in ,

Ruh sağlığı insan hakkı

Disiplinler arası işbirliği önemli

Ruh sağlığının bireyin yaşamından ve toplumsal yapıdan bağımsız değerlendirmenin mümkün olmadığını söyleyen uzmanlar disiplinler arası işbirliğinin önemine değiniyor.

Hande Gazey-Pınar Yüksek

Ruh sağlığı, ruhsal hastalık, ruhsal sorunlarda tanı ve tedaviye dönük uygulamalar, hizmeti kimin, hangi koşullarda verebileceğine ilişkin belirsizlikleri konuşacağımız ve 6 günde 6 soru ile sürdüreceğimiz Türkiye ruh sağlığı tartışması yazı dizimizin ilk gününde “Ruh sağlığının bozulması nasıl tanımlanır, sadece tıbbi bir hastalık olarak mı görülmeli, yoksa tıp dışı alan ve disiplinlerin de konusu mudur?” sorusu üzerine konuştuk.

Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) Merkez Yönetim Kurulu:

Ruh sağlığının bozulması kişinin duygu, düşünce, algı, dikkat ve bedenle ilgili zihin işlevlerini yürüten mekanizmalarda ortaya çıkan sorunlar nedeniyle, bu mekanizmaların sağlıklı işleyişinin bozulması olarak tanımlanabilir. Bunun sonucunda kişinin yaşamı ve işlevselliği bozulur. Bu bozulma geçici ya da uzun süreli olabilir.

Bu bozulma birçok faktörden etkilenebilir. Bazen kalıtımsal-biyolojik yatkınlık ön planda olabilirken bazen afet, şiddete maruz kalma, ilişki sorunları gibi yaşantıyla, çevreyle ilgili etkenler bu bozulmada rol oynayabilir. Sıklıkla birden çok etkenin birlikte etkili olduklarını görürüz. Bazı etkenler bozulma riskini arttırıp zemin hazırladıkları, bazıları tetikledikleri, bazıları da bozulmanın sürmesini sağladıkları için önem taşırlar. Bozulmayla ilgili etkenleri de bozulmanın gelişme sürecini de tek boyutlu görmek yanıltıcı olabilmektedir.

Ruhsal durumla ilişkili sorunlar zorlanma ya da hastalık boyutunda olabilir. Kişinin ruh sağlığının bozulduğu ve/veya kişisel, sosyal, mesleki işlevselliğinin olumsuz etkilendiği durumları ruhsal hastalık olarak tanımlayıp, bu kapsam dışında kalan durumlara da ruhsal zorlanma diyoruz.

Ruhsal bozukluklarda yaşanılan belirtilerin önemli bölümü, günlük yaşantımızda kendi deneyimlediğimiz ya da yakınlarımızda gözlediklerimizle örtüşse, benzerlik gösterse de, bozukluk düzeyine vardığında bunların bedenle, temel olarak beyinle ilgili değişikliklerle ilişkili olduğunu biliyoruz. Benzetecek olursak şeker hastalığında kan şekerini ayarlayan organların, hormonların yer aldığı sistemde oluşan sorunlar kan şekerini yükseltir, kişide halsizlik, çok su içme, sık idrara gitme gibi belirtiler başlar, kişi bu belirtiler nedeniyle gündelik hayatta sorunlar yaşamaya başlar, örneğin iş yerindeki verimi düşer. Ruhsal bozukluklarda da, örneğin bir depresyon döneminde, duygu düzenleyen sistemlerde oluşan değişiklikler kişide sürekli üzgün hissetme, keyif alamama, uyuyamama, iştahsızlık gibi belirtilere yol açar. Bu belirtiler yine kişinin gündelik hayatını ve işlevselliğini bozar. Dolayısıyla ruhsal bozukluklarda meydana gelen değişiklikler temelde diğer tıbbi hastalıklarda olan değişikliklerle benzerdir.

Böyle değerlendirildiğinde, ruhsal bozuklularda rol oynayan etkenler ve ruhsal bozuklukların sonuçları doğrudan tıbbın konusu olduğu düşünülmeyen birçok bireysel ve toplumsal alanı da, konuyu da ilgilendiriyor gibi görünüyor. Sağlığın diğer tüm yönleri gibi ruh sağlığını da bireyin yaşamının diğer alanlarından, toplumsal yapıdan, toplumsal koşul ve değişikliklerden tamamen bağımsız değerlendirmek doğru olmaz. Bireysel ve meslek topluluğu olarak psikiyatristlerin toplumsal konulardaki duyarlılığı ve gayreti bu iç içe geçmişliğin bir yansıması. Türkiye Psikiyatri Derneği de bir uzmanlık derneği olarak sıklıkla toplumsal konularda duruşunu açıkça ifade eder.

Ancak sorunun ikinci kısmı için herhalde tıp dışı alan ve disiplinlerin konusu mudur derken ne kastediliyor, netleştirmekte fayda var. Tıp alanını yalnızca hekimlik olarak düşüneceksek yine ruh sağlığı dışından bir örnek verelim: Bir cerrah ameliyatta tek başına değil. Yanında yardımcısı var, ameliyathane hemşiresi var, anestezi doktoru, anestezi teknisyeni var. Tek başına değil ama ameliyatı yürüten kişi cerrah. Ruhsal bozukluklarda da hemşireler, psikologlar, sosyal çalışmacılar gibi ruh sağlığı ile ilgili diğer disiplinlerin dahil olduğu anlar mevcut. Ancak nasıl ki sağlık disiplininden olmayan birinin ameliyathanede işi yok, sağlık dışı disiplinlerin de ruhsal bozukluklarda dahil olabileceği bir yer bulunmamaktadır.

Türk Psikologlar Derneği Yönetim Kurulu üyesi Psk. Ercan Başal:

Sağlıklı olmanın ne anlama geldiği tarih boyunca değişen kriterler ve farklı çerçevelerle tanımlanmıştır. Bugün de üzerinde tartışılmayan ve tamamen hemfikir olunan bir tanımdan söz etmek güçtür.Dünya Sağlık Örgütü’nün“sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedensel, ruhsal ve sosyal yönden tam iyilik hali” şeklindeki tanımını en kapsayıcı tanım olarak kabul edebiliriz.

Ruh sağlığı konusunu, tıbbi bir hastalık yokluğundan daha fazlası olarak görmemiz gerekir. Yine Dünya Sağlık Örgütü’nün: “… bireyin kendi yeteneklerinin farkına vardığı, yaşamın normal gerginlikleriyle başa çıkabildiği, üretken ve verimli bir şekilde çalışabildiği ve içinde yaşadığı topluma katkıda bulunabildiği bir iyilik hali” şeklinde tarif etiği kriterler çerçevesinde, yaşadığı çevreye uyum ve ruhsal süreçler olarak bilinen; bilişsel, duygusal ve davranışsal süreçlerin işlevselliği açısından da değerlendirilmesi gerekir.

Bu anlamda ruhsal hastalık ya da bozukluk olmaması, sadece herhangi bir patolojinin ya da semptomların bulunmayışını değil, aynı zamanda bireyi üretken kılan genel bir iyi oluş halini ifade eder. Bireylerin kendi yeteneklerini algılayabilmeleri, hayatın içindeki olağan stres faktörlerini yönetebilmeleri, üretken olabilmeleri ve içerisinde yaşadıkları topluma katkıda bulunabilmeleri anlamına gelir.

Dolayısıyla, ruhsal bozukluk kavramı çok boyutlu bir mesele olarak ele alınmalı ve davranış örüntüsünde: kişinin hissettiği sıkıntı, uyumsuzluk, toplum içerisinde nadir görülme, sosyal norm ihlali, sosyal rahatsızlık, mantıkdışılık ve tehlikeli olma durumu gibi boyutların varlığı göz ardı edilmemelidir.

Zihin ve beden bir bütün olarak görüldüğüne göre ruhsal bozukluk genel tıbbı ve ilgili alanlarının (psikiyatri nöroloji vb) yanı sıra başta psikoloji olmak üzere sosyal bilim alanını da ilgilendirmektedir.

Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği (SHUDER) yönetim kurulu üyesi Fatma Tokmak Yüksel

Sağlık “bedensel ,ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hali” olarak tanımlanmaktadır.Bu evrensel tanımlamada iyilik halini oluşturan öğelerden her birinin öncelik olmaksızın eşit değer taşıdığını görmekteyiz. Ruh sağlığı açısından ele aldığımız göstergeler; bireyin kendisiyle ve yaşadığı çevre ile uyumlu, özgüvenli, sorumluluk alabilme, geleceğe yönelik tasarımlar yapabilme, güçlüklerle baş edebilme ve esnek olma, bağımsız olarak girişimlerde bulunabilme ve yaşadığı toplumun kültür ve değerlerini algılayarak uyum sağlayabilme olarak sayılabilir. Bireyin işlevselliğini odak alan bu ölçütler ruh sağlığı alanının disiplinler arası bir bakış açısı ve ekip çalışması doğrultusunda yürümesi gereğini ortaya çıkarmaktadır. Bu alanda hastalık sayılmayan psikososyal sorunlardan başlayarak ağır ruhsal bozukluklara kadar giden geniş bir yelpazede tanılanan bireylere hizmet sunulmaktadır.Yaşam boyu ilaç kullanması gereken ağır ruhsal bozukluğu olan bireylere yönelik tedavilerde dahi tedaviye sadece tıbbi olarak yaklaşmak“iyileşme” kavramına aykırıdır. Bireysellik,umut, anlam bulma, ilişki,destek ve güçlenmeyi içeren iyileşme kavramı medikal modelden çok psikososyal model yaklaşımını gerektirmektedir.

Araştırmalar bize ruh sağlığı sorunlarının biyolojik, kimyasal, fizyolojik, genetik, psikolojik veya sosyal faktörlerden kaynaklandığını, hatta bunların aralarında güçlü bir etkileşim olduğunu göstermektedir. Örneğin bir çocuk veya erişkin için yoksulluk veya bir kadın ve/veya çocuk için tekrarlayan fiziksel, cinsel ve duygusal ihmal ve istismar durumunun varlığı bir stres kaynağı olarak gelecek kaygısını beslemekte veya güven bunalımına neden olarak bilişsel süreçleri ve psikososyal işlevleri bozarak ruhsal bozuklukları ortaya çıkarabilmektedir. Bu ve benzeri olgularda, çocuğun/kadının/erişkin bir bireyin geleceği için kendisini güvende hissedeceği, yaşamı için kontrol duygusunu yeniden kazanacağı sosyal hizmet müdahaleleri gereklidir. Dolayısıyla sağlığın bütüncül anlayışı içerisinde ruhsal bozuklukları açıklamada organik sebeplerle birlikte çevre faktörü ve özellikle aile ortamının üzerinde durulduğu”biyopsikososyal” bir yaklaşım esas olduğu için, tıp dışı şeklinde tanımlamalar yerine ruh sağlığı alanı, psikiyatri hekimi, hemşiresi, sosyal hizmet uzmanı/sosyal çalışmacı, psikolog ve psikolojik danışmandan oluşan “multidisipliner” bir ekip hizmeti şeklinde değerlendirilmelidir.

Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) Başkanı Prof. Dr. Ejder Yıldırım

Ruhsal sağlık bedensel sağlık gibi sağlığın ayrılmaz bir parçasıdır. Diğer taraftan sınırlarının, sağlıklılık ya da hastalık durumu tanımlarının bedensel sağlık kadar net yapılamaması bu alana ilişkin kavramları muğlaklaştırmakta, tanımları ve mesleklerin sınırlarını biraz karmaşık hale getirmektedir. Ruh sağlığının bozulması, içsel yani doğrudan biyolojik/beyine ya da bedene ait gerekçelerle, dışsal/çevresel yani dış dünyaya ait bir olay ya da durum nedeniyle ya da her ikisinden kaynaklı olarak kişinin ruhsal dünyasında tepkisel, geçici ya da uzun süreli/kalıcı bir düzensizlik halinin ortaya çıkmasıdır. Ruh sağlığında bozulma olağan bir durum olabileceği gibi örneğin yaşanan bir kötü olay sonrası verilen ruhsal tepki gibi, ruhsal tepkinin beklenenden ağır olması ya da bir ruhsal hastalığa bağlı olarak tekrarlayan bir tablo gibi tedavi gerektirir klinik bir durum da olabilir. Ruhsal bozukluklar eski yaklaşımda ruhsal hastalık kavramı yerine kullanılmaktadır ve çoğunlukla tedavi gerektirir klinik bir durumu işaret eder. Bununla birlikte özellikle tepkisel ortaya çıkan ruhsal bozukluklar düşünüldüğünde sadece tıbbi bir hastalık demek ruhsal bozulma tanımını kısıtlayacaktır. Yine de ruhsal tepkiden ayrı düşünülmesi gereken bir kavramdır. Yas sürecindeki belirtiler yasa verilen bir ruhsal tepkidir, olağandır, geçicidir ve normaldir ancak bu tepki kontrol edilemeyecek kadar yoğun ya da uzun ise o zaman bir ruhsal bozulmadan bahsedilebilir. Diğer taraftan yaşananın tıbbi bir hastalık olmaması tıbbi bir durum olmadığı anlamına da gelmemektedir. İnsan sağlığına ilişkin ve özellikle insan sağlığını etkileyecek her bir olay ya da durum doğrudan tıbbın konusu ve alanıdır. Örneğin obezite bir tıbbi hastalık sınırında ise hastalık tanımı alır ama aşırı kilolu olmak insan sağlığını etkileyen bir durumdur yani tıbbi bir durumdur. Burada şu şerhi de düşelim. İnsan sağlığını etkileyecek her durum da tıbbın konusu olmakla birlikte sağlığın korunması ve güçlendirilmesine yönelik her yaklaşım tıbbi tanımı içinde olmak zorunda değildir. Sağlıklı bir beden için spor yapılması bir çok hastalıkta ve hastalıktan korunmada önerilen bir tıbbi öneri olabilir ancak genel anlamda spor yapmak tıbbi bir uygulama ya da spor eğitmenliği de tıbbi bir meslek değildir. Tıbbi bir durum çoğunlukla sağlık alanındaki mesleklerce müdahale edilecek bir durumu göstermekle birlikte spor örneğinde olduğu gibi ihtiyaç duyulan alanlarda tıp dışı meslekler de bu hizmet içinde yer alabilirler. Ancak ruh sağlığı alanında maalesef giderek yanlış bir noktaya savrulmaya neden olan kavram karmaşası yaşanmaktadır. Ruh sağlığının bozulması elbette ki tıbbi bir durumdur ama karmaşanın nedeni yanlış bir ikileme kullanılmasından kaynaklı. Ruhsal sorunu ve tedaviyi tanımlarken kullanılan ve onu genel tıptan ayırmak gibi bir gaflete sürükleyen tıbbi ve psikolojik ikilemesi gibi. Bedensel hastalıklara tıbbi ruhsal bozukluklara tıbbi olmayan/psikolojik tanımı kullanmak cehaletin ötesi bir yanlıştır.

Prof. Dr. Mustafa Sercan – İstanbul Okan Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD. Öğretim Üyesi

Sağlık bedensel, ruhsal ve toplumsal yönden tam bir iyilik halidir. Bilimsel açıdan ruh, beynin bilişsel ve duygusal işlevleridir. Bu işlevler biyolojik, psikolojik ve toplumsal uyaranlarla gelişmiştir ve bu üç kaynakla beslenir. Ruh sağlığı da bu denge ile sağlanır ya da denge korunamadığında bozulup düzelir.

Bu bağlamda inceleme araştırma bakımından beden, ruh ve toplum yapısı ile ilgili bilimler bu alanı konu edinebilir ama tedavi- terapi ruh sağlığına müdahale yetkisi olanların alanıdır ve öyle kalmalıdır. Bunun da iki temel koşulu vardır biyolojik, psikolojik, sosyal bütünlüklü bir temel psikopatoloji bilgisi ve müdahale becerisi. Bu temel bilgi. Bu bağlamda ruh sağlığına müdahaleye ruh hekimleri (psikiyatri uzmanları) başta olmak üzere, temel öğrenimi psikoloji olan ve ruh sağlığının düzeltilmesi üzerine (psikoterapi) eğitim görmüş olanların yetkili olduğunu söylemek gerekir.

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalından Emekli Prof. Dr. Şahika Yüksel

Ruh sağlığı biyolojik psikolojik veya sosyal nedenlerle bozulabilir. Örneğin kişinin kendini keyifsiz, çökkün hissetmesi depresyon belirtileri organik bir nedene bir beyin damar hastalığı veya tümörüne de bağlı olabilir psikososyal nedenlerle de olabilir. Sağlığımızı etkileyen diğer şikayetlerimiz gibi ruhsal sorunlarında önce bütünsel olarak değerlendirilmesi gerekir. Ruh sağlığı uzmanı olan kişi takdim edilen zorlukların özelliklerine göre tıbbi testler isteyebilir. Bu nedenle ilk değerlendirmenin bir tıp doktoru olan psikiyatrist tarafından yapılması uygundur. Tıp fakültesini bitiren ruhsağlığı uzman adayları 4 yıllık uzmanlık öğrenciliği devresinde hem klinik hem kuramsal olarak bu konularda beceri geliştirir.

Farklı ruhsal sorunları olan hastalarla çalışma konusunda klinik deneyimi olan psikologlarda psikoterapiye başlamadan tıbbı değerlendirme gereksinim olanları ayrıt edebilirler.

Psikiyatrist Prof. Dr. Yankı Yazgan

Ruh sağlığının bozulması genellikle biyolojik, psikolojik ve sosyal etkenlerin etkisiyle olur. Bu etkilerin katkı oranları koşullara göre değişir, bazen bir afet sonrasında sosyal etkiler biyolojik olarak en kırılgan olanı, örneğin dikkat ve odaklanması, dürtü kontrolu zayıf çocukları en çok sarsar. Psikolojik bileşenler de ruh sağlığındaki bozulmanın değişik mekanizmalarla ayrılmaz bir parçasıdır. Örneğin, anne ve babanın çocuğu destekleyici ve geliştirici olması önemli ölçüde ve birçok başka etkenin yanısıra kendi odaklanma ve dürtü kontrol becerileriyle orantılıdır. Çocuklarına genetik olarak aktardıkları bu kapasiteyi kendileri yaşamlarında geliştirmeyi başardılarsa odaklanmaları ve dürtü kontrolları çocuğunkinden daha iyi olacaktır. Bunun sonucunda çocuktaki biyolojik kırılganlık ya da yaşanmış olan afet gibi bir anlamda oluşması kontrol edilememiş, yoksulluk gibi önlenebilir ancak hemen o anda düzeltilmesi zor dış etkenlerin etkisi sınırlanıp, ruh sağlığının bozulması engellenebilir ya da hafifletilebilir. Bu bakış açısı, kişiyi biyopsikososyal bütün olarak ele alma sadece psikiyatrinin değil bütün tıbbın bakış açısıdır, öyle olmalıdır, öyle olmadığı durumlarda düzeltilmesi için çaba göstermeliyiz. İnsanın sağlığındaki her türlü bozulmayı anlamak için bu tip bir kapsayıcı bakış gereklidir.

Ruh sağlığının bozulmasını anlamak ve tanımlamak için oldukça kapsamlı, zaman içinde sınanmış bu yaklaşımlar hekimlere sınırlı kalmamıştır; önemli ölçüde, psikiyatr olmayan hekimler, hekim olmayan ruh sağlığı ve gelişim uzmanları tarafından da benimsenip çalışmalarında kullanılmaktadır.

Peki, ruhsal bozukluk nedir? İnsan organizmasının ruhsal fonksiyonlarının tam olarak yerine gelmemesi ve bu fonksiyonların yerine gelmemesi ya da aksaması nedeniyle kişinin yaşamda iş, okul, ilişkiler, üretim gibi alanlarda yer almasının ciddi bir şekilde engellenmesi bileşenlerine dayalı bir durumdur. Bozukluk kelimesinin insanı rahatsız eden negatif çağrışımını bir kenara bırakalım; sebebi net olmasa ya da bilinmese bile problemin hemen hemen hep aynı biçimde ortaya çıktığı kişide veya çevresinde rahatsızlık yaratan durumlar için kullanılmaktadır. Bu gözle ruhsal bozukluk derken özellikle duyguların, düşünce ve muhakemenin, davranış kontrolünün etkilenmesiyle kişinin kendi hayatını, ruhsal bütünlüğünü veya toplum içerisinde yer alışını etkileyen, kendine veya başkasına zarar doğurabilecek durumları kastediyoruz.

Bazı belirtilere tek tek baktığınızda çoğunluğu normalde rastlanabilecek duygu, düşünce ve davranışları içerir. Elinizin yeterince temiz olup olmadığını dert edip, ısrarla fazladan yıkamak gibi.. Bu tekil bir aşırılık olarak nadiren görülür, benzeri davranışlar aynı anda, çok sayıda, birçok durumda aynı kişi tarafından yaşandığında bir aşırılıklar yığılması olduğunda ve bu hayatın olağan akışını pek de yarara olmayan bir yönde değiştirdiğinde klinik bir durum var denebilir.

Bu, temelde sağlığın diğer bileşenlerinin bozulmasından ayrı tutulabilecek bir değişiklik değil. Tanım, sağlıkla ilgili sorunlar tıbbi sistem içerisinde yüzlerce yıldır tanımlana gelmekte ancak Sağlık hizmetlerini, ruh sağlığı hizmetlerini de hekimler dışında örneğin eczacılar gibi başka dalların da verdiğini biliyoruz. Sağlık hizmetlerinde eczacılar, fizyoterapistler veya hemşireler gibi değişik meslek gruplarıyla ortak çalışıldığı gibi, ruh sağlığı hizmetlerinde de yüzlerce yıl içerisinde oluşmuş tıbbi kurumsal yapının içerisinde hekimlerle birlikte çok sayıda başka meslek alanının kritik rolü var. Psikiyatrlarla sınırlı olmayan hekimlerin yanısıra sosyal hizmet uzmanları, psikologlar, psikolojik danışmanlar, özel eğitim uzmanları, hemşireler, ergoterapistler, dil-konuşma terapistleri, fizyoterapistler gibi meslek dallarını kapsayan çok uzun bir liste mevcut. Esas olan bütün bu hizmetin ne tür bir model içerisinde koordine edildiği, hedeflerin nasıl belirlendiği, işbirliğinin nasıl sağlandığı. Dünyada yaygın olan ve birçok başka sağlık sorununda olduğu gibi takım yaklaşımları, birikimlerin, değişik perspektiflerin, değişik bakış açılarının bir arada kişinin yararına bir araya getirilmesiyle tedavi hedeflerinin ve planlarının yapılması ve uygulanması.

BirGün

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Bodenverkehrsdienste machen sich fit für mehr Flugbetrieb

Drogenhändler setzten verstärkt auf digitale Angebote