Dünyanın dört bir yanında devam eden çatışmalar, yoksulluk, açlık krizi, insan hakları ihlalleri gibi birçok nedenle her yıl milyonlarca insan yaşadıkları yeri terk etmek zorunda kalıyor. Dünya Mülteciler Günü her yıl 20 Haziran’da, Birleşmiş Milletler tarafından mültecilere ilişkin farkındalığı artırmak için raporlar yayımlıyor, yeni bir yol haritası çıkartma amacını taşıyor. Fakat bunların hiçbiri mültecilerin hayatını iyileştirmek için yeterli değil. Dünya genelindeki milyonlarca mülteci bin bir türlü zorlukla hayatta kalmaya çalışıyor. Barınma, beslenme, eğitim, sağlık, güvenlik vb. ihtiyaçlarını karşılamak konusunda ciddi problemler yaşarken toplumda öncelikli düşünülen grupta yer alamıyor.
MÜLTECİ DOĞAN ÇOCUKLAR
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) Cenevre’de açıkladığı son rapora göre, dünyada 82 milyon 400 bin kişi şiddet, açlık ve insan hakları ihlalleri nedeniyle göç etti.
UNHCR, 2020 yılında koronavirüs nedeniyle getirilen seyahat kısıtlamalarına rağmen 2019’a göre yaklaşık üç milyon kişinin daha yaşadığı yerden ayrıldığını duyurdu.
UNHCR’nin raporunda, dünya nüfusunun 95’te birinin mülteci olarak kendi ülkesi dışında yaşamak zorunda olduğu kaydedilirken şiddet nedeniyle yerinden yurdundan edilenlerin sayısının 2011 yılına oranla iki kat arttığını duyurdu. UNHCR, 2011’de 40 milyon insanın yerlerinden edildiğini hatırlatarak 2020 yılının sonuna gelindiğinde 5,7 milyon Filistinli, 3,9 milyon Venezuelalı dahil olmak üzere dünya genelinde 30,3 milyon kişinin zorla yerlerinden edildiğini bildirdi. 4,1 milyon kişi sığınma başvurusunda bulundu. Dünyanın dört bir yanında bir milyon çocuk ‘mülteci’ statüsünde dünyaya geldi.
ÖNÜMÜZDE DURAN PROBLEM: ENTEGRASYON
Suriye’de 2010 yılında başlayan ve hâlâ devam eden çatışmalar nedeniyle Türkiye, sınırlarını paylaştığı büyük bir göç dalgasıyla 10 yıl önce karşılaştı. Dünyanın en büyük mülteci nüfusunu oluşturan Suriyeliler yaklaşık 4 milyon nüfusla en çok Türkiye’de yaşıyor. UNHCR’nin raporunda yer alan son verilere göre, Türkiye’de çoğunluğu Suriyeliler olmak üzere toplamda 3 milyon 700 bin mültecinin yaşadığı kaydedildi. Türkiye’deki mülteci nüfusunun yaklaşık yüzde 92’sini Suriyelilerin oluşturduğu belirtildi. Öte yandan raporda 2020 yılı kayıtlarına göre, Türkiye’de bulunan Suriyeli mültecilerden 38 bin 600’ünün ülkelerine geri döndüğü kaydedildi.
Fakat milyonlarca Suriyeli insana ev sahipliği yapan iktidarın yetersiz ölçüdeki mülteci politikaları nedeniyle Suriyelilerin toplumsal yaşama entegre süreci ve haklarına erişebilmesi konusunda büyük problemler masada durmaya devam ediyor. Suriyelilerin büyük kısmı artık Türkiye’de kalıcı. Savaş bitse dahi büyük bir kesim yani milyonlarca sığınmacının geri dönmesi ise artık uzak bir ihtimal. Bu ülkede doğan milyonlarca çocuk ve ekonomik hayatın içindeki varlıklarıyla bugün Suriyeliler de bu ülkenin bir parçası.
Başta İstanbul, Antep, Hatay gibi illerde yaşayan Suriyelilerin topluma entegre olması konusunda çalışmalar ise salgınla birlikte büyük ölçüde gerilemesine neden oldu. Halihazırda Suriyeli mültecilerin ucuz işgücü olarak ekonomide istihdam edilmesi gelir eşitsizliği yaratırken, salgınla birlikte birçoğu işlerini de kaybetti. Halihazırda eğitime uyum sürecinde olan Suriyeli çocukların, salgınla birlikte Eğitim Bilişim Ağı’na (EBA) erişimde ve ders içeriklerini takip etmekte güçlüklerle karşılaştı ve entegrasyonun en önemli araçlarından biri olan dil edinimini kazanmaları yavaşladı. Salgın döneminde ekonomik gelir kaybına uğrayan hanelerde, çocukların ev içi emeğe ya da hane bütçesine katkı sağlamak adına çalışmaya başladı.
KOZ ARACI OLARAK MÜLTECİLER
İki topluluğun entegrasyonun hızlı bir şekilde gerçekleşememesinin en büyük nedenlerinden biri ise mülteciler hakkındaki bilgi dezenformasyonu. Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki sığınmacı mutabakatının yürürlüğe girmesinin ardından tam 5 yıl geçti. Türkiye üzerinden Yunan adaları, Bulgaristan ve Yunanistan’a, buradan da Avrupa’nın diğer ülkelerine gitmek isteyen Suriyelilerin kitlesel göçünü önlemek ve bu göçmenlerin Türkiye’de AB’nin mali yardımını öngören anlaşma 18 Mart 2016’da imzalandı. Bu anlaşma karşılığında Türkiye’ye yaklaşık 6 milyar avro tahsis edildi. Bu yüklü mebla karşılığında Suriyelilerin eğitim, sağlık, barınma gibi temel insan haklarına erişim sağlaması, topluma entegre çalışmalarının sürmesinde mutabık kalındı. Fakat sık sık iktidarın Avrupa’ya karşı koz olarak kullandığı göçmenler, ekonomik kriz dönemlerinde ise öncelikli hedef haline geldi. Medya eliyle yayılan yalan haberler, Suriyelilerin ülke içerisinde çok iyi koşullarda yaşadığı, “hak etmediği” paralar aldığı haberleri iki topluluk arasında ilişkilerin yer yer gerilmesine neden oldu. Devlet kurumlarının bu süreç içerisindeki eksik ve şeffaf olmayan bilgilendirmeleri ise doğru bilgiye erişimi kısıtladı.
Türkiye’de yaşayan Suriyeliler
Suriyeli erkekler toplam Suriyeli sayısının %53,8’sini oluşturuyor. Suriyeli kadınların oranı ise %46,2. 10 yaşın altındaki Suriyelilerin sayısı 1 milyon 63 bin 629 (%28,9). Erkek-kadın sayısı arasındaki en büyük fark 69 bin 593 kişi ile 19-24 yaş aralığında. Yaş sayısı artıkça bu fark azalıyor. 55 üzeri yaş aralıklarında kadınların sayısının erkeklerden daha fazla olduğu görülüyor.
BirGün