İri yapılı, kirli sakallıydı. Öğretmenden çok, akşamdan kalma tipleri andırırdı. On dakika ders işler, özel hayatından kesitlerle tamamlardı zamanı. Sınıftan çıt çıkmazdı, esneyen, burnunu çekenlerin dışında. Kalemini yere düşürenler de vardı tabii.
“Karım…” diye başlardı her seferinde. “Çok cahil. Hiçbir şeyden anlamaz. Bana kakaladılar. Sevemedim. Pasaklı.”
“!!!”
“Ben ki, bakmayın şimdiki halime! Yakışıklıydım önceleri. Etrafım hoş, boylu poslu nice bayanlarla çevriliydi. Üstelik şöyle böyle değildiler. Moderindiler. ”
“!!!”
“Pikniğe giderdik ara sıra. Köy yolunda bindiğimiz cip devrildiydi bir kere. Genç öğretmenler çığlık çığlığa. Hiç unutmam. Üzerime düşmüştü aralarından biri. Kumraldı, kiraz dudaklıydı… Of, çok güzeldi! Göz göze gelmiştik doğal olarak. Beni beğendiği belli. Gülümsedi. Ne keyifli günlerdi. Unutamam.”
Hepimiz birbirimize baktık. Matematik dersinde problem çözerken, ortaya çıkan bu konu da ne diye! Tüm sınıf kıkırdıyor, merakla onu dinliyorduk.
“Bir gün, yağmur sağanak halde yağıyordu. Bayanlar nasıl da ıslanmışlar! İçleri görünüyor! Şemsiyeyi kaptığım gibi onlara yetiştim. Çok sevindiler. Centilmenliğime iltifat ettiler. İkisi de genç ve güzeldiler. Koluma girip sımsıkı sarıldılar. Dirseğim. Islak bedenlerine değdikçe daha da sokuluyorlardı. Okula yaklaştığımızda neredeyse yanak yanağa idik… Siz anlamazsınız tabii, çocuksunuz. Ama ben delikanlıydım. Anlattıklarımın hepsini yaşadım. Ah! Ne güzel günlerdi. Eşeklik bende, böyle bir kadına razı oldum. Şansızım!”
Aileme söylemeye karar verdim. Özellikle çocuklarını yerden yere vurmasına içerlemiştim.
“Olmaz olsunlar! Şeytan görsün yüzlerini! Analarına çekmişler! Hem aptal hem cahil hem hayırsızlar!”
Son sözleri öyle sert söylemişti ki sıranın altına girip bir şeyler arıyormuşum gibi oyalandım. Anneme durumu anlatmaya çalıştığımda gözleri fal taşı gibi açıldı. “Bu ne yaa!” dedikten sonra “Geveze bir adam desene!” diye söylendi. Babama anlatacağını, bir çözüm bulacaklarını düşünüyordum.
Muammer bey her geçen gün hırçınlaşmaya, köteğini sıklaştırmaya, fantastik öykülerinin dozunu arttırmaya devam etti. Sınıfın en zeki, en çalışkan öğrencilerinden biriydi Kaya. Kekelemesini Muammer beyin saldığı korkuya yoran bir ben miydim acaba? Öğretmeninin ayakkabılarını bedava boyamak da kurtaramamıştı Cafer’i. Paydos zili çaldıktan hemen sonra heyecanla sererdi boya takımlarını duvar dibine. Çalışkandı, neşeli bir oğlandı Cafer. Hayrandım ona. Ders konuları dışında bilmediği şey yoktu sanki. Uzun teneffüslerde top peşinde koşardı. Esaslıydı şutları. Kısa aralarda Mandrake’ye özenir, sihirbaz oluverirdi karşımızda. Şaşırırdım büsbütün. Hayatı biz değil de o yaşıyormuş gibi gelirdi bana. Merak ederim gözlerinde kıvılcımlar çakıyor mudur hâlâ.
Muammer bey; tükürüklere boğarak azarladığında Cafer’i çok üzülürdüm. Hele tırnak kontrolü!
“Pislik! Nedir bu tırnakların hali? Annen görmüyor mu seni?”
“Efendim, ayakkabı boyası bu. Çıkmıyor.”
“Başlarım senin boyana! Hem aydan aya mı yıkanıyorsun sen! Defol git! Gözüm görmesin seni! Kerpetenle kökünden çekeceğim hepsini yoksa! O zaman görürsün gününü!”
Gözü çapaklı Nuriye de temizlikten çakar, hocanın hışmından kaçamazdı. Kendi tıraşsız yüzüne bakmadan, kırışık gömleği üzerinde, bayılırdı incitmeye. Yolunmuş saçları, elinde tokası, okulun arka sokaklarında gözlerini ovuştururken bulurduk arkadaşımızı.
İşte o uğursuz günlerden biriydi yine. Muammer bey selâmsız sabahsız ödevlerimize bakmaya başladı. Paltomu çıkaramamıştım bile. Şamarından ölesiye korkuyordum. Çantadan defterimi çıkarmak üzereydim ki birinin defteri havada uçtu. Cafer aman dileyemeden hocanın elleri kulaklarını kıskıvrak yakalamış, sıktıkça sıkıyordu. Bağırmamak için ağzımı elimle kapadım.
“Ulan deyyus! Kaç kez dedim sana! Bu defter değişecek! Kaz kafalı! İt oğlu it! Öldürecem ulen! Al sana! Al sülalene!”
Başını yazı tahtasına vurdukça yüreğimiz, bedenlerimiz titredi. Oğlan bir daha gelmedi okula.
Sol kulak zarının yırtıldığı, dava açıldığı… Oh dedim içimden. İnşallah hapse girer çürürsün orada. Baş ağrılarım o günlerden beridir, bilirim. Bizimkilere söyledim. Başka okula gitmek istiyorum dedim. Hele bu dönem bitsin, bakarız dediler. Nasılsa bitirme sınavlarına başka öğretmenler giriyor.
ARALIK, 2010