in ,

Kürt sorununda çözümsüzlük işkenceyi arttırıyor

Kürt sorunu

Demokratik çözümler yerine şiddetin tercih edilmesinin işkenceyi arttırdığını belirten TİHV Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Biçer, bu durumun iktidarın Kürt sorununda tercih ettiği politikaların sonucu olduğunu söyledi.

Demokratik çözümler yerine şiddetin tercih edilmesinin işkenceyi arttırdığını belirten TİHV Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Biçer, bu durumun iktidarın Kürt sorununda tercih ettiği politikaların sonucu olduğunu söyledi.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) Temmuz ayında açıkladığı Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezleri Raporu’na göre, 2020 yılında sokakta işkence ve kötü muamele görenlerin sayısı arttı. Rapora göre, 2020 yılında vakfa 605 başvuru oldu. Bu sayı içerisinde işkence ve kötü muameleye maruz kalanların sayısı 562 oldu. Başvurucuların büyük bir bölümü, götürüldükleri emniyet birimlerinde işkenceye maruz bırakıldı. Başvurucuların yaşı 5’ten başlayarak, 70’e kadar yükseldi.

Rapora göre, işkence ve kötü muamele nedeniyle başvuranların sayısı 2018’e kıyasla yüzde 11, işkenceye maruz bırakılan kadınların sayısı ise yüzde 10 arttı. Ayrıca 2020 yılında işkence gören her 10 kişiden en az 4’ünün, cinsel işkenceye maruz bırakılması dikkat çekti.

İŞKENCEDE ARTIŞ

TİHV Yönetim Kurulu üyelerinden Ümit Biçer, ülkede önceki yıllara kıyasla 2020’de işkence ve kötü muamelenin arttığına dikkat çekerek, „Veriler, toplumsal gösterilerin, mücadelenin sokağa daha az yansımış olmasına rağmen işkencenin sokakta arttığını gösteriyor. Ev baskınlarının arttığını düşünüyoruz, kaçırılma, kaybedilme nedenleriyle işkencenin uygulandığını görüyoruz. Farklı özellikleri olan, cinsel kimliği, siyasi, inançları nedeniyle insanların işkenceye maruz kaldığını, daha doğrusu hedef gösterildiklerini ve bu hedef gösterilme sonrası ortaya çıkan verilerin daha da yükseldiğini söyleyebilirim” dedi.

BAŞVURULARIN 205’İ KADIN

İşkence ve kötü muamele gördüğü yönünde başvuru yapan kadın sayısı 205 olduğu belirtilen raporda, kadın başvurucuların 2018 yılına göre arttığına yer verildi. Biçer, kadına yönelik işkence ve kötü muamelenin nedenlerini şöyle açıkladı: “Kadınların toplumsal ve sosyal yaşamda daha aktif olduğunu gözlemliyoruz. Kadın mücadelesi güçlendikçe siyasi iktidarın hedefinde olduğunu gözleyebiliyoruz. Son yıllarda işkenceye maruz kalan kadınların karşı karşıya kaldıkları şiddet türlerinin arttığını söyleyebiliriz.“

İşkencenin yüzünün değiştiğini dile getiren Biçer, yalnızca dört duvar arasında değil, sokağa da taştığını dile getirerek, şunları ekledi: “Kadınların özelliklerine bakıldığında, daha çok sokakta, toplumsal mücadelelerde hedef alındığını söyleyebiliriz. Kadınlar yaşadıkları bu işkenceleri belgelemek, bunlarla ilgili tıbbi destek almak için eskisine göre daha sıklıkla Türkiye İnsan Hakları Vakfı temsilciliklerine başvuruyor. Elimizdeki veriler buna tam olarak imkan tanımıyor ama önceki yılların verileriyle kıyaslandığında kadınların örgütlülüğü, mücadelesi ve talepleri iktidar tarafından eski yıllara oranla tehdit unsuru olarak görülmesi şiddet yöntemlerine yol açtı. Kadınlar bunu ifade ediyor.”

YAŞ ORTALAMASI

İşkenceye uğrayan kadın ve erkeklerin yaş ortalamalarının ağırlıklı olarak 20 ila 35 yaş grubu olduğunu aktaran Biçer, “Burada yaş üzerinden değil, iktidar öteki olarak nitelendirdiği tehdit unsuru olarak gördüğü kişilere karşı, yaşına, cinsel kimliğine, inanç kimliğine bakılmaksızın hedef haline getirebiliyor. Ötekileştirdiği, düşman olarak gördüğü herkese bütün olanakları ve gücüyle hukuk dışı saldırı yollarını kullanmaktan çekinmiyor. İktidar, tekleştiği ve otoriterleştiğinde, demokratik olanakları ve talepleri dikkate almadığında, işkencede bir artış oluyor“ dedi.

DİYALOG SÜRECİ

Türkiye’deki işkence oylarında artış veya azalışın Kürt sorununa dair yürütülen politikalarla ilgili olduğuna dikkat çeken Biçer, “İşkence görenlerin doğum yerlerine, ana dillerine baktığımız zaman çok açık bir gerçekle karşı karşıya kalıyoruz. Bu ülkede Kürt olmak başlı başına hedef haline getirmek anlamına geliyor. Kürt meselesiyle ilgili olarak iktidarın tercih ettiği yol, mücadele biçimi, işkencenin artma ve azalma eğilimini gösteriyor. İktidarın çözüm süreci olarak adlandırdığı dönemde, yasadışı infaz, kaybetme ve işkence eğiliminde bir azalma yaşanırken, çatışmaların yeniden başladığı, iktidarın çözüm masasını dağıtması sonrası tercih ettiği tekleştirici ve güvenlikçi politikalar işkencenin artmasına yol açtı. İktidar, hep bunu hile olarak tercih ederek, hem de cezasızlık uygulamalarıyla şiddet gösteren kamu görevlilerini koruyarak müsamaha göstererek, işkencenin artmasına yol açıyor” ifadelerini kullandı.

ÜMİT BİÇER: KÜRT SORUNUNDA ÇÖZÜMSÜZLÜK İŞKENCEYİ ARTTIRIYOR

ŞİDDET İKTİDARLARIN TERCİHİ

Biçer, devamında ise şunları söyledi: “Bu meseleyle ilgili olarak da aslında iktidarlar, demokratik çözümleri kullanmak yerine şiddeti tercih ettiği için her türlü durumda işkence artıyor. Bunun Türkiye’deki karşılığı da Kürt meselesiyle ilgili olarak iktidarın tercih ettiği yoldur. Biz Kürt meselesini nasıl çözeceğiz? Barışçıl yöntemlerle mi çözeceğiz? Bunu da gerçekten toplumsal barış ve mutabakatı sağlamak için mi çaba göstereceğiz? Yoksa askeri yöntemler ve otoriter yöntemlerle mi çözeceğiz? Yoksa bu meselenin hala devam etmesine mi yol açacağız? Meselenin Türkiye’de ki özeti bu.”

MA / Diren Yurtsever

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Journalistenverband muss bestehen bleiben

Beyza Üstün: Das Feuer ist beharrlich nicht gelöscht worden