in ,

KOÇUN KELLESİ

Öykü

"Yumuşak davranma abim. Piyasa it kopuklarla dolu abim.”

Aziz üniversiteyi bitirince hak, hukuk, adalet dağıtacağından havalara girdi. Annesinin, babasının ve kardeşlerinin gururu oldu. Birde çocukluk aşkı Nalan’ın gururuydu. Ne de olsa birbirlerini ölesiye seviyorlardı. Sokağında, mahallesinde Aziz’in adı sıkça geçer oldu. Kendisini tanımayanlar bu sayede tanımış oldu. Tanıdıklar ileri geri konuşur da, tanımadıkları konuşmaz mı, adettendir diye balıklama daldılar.

Aziz’in görev yeri belli olunca babası konuşma olsun diye:

“Evladım meslek yemini ettin, artık kanun adamısın. Görevini hakkınla yap şeytana uyma!” dedi.

“Şeytan da nereden çıktı baba?”

Oğluna ters ters baktı. Babasının üzerine laf olur muydu? Evin önüne küçük kamyonet yanaştı. İki kişi bir koçu paldır küldür aşağıya indirdi. Koç neye uğradığının şokunu atamadan ite kaka bahçenin orta yerindeki bir ağacın gövdesine azıcık kalın iple bağlandı. Koçun hareket alanı iyice daraldı.

Baba yanında kasap ile geldi. Aile tam kadro hazır ol da bekliyordu. Eksik olan bando takımıydı, evin babası böyle uygun görmüş olmalıydı. Üniversiteyi bitirmenin hediyesi koçun kellesiydi, kesilince kan ileriye doğru tazyikle akmaya başladı. Koçun çırpınışını birlikte seyrettiler. Babası akan kana başparmağını tuttu. Oğlunun alnına mühür basarcasına bastı. Duası saniyelik mırıldanmaydı, bir koça karşılık Aziz tüm kötülüklerden korunmuş olacaktı.

Gitme vakti geldiğinde ailece otobüs terminalinde bekliyorlardı. Birde çocukluk aşkı Nalan annesiyle bekliyordu. Oğlu otobüse binmeden önce babası konuşacaktı ama duygu seli arasında sesi çıkmadı. Muavinin sesi duyuldu:

“ Hop hop turizmin zıp zıp yolcuları yerlerinizi alınız.” Dedi.

Aziz annesinin, babasının ve Nalan’ın annesinin ellerini öptü. Kardeşleriyle sarmaş dolaş oldu. Nalan’a gelince kendisini zor tuttu.

Otobüs yola koyuldu. Aziz oturur oturmaz uykunun derinliklerine daldı.

Üniversiteyi bitirdiğinden bugüne kadar sıkı denetim altındaydı. Ailesi bir yandan, evlendirilecek kızların aileleri bir yandan Aziz aşağı yukarı derken bunalmıştı. Bunalsa da derdini anlatamamış, ‘Ben Nalan’ı seviyorum’ diyememişti.

Aziz bir ara uyandığında ağzının içine biri giriyormuş gibi geldi. Ürktüğünden:

“Anacığım.” Dedi.

Yanında on yedi yaşlarında saçları dağınık, tipi kayık bir genç oturuyor, gevrek gevrek gülüyordu:

“Hayrola abi uykunda yolunda gitmeyen bir şeyler mi vardı?”

Aziz yanında oturana baktığında:

“ Her şey yolunda! Birden boş bulundum.”

“Aman abim boş bulunma ortam başıbozuklarla dolu, başını almış gidiyor.”

Tipi kayık genç yan gözle ona bakıyordu ki:

“Abicim sen beyefendiye benziyorsun. Ne ayaksın? Bana bakma abicim… Ne iş tutarsın?”

Aziz gördüğü ilgiden kabardı. Onu süzdüğü anda:

“Ben bir kanun adamıyım. Okulumu yeni bitirdim. Adalet dağıtmaya görev yerime gidiyorum.”

Tipi kayık genç ilk önce afalladı. Kısa süre içinde gülmek ile gülmemek arasında gidip geldi:

“Heyyyt be abime bak… Kıçı kırıklar senden korksun abim. Yumuşak davranma abim. Piyasa it kopuklarla dolu abim.”

Aziz başını camdan yana dönüp uykuya daldı. Sabaha karşı uyandığında gerildi. Yanındaki koltuğun boş olduğunu görse de umursamadı. Dışarıya baktığında otobüs perona giriyordu.

Otobüs terminalinin önünden kalkan adliye yolundan geçen dolmuşa bindi. Ceketinin cebinden cüzdanını çıkardı. İçindeki paraları uçmuştu. Tipi kayık genç acımış olabilir miydi? Yoksa kanun adamının eline düşer miyim hesabı mı yapmıştı, ne olduğu bilinmez ama biraz olsun paracık bırakmıştı.

***

Aziz adliyede işe başlayalı bir yıla yakın olmuştu. Genç mezunlardan olduğundan kendisini kanıtlamak adına davalara çok önem veriyordu. Forsu burada bir kat daha arttı. Otobüste forsunu aşağıya indiren tipi kayık genci hiç unutamamıştı. Konusunu bile ağzına almamıştı.

Adliyede birde yıllarını eskitmiş başka bir adalet dağıtıcısı olan Üstün Bey vardı. Aziz’e yol gösteriyordu.

Bir gün Aziz makamında mahkeme dosyasını incelediği sırada mübaşir bir zarfla içeriye girip:

“Hâkim Bey bu zarf size gelmiş.” Dedi.

“Özel zarfa benziyor.”

Zarfı alıp acele ile üstten yırttı. İçindeki katlanmış kâğıdı aldı. Gönderen başkentten bir üst yöneticiydi.

“Çok muhterem Hâkim Bey,

İlçenizde Veli Şaşamaz partimizin üyesidir. Saygın bir kişidir. Miras davasında köydeki, ilçenizdeki yerlerinden payının en iyi yerden olmasını, gözetmenizi…”

Aziz, Üstün Beyin odasında soluğu alır almaz mektubu verdi. Üstün Bey gözlüğünü takıp yazıları dikkatlice okudu, koltukta oturan Aziz’e döndü:

“Dediğini yap derim.”

“Nasıl? Ben meslek yemini ettim, adaleti sağlayacağıma dair.”

Üstün Bey gözlüğünü çıkarıp masaya yavaşça bıraktı.

“Okulda başka hava eser. Yaşamın pratiğinde daha başka bir hava eser. Zamanla bu gibi şeylere alışırsın.”

“Hayır dersem…”

Üstün Bey hafiften gülümsedi.

“Aziz göze batmak var. Doğuya sürülmek var. İktidara kim gelirse gelsin suyundan git. Rahatına bak. En iyi yerlere gelmeye bak.”

Şimdi Aziz ne yapacaktı?

Hüseyin Habip Taşkın

05.06.2021

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Bund macht Fortschritte bei OZG-Umsetzung

BMU würdigt zehn Jahre gesellschaftliches Engagement für die biologische Vielfalt