimde ortaya koyan eserler yaratmıştır. Toplumsal ilişkileri, halk gerçekliğini berrak biçimde kavramış ve yansıtabilmiştir.

Kavgasına ihanet etmeyen, bedel ödemekten geri durmayan “Rüzgarın şiddeti ne olursa olsun, martı sevdiği denizden asla vazgeçmez” diyen bu cesur aydın için cesaret korkusuz olmak demek değildir. Cesaret, insana ait en temel duygulardan biri olan korkuya teslim olmamak, tam tersine onun üzerine gitmek demektir. İnsanın ancak bu şekilde insan kalabileceğini bilir. “Ne kadar kalmak istesek de bazen gitmek zorunda kalırız. Ve ne kadar gitmek zorunda olsak da kalmaktan yanadır sol yanımız” diyerek etkili biçimde anlatır bunu. “Sermaye, korkudan korku duyulan bir ortamda varlığını sürdürebilir” diyerek de, korkunun sermayenin iktidarını kurma ve sağlamlaştırma yöntemi olduğunu ve böylece sınıfsal kavrayaşının derinliğini ortaya koyar.

Siyasal düşüncelerine, kimi pratik tutum alışlarındaki zaaflara ilişkin eleştirilerde bulunulabilir hiç kuşkusuz. Ancak en zorlu zamanlarda, ağır bedel ödeme riskinin çok yüksek, hatta kaçınılmaz olduğu anlarda bile cesaretle öne atılması, sesini yükseltmesi, kısaca bir aydının yapması gerekeni yapması çok kıymetlidir. Aziz Nesin çağının tanığıdır, gözlerinin gördüğü, aklının yettiğince ne gördüyse onu söylemiş, eğip bükmeden tanıklık etmiştir. Ötesi ve en değerlisi tanık olduklarını değiştirmek için elindeki bütün imkan ve olanaklarla harekete geçmiştir.

Zor zamanların, zahmetli süreçlerin insanıdır o. “İnsan yalnızca söylediklerinden değil, Sustuklarından da sorumludur” diyecek kadar sorumlu hissetmektedir kendisini. CHP’nin tek parti diktatörlüğüne, Demokrat Parti’nin diktasına, 12 Eylül faşizmine, dinci gericiliğe karşı tavizsiz, en sert muhalefeti yapmış, bu siyasal duruşların temsil ettikleri halk düşmanı nitelikleri onların yüzlerine haykırmıştır. Özgürlük düşmanı, baskıcı, sömürücü kimliğe sahip olan her kim ise, adına, sanına bakmadan ona karşı dik durabilmiş bir aydındır.

“Ben katıksız bir Türküm ama mutlu değilim. Bir Kürt nasıl mutlu olsun’

Kürt halkına karşı kirli savaşın en acımasız ve vahşi biçimde dayatıldığı süreçte 1992 yılında “PKK’nin il merkezini bastığı” gerekçesiyle yakılıp yıkılan Şırnak’a bir heyetle giden Nesin Tuğgeneral Mete Sayar’ın ‘Ben burada güzel bir tablo yapmaya çalışıyorum. Bu tabloya küçük bir leke yapmaya kalkarlarsa o tabloyu Şırnaklıların başına geçiririm. Nitekim geçirdim de…‘ diyerek yaşanan yıkımı ve katliamın failini açıkca ifade etmesi karşısında, “siz kentin girişine ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ yazmışsınız. Ben katıksız bir Türküm ama mutlu değilim. Bir Kürt nasıl mutlu olsun” diyebilmiştir.

Düzen karşıtlığı, emekçi sınıf yandaşlığı, sosyalizm fikrini el üstünde tutması ile Aziz Nesin Türkiye halklarının kalbinde hakkıyla özel bir yere sahip olmuştur.  En büyük borçluluğu duyduğunu söylediği Türkiye halkları da ona gereken saygıyı göstermeye devam edecektir. Adı da, mücadeleye isteklendirici eserleri de kavganın içinde yaşamaya devam edecektir.

Yolculuk Haber

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Der erste Imam / Hz. Ali

Förderprogramm von Bund und Ländern geht in die zweite Runde