Son dönemde Peker’in ifşaları ile birlikte temiz toplum tartışmaları da gündemde yerini aldı. Gerçekliğe bakacak olursak köklü ve yaygın bir kirlilik her yeri sarmışken öyle abdest alınarak temizlenecek gibi görünmüyor. Bir mekanizmanın veya bir kişinin kirlenmesinden ya da çürümesinden söz etmiyoruz. Çok açık ve net gözüken; devlet politikaları sonucu yaşanan toplumsal bir çürümedir. Çürüme artık önü alınamaz noktaya doğru gidiyor. Devletin merkezinde veya çeperinde bulunan kişilerin, yolsuzluk ve el koyma (çökme) ile açıklayamayacağı kadar çok ciddi kişisel mülk edindiği görülüyor.
Ziraat Bankası veya Demirören Grubu hiçbir açıklama yapmıyor, suskunluğunu korumaya devam ediyor. Şu ana kadar bildiklerimizin veya Peker tarafından ifşa edilenin çok çok üstünde bir çürüme olduğu aşikârdır. Tek adam rejiminin yaratmış olduğu yolsuzluğa, talana, mafya ilişkilerine karşı savcılar film seyredercesine pozisyon almış durumda. Zayıf ve güçsüz tek adam yolun sonuna geldiğinin farkında. Normal yollarla gitmeyeceğinin sinyalini vererek, yaşananları dış güç saldırısı olarak ifade edip şimdiden paramiliter güçleri-çeteleri harekete geçirme niyetinde. Dün muhaliflere dönük Peker’e tehdit açıklamaları yaptıran iktidar, bugün Çakıcı’nın çetesi üzerinden silahlanma çağrısı yaptırıyor. İktidarı tehlikeye girdiğinde ülkeyi her türden kutuplaştırıcı siyasal iklime sürükleme niyetinde olacaktır.
Çürümenin ana kaynağı burjuva devlet mekanizmalarının hangi yollarla nasıl geliştiği ile alakalıdır. Bugün var olan burjuva devlet mekanizmalarının hiçbirini temiz görmemiz mümkün olmadığı gibi kendisini temizlemesinin olasılığı da yoktur. Sınıfların mücadelesi ve örgütlülük seviyeleri sonucunda çürümede karakter farklılıkları vardır. Latin Amerika veya Türkiye’de yaşanan çürüme elbette Avrupa devletleri ile aynı düşünülemez. Fakat çürüme burjuva devletler için olasılık değil kaçınılmazdır.
Bugün yaşanan kirlilik ve çürümeye dair liberaller ve kendisini sol olarak niteleyen kesimler tarafından çeşitli argümanlar geliştiriliyor. Bu argümanların sınıfsal olarak çözümlemelere tabi tutulması gerekir. Aksi takdirde sınıflar mücadelesinde geri dönüşü olmayan bir durumla karşılaşılacaktır.
Çürümeye karşı “farklılıklarımızı bir kenara bırakalım” diyen Filiz Kerestecioğlu: “Temiz bir toplum, demokratik cumhuriyet için mücadele edelim.” iyimserliğine kapılıp hayaller mi kuruyor? Kapitalizmde temiz toplum yaratacağız demek, olmayacak duaya âmin demek ile aynı şeydir. Restorasyoncu güçlerden beklenti içerisine girerek kendimizi geleceğe taşımamız tarihte mümkün olmadığı gibi bugün de mümkün değildir.
“… hakkın, hukukun, liyakatin tekrar egemen kılındığı, yıkılan kurumsal yapıların tekrar onarıldığı temiz bir Türkiye istiyoruz. Ya çete düzeni ya demokrasi!” diyen Sol Parti, anlaşıldığı kadarıyla restorasyon güçlerine misyon biçip, düzen aklı ile hareket ederek Cumhuriyeti kurtarma kahramanlığına soyunma görevini üstlenmiştir. Bu yaklaşımın kendisi gerçekten de tamamen düzen içi restorasyon sorumluluğuna soyunmaktır.
Elbette mafya düzenine karşı yelpazesi geniş ittifaklar olabilir, olmalıdır. Fakat farklılıklarımızı bir yana bırakmadan, sınıfın çıkarlarına öncelik verecek toplumsal değişim sürecini sağlayacak talepleri öne çıkararak, sosyalist bir program çerçevesinde hareket ederek temiz bir toplumu inşa edebiliriz. Temiz toplum ancak ve ancak sınıfların ve sömürünün olmadığı, şeffaflığın, katılımın, dayanışmanın egemen olduğu örgütlü bir sosyalist toplumda mümkündür. Mücadelemiz onun önünü açmaya onu inşa etmeye dönük olmalıdır. Onun dışındaki yaklaşımlar tamamen hayaldir.
Sosyalistlerin, feministlerin, ekolojistlerin ve tüm toplumsal mücadele dinamiklerinin kenara bırakılamaz ilkelere sahip olduğunu unutmamak gerekir. Bu ilkeler bizlerin yeniyi kurarken geleceği güvence altına alma iradesini ve perspektifini geliştirmemiz açısından tutunacağımız mücadelenin önemli dallarıdır. Siyasette güncel gelişmelere göre pragmatik, bekle/izle seçimle gidecekler gibi yaklaşımlar basit ve yavandır. Bugün siyasi iklim safların netliğini dayatıyor. Mafya devletinde çatlak, gün geçtikçe daha da büyümekte. O açıdan koşulların bizden beklentisi mafya düzenine karşı bulunduğumuz tüm alanlarda, mafya düzenini yıkma ve yaratmış olduğu pisliği devrim ile temizleme iradesini geliştirmemizdir. Bugünün ihtiyacı düzenin yarasını iyileştirmek değil; sosyalistler ve toplumsal mücadele dinamikleri olarak her yerde yaygın ve parçalı olan direnişleri büyütmek ve açlar ordusunu örgütleyerek, istikrarlı bir şekilde fiili meşru/direnişçi eylem çizgisini ilmik ilmik örmektir. Kaçınılmaz olarak ihtiyaç duyulan sosyalist demokrasidir.
Temiz toplum sosyalizm mücadelesi ile mümkündür.