„Kötü Yol“ 1966 yılında yazılmış. İlk baskısı 1969’da, 8. baskısı ise 2007’de yapılmış. Usta bir gerilim romanı diyebileceğimiz yapıt iyi bir Yeşilçam klasiği olabilecek denli dram, trajedi, akıcılık ve heyecan dolu.
Kurgu çok olağan aslında. Üstadın kahramanları yine her zamanki yurdum insan insanları. Evin babası içkiden ölüp düştüğünde İhsan, on yaşında bir çocuktur. Anne Ayşe Hanım çamaşırcılık yaparak çocuklarına bakar, ailesini geçindirir. İhsan büyür, bir müteahhidin yanında katiplik yapar. Küçük kız kardeşi Nuran ise o yıllar saf köylü çocuklarının bilinen rüyalarını görmektedir. Artist olacaktır, film çevirecek, şana şöhrete kavuşacaktır. Aile kendi halinde, kendi yağında kavrulmaya çalışırken günlerden bir gün İhsan’ın yanında çalıştığı müteahhit, yeni bir ihale aldığını, başka bir şehirde sürdürülmesi gereken yol çalışmalarına İhsan’ı da katmak istediğini belirtir. İyi para kazanacaktır, İhsan işi kabul eder.
Üstat gariban adamın, kadının düşlerini bile en ince ayrıntısına kadar bilen, tanıyan, hayatın gerçekliğinden gelen bir kalemdir. İhsan’ın arkadaşı uçkuru ve ahlakı düşük Reşat, müteahhittin hanımıyla beraberdir. Reşat aynı zamanda da şirketin ve evin şoförüdür. Adam zamanında dikkat etmemiş, kendisinden yaşça çok küçük bir kızla evlenmiştir. Yaşından ve sağlığından dolayı artık karısını mutlu edememektedir. Kadın da mutluluğu kötü yolda ilerleyen Şoför Reşat’ta bulmaya çalışmaktadır.
İhsan yeni iş yerine bir başka arkadaşıyla yollanırken büyük yanlış yapar. Annesini ve kız kardeşini Reşat’a teslim eder. Hani adam arkadaş ya işvereninin karısıyla düşüp kalkan sefil Nuran’ı kandırır. Onun hayalleriyle oynar ve onunla birlikte olur. Anne Çamaşırcı Ayşe’nin olup bitenden haberi olmaz. Oğlunun arkadaşıdır, yadigarıdır, Reşat eve ve Nuran’a göz kulak olmaktadır. Reşat’ın patronunun arabasıyla nice kadını-kızı baştan çıkarttığını söylemeye gerek olmamalı, ama nedense onunla beraber olanların hiç suçu yokmuş gibi bakılmamalı.
Patronunun karısını müteahhidi öldürmek için ikna eden Reşat, en uygun fırsatta kadını yüklü bir meblağ alarak dolandırır. Kadını da patronunu arayıp, sizi öldürtecek diyerek ihbar eder. Adam da helal olsun diyerek rezil Reşat’a üstüne üstlük bir de mükafat verir. Karanlık dünyadan tanıdığı Osman ile karşılaşan Reşat artık İstanbul’a gitme gelme vaktinin geldiğini anlar. Nuran onu tren garında bulacak, yine yalanlarına inanacak, rüyasını gerçekleştirmek için onunla İstanbul’a gelecektir. Reşat eski karısından boşanmak için kaçmakta, Nuran’ı Yeşilçam’a kazandırmak için uğraşmaktadır. Nuran’ın da kötü yola düşeceğini anlamak için dönemin siyah beyaz yerli filmlerine bakmak yeter. Yine de anlatıdaki kesintisiz ustalık gerilim dikkat çeker.
Üstadın kurgusu tesadüflere ihtiyaç duyar. Evden, geriye mektup bırakarak kaçan kızının ardından Çamaşırcı Ayşe vefat eder. İhsan’a komşular haber gönderir. Ayşe kadın oğluna bıraktığı vasiyette kız kardeşini bul, onu koru, demiştir. İhsan yollara, dahası İstanbul’a düşmeden gelir.
Osman’ın üvey kızı Nermin ile yine bir tesadüf sonucu tanışan İhsan ona, kız da İhsan’a aşık olur. Osman yeraltının adamı, Reşat’ın da arkadaşıdır aynı zamanda. Önüne geleni mıhlayan Reşat burada da rahat durmaz. İhsan, Nermin ile annesine kendi kız kardeşinden bahseder. Onu bulduktan sonra hayallerindeki pembe, pardon kiremitli evi yapmak için taşraya, köye gitme hayalleri kurarlar.
Tesadüflerdeki aşırılık ve abartı rahatsızlık verse bile romanın gerçekçi bir eser olduğuna kafayı takmayız. Gerilim yüklü anlatı bittikten sonra olup bitenlere kafa yorarız asıl. Müteahittin karısı da kalkıp İstanbul’a, kendisini aldatan Reşat’ı bulmak için gelmiştir. Reşat’ı İhsan da aramaktadır. Koca İstanbul’da ikisi Reşat’ı değil birbirlerini bulurlar. Bir barda bir şeyler içerken artık dansözlük yapan Nuran’da ikiliyi tanır ama açık vermez.
Ağabey kız kardeşini yine bir tesadüf sonucu yolda bulur. Adamın biri kolundan çekiştire döve sokağın ortasında bir kadınla uğraşmaktadır. Yardım dileyen kadına yönelen İhsan, ikiliyi gökte ararken yerde bulur. O zamanlar memlekette töre ve namus cinayetleri ve günümüzde bu konulara hassasiyet gösteren Almancılarımız pek olmadığından İhsan vicdan muhasebesi yapar, Anacığı Ayşe, kız kardeşi için öldür değil, koru, kolla demiştir. Hem Nuran da bin pişmandır, yaptığı yanlışları artık görebilecek kadar ezilmiş, pişmiş ve olgunlaşmıştır.
Sürükleyici hikaye, dahası roman mutlu sonla biter. İhsan Nermin’ine kavuşur. Osman polise ihbar edilir. Romanın sonundaki kaçıp kovalamaca sahnesi ustalıkla yansıtılır. Reşat sonunun eski patronunun kendisini arayan karısından geleceğini hesaplamaksızın bildiğini yapar. Akıbetini gazeteler yazar, kadın intikamını alacak mıdır?
Romanda Orhan Kemal‚in olmadığını, onun kişisel değerlendirmelerini bulamadıklarını iddia edenlere şaşmalı. Anlatıcı hep işim içinde olmak zorunda mıdır, sorgulanmalı. Ayrıca Orhan Kemal’e has, onun ustaca geliştirip kullandığı, o kadar da rahatsızlık vermeyen bir üsluptur bu.
Yine sıradan insanların bilinen, tahmin edilen, malum hikayeleri. Yine şaşırtmadan öte doğal, olağan, ahbap kahramanları. Duru bir dil, heyecan yüklü, sürükleyici bir anlatı. Yer yer herhangi bir Yeşilçam filmi, yer yer bir Yılmaz Güney‚in ilk filmlerinden birini izliyormuş hissine kapılıyor insan.
“Kötü Yol”un daha çok baskısının yapılacağı, başka dillere zamanı gelince çevrileceği, hakkında araştırmalar yapılıp, tezler yazılacağı ortada. Çünkü romanda insanlar var, kendimiz, hepimiz.
10.01.2012
22:20