HDP milletvekilleri Tayyip Temel ve Murat Sarısaç, kapatılma istemini içeren iddianamenin kabul edilmesini ANF’ye değerlendirdi.
Temel, Deniz Poyraz’ın katledilmesinden hemen sonra bunun gündeme gelmesini manidar bulduğunu söyledi. Sarısaç ise Türkiye’de daha önceki iktidarların da kapatma davalarıyla Kürt özgürlük mücadelesini bitirmeyi hedeflediklerini ancak sürecin yanılgıyla sonuçlandığını söyledi.
Anayasa Mahkemesi (AYM), Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması istemini içeren iddianameyi kabul etti. İddianamenin oybirliğiyle kabul edilmesiyle, 15 Ekim 2012’de siyaset yaşamına katılan HDP için kapatma davası süreci resmen başlamış oldu. Anayasa Mahkemesi, savunmaların alınmasından sonra HDP’nin kapatılarak, iddianamede hakkında siyasi yasak istenen 451 yönetici veya üyesinin tümüne veya bir kısmına siyaset yasağı getirebileceği gibi, sadece hazine yardımının kesilmesi yönünde de karar verme hakkı bulunuyor. Söz ve eylemleri ile partinin kapatılmasına neden olan parti yöneticisi, deneticisi veya üyeler 5 yıl boyunca herhangi bir siyasi partinin kurucusu üyesi veya yöneticisi olamayacak.
‘YARDAKÇILARI DIŞINDA HERKES HDP İLE’
Karar hakkında “Bir şekilde revize edilmiş şekliyle karşı karşıyayız” diyen Temel, bir önceki hazırlanan iddianame ile yeni iddianame arasında farklı bir durum olmadığını, en büyük suç olarak öne sürülen maddelerin de ‘uydurma’ gizli tanık ifadeleri olduğunu aktardı. HDP’nin kapsamlı bir planlama çıkardığını da sözlerine ekleyen Temel, “Hem hukuki savunma açısından hem de bizimle dayanışan, HDP’yi savunmaya hazır yüzlerce avukat, hukukçu bu konudaki kararlılıklarını iletti. AKP, MHP ve onların yardakçısı kim varsa siyasi gruplar dışındaki bütün çevreler HDP’yi savunmaya HDP ile dayanışma içerisinde olmaya hazır olduklarını belirtti“ dedi.
‘DEMOKRASİ GÜÇLERİNE DE MESAJ VERDİLER‘
AKP’nin HDP’ye yönelik politikalarının altında kendi iktidarının kaderinin yattığını ifade eden Temel, şöyle devam etti:
“İzmir katliamı, il binalarımızın önündeki provokatör grupların aile diye bir araya getirilip HDP’ye karşı nefret dilinin oluşturulması, Kobanê kumpas davasının yargılanmasında yaşanan ‚tiyatro‘ ve parti kapatma talebiyle hazırlanan iddianamenin mahkemece kabul edilmesinin tümü siyasi program ve çerçeve içerisinde gerçekleştirilen bir sistematiktir. Ancak bu siyasi iktidarın zorda olduğunu, tükenmişlik yaşadığını iç kirliliklerin dışarıya saçıldığı bir süreçte böylesi saldırılarla böylesi HDP’yi hedefleyen girişimlerle nispeten gündemi değiştirme amacını taşıdıklarını biliyoruz. Zamanlama açısından böyle denilebilir. Zaten kirliliklerini, cinayetlerini, hukuk dışı ilişkilerini devletin derinliklerine yerleştirdikleri için kirli güçleri çete yapılanmalarının tümünü Kürt sorununu çözümsüz bırakma çabasıyla kamufle ediyorlar. Kürt düşmanlığı yaparak bunları yapıyorlar. Kapatma davası ve İzmir katliamı zamanlaması elbette manidar ancak İzmir katliamıyla Türkiye demokrasi güçlerini hedefledikleri kesindir. Türkiye demokrasi güçlerine HDP ile yan yana gelmeye cinayet ile mesaj vermek istediler ama boşa çıkarıldı.”
‘SİYASİ ALANDA HDP İLE BAŞ EDEMİYORLAR’
Sarısaç ise kapatma davalarını politik bir süreç olarak değerlendirdi, şöyle dedi:
„İlki nasıl anayasaya aykırı bulunduysa ve geri gönderildiyse bu da aynı durum ama hem Devlet Bahçeli’nin hem de diğer bürokratiklerin açıklamaları Anayasa Mahkemesi üyelerini tehdit eder nitelikteydi. Tamamen Kürt düşmanlığıyla ilerliyor bu dava ve bütün politikaları. Bir konsept bu. Baş edemiyorlar siyasi alanda ve kendi geleceğini HDP’yi kapatarak, kapatmak isteyerek baş edeceğini düşünüyor.”
Sarısaç, AKP’nin halk nezdinde meşruluğunu kaybettiğini ve buna karşılık da demokratik yolları denemektense kapatma girişiminde bulunduğunu belirtti, „Ancak kaçırdıkları şey şu; bunlar Türkiye’de daha önce birçok kez denendi. Denenmeyen tek şey demokrasi ve barıştır. Bunlar denenmediği sürece de bu sorunları aşmak mümkün değil“ diye ekledi.
‘BİZ GÜCÜMÜZÜ HALKTAN ALIYORUZ’
„Kapatılma davalarına karşı tavrınız ne olacak“ sorusu üzerine de Sarısaç, şöyle konuştu:
“Biz meşru olan mücadeleyi bizden önceki yoldaşlarımızdan öğrendik ve devam ettiriyoruz. Büyük bedeller ödendi. Bundan sonraki mücadele de ondan az olmayacaktır. Kaybedecek olanlar parti kapatarak bu mücadeleden kurtulabileceğini sananlardır. Bu ne benim sözcüklerim ne de başka arkadaşımındır, bunlar mücadele geleneğini devraldığımız o siyasi felsefenin kendisidir. Bugün kurduğumuz her cümle o felsefeden geliyor ve bu felsefe de her gün daha büyüyor. Ne kadar baskı olursa olsun bu şiar güçlüdür, bu gücü de seçmenlerimizden alıyoruz. Bu halk büyük bedeller ödedi, bugün geldiğimiz nokta siyasi figürlerin değil, halkın gücüdür. Gücümüz halktır, onlar da bunu anlamıyor. Onlar tek liderlere dayalı, şirketlere dayalı bir politikayla ayakta kalmaya çalışıyorlar. Biz gücümüzü şirketlerden, yargıdan almıyoruz; tek dayanağımız, haklı mücadelenin savunucusu olmak ve bu mücadelenin savunucularından oy almaktır.”
HDP, HUKUK BÜROSU OLUŞTURDU
Siyasi kulislerde, Anayasa Mahkemesi’nin davayı en kısa sürede ve hatta 6 ayda sonuçlandırılabileceği beklentisi hakim.
Kapatılması siyasette de önemli etkiler yaratacak olan HDP’de yeni parti kurma, halen kurulmuş bir başka partiye geçme, partinin feshedilerek topluca başka partiye katılma yoluyla davayı düşürme ve bağımsız olarak bir sonraki seçimlere girme seçenekleri tartışılıyor.
HDP yönetiminin önceliği ise „partiyi savunmak“ ve bu konuda kapsamlı bir hazırlık yapıldı. Bu çerçevede partinin Hukuk Komisyonu güçlendirilirken, kamuoyunda tanınmış hukukçuların içinde yer alacağı bir hukuk bürosu oluşturulması kararlaştırıldı.
İddianamenin Genel Merkez’e ulaşmasının ardından HDP eş genel başkanları Mithat Sancar ve Pervin Buldan’ın katılımıyla yapılacak toplantılarda, dava ve savunma sürecine ilişkin yol haritası belirlenecek ve daha sonra da hukukçular iddianamedeki iddialara ilişkin savunmaları hazırlayacak.
ANF