“Ağaçların yeşil yaprakları arasına beyazçiçekler serpilmiş, ilkbaharın müjdecileri rengârenk kelebekler uçuşuyorlar özgürlük türküleriyle. Gökyüzü güneşe geçiş izni veriyor, doğa ananın yer sofrasıyla kucaklaşıyor Denizin üzerinde martılar aşiretleriyle her zamanki turlamalarında. İnsanlar sokak aralarında hareket halindeler. Sokakların dilleri yok ki geçmişe doğru akıp gitseler, geçmişten geleceğe doğru yaşanmış öyküler anlatsalar…”
Deniz okuduğu kitabının arasına ayracını koydu. Masanın üzerine kitabını bırakıp, balkona çıktı. Hafiften ılık bir yel yüzünü sarıp sarmaladı. Balkondan denizin bir bölümü gözüküyordu. Gözlerini yumduğu anda babasının sesini duydu:
“Günaydın kızım. Adın gibi denizin bir bölümü karşında gözüküyor. Deniz de, bulunduğumuz kara parçası da tarih kokuyor.”
“Kara parçası tarih kokabilir ama deniz nasıl tarih koksun baba?”
“Kızım tarih acılarla, katliamlarla, savaşlarla doludur. Her medeniyet saydıklarımı yaşamıştır. Bir avuç insan rahat etsin diye kendi halkına bile eziyet edenlerle doludur. Her medeniyetin masum görünen yüzü kirlidir.”
“Kahvaltımızı yapıp, dolaşalım baba. Bir daha buraya gelemeyiz. Başka medeniyetlerin yaşadığı yerleri görürüz.”
“Kahvaltıya inelim. Sonra da çarşıyı dolaşalım. Öğleden sonra denize gireriz olmaz mı?”
Baba, kız kahvaltı masasındayken adadan gelmekte olan bir gemi küçücük limana yaklaşıyordu. Deniz gemiyi görünce ilgiyle izledi. Babası kızına baktığında:
“Adada yaşayan komşularımız geldi,” dedi.
“Ne komşusu baba?”
“Kızım geçmişe doğru baktığında yaşanmışlıklar ortaya saçılıyor. Gelenler, üç yüz mü, bin yıl mı desem bilemiyorum, uzun süre burada yaşadılar, buranın yerli halkıydılar. Dilleri bizden farklıydı. Bu topraklara can kattılar. Aynı zeytin ağaçları onların dönemlerinde de vardı. Bizim efendiler ne yapıyor? Var olanı kesip, kökleyip beton yığını yapıyorlar. Buranın zeytinyağı meşhurdur. Geçmişten kalma bir zeytin yağ fabrikası vardı. Bu fabrikadan her yere zeytin yağ gidermiş, geçimlerinin birisi buymuş. Annen sağ iken yıllar öncesinde buraya gelmiştik. O zaman eski taş evler, tahtadan yapılma evler ayaktaydı. Geminin limana yaklaştığı yerden komşularımızın adası gözükmez. Yirmi dakikalık yürüme mesafesinden sonra küçük dağın sırtlarından ada gözüküyor. Oradan insanlar, evler silik de olsa gözüküyor.”
Baba ile kız evden çıktılar, hiç konuşmadan sokak aralarında taş evleri, tahta evleri inceliyorlardı. O zamanın koşullarında yapılsa da işçilik göz kamaştırıyordu. Çoğu yerler bakımsızlıktan, ilgisizlikten değişime uğramıştı. Çarşının içinden hafiften yukarıya doğru çıkan sokağa saptıklarında tarihin izlerini süren evlerle karşılaştılar, ilgileri daha çok arttı. Çoğunluğu elden geçirilmeyi bekliyordu, ama ağır ağır yok olmaya bırakılmışlardı. Elden geçirilenler ise ömürlerine ömür katmışlardı. Yukarı çıktılar, deniz ve yerleşim alanları gözüküyordu. Bir yanda tarihi yapılar, diğer yanda betonlaşmanın önü açılıp dağlara doğru hücuma geçmiş çok katlı beton kondular her yerdeydi. Gökyüzünde güneş coşmuşçasına sıcaklığını yeryüzüne üflüyordu. Alta kalan dağların yıllardır ben burada kök saldım diyen duruşları göz alıyordu.
Doğanın içinde baba ve kız ağacın koruyucu gölgesine sığınmış, görüş alanındaki yerlere sessizce bakıyorlardı. Oysa doğa kendi güzelliğini, beton yığınları arasında sıkışıp kalmış baba ve kızına ‘bizi’ koruyun mesajı veriyordu.
Yorgunluklarını atan baba ve kız geldikleri yerden aşağıya doğru etrafı, kayalıkları inceleyerek inmeye başladılar. Karşılarına çıkan kazılmış yuvarlak çukurlara bakıyorlardı. Taş duvarlı bahçeler, taş evler adeta tarihin sayfasını yok saymaya, terk edilmişliğe bırakılmışlardı. Ağaçlar bakımsızdı. Zeytin, erik, armut, badem ağaçları dört gözle eski sahiplerinin gelmelerini bekliyor gibiydiler.
Az aşağıya sola doğru indiklerinde hafiften düz bir alanda birisi elindeki dedektörü toprağa doğru tutmuş, bir sağa ve sola hareket ettirerek ilerliyordu. Uzun boylu, zayıf biriydi, saçları kumraldı. Yanında siyah saçlı olanı ise toprağın renk tonuna bakarak ilerliyordu. Baba kız oldukları yerde nefeslerini tuttular, bir filmin heyecanlı sahnesini izliyor gibiydiler. Sonra defineciler dağın arkasına geçerek gözden kayboldular.
Deniz başını babasına çevirdiğinde:
“Define avcılarını duydum da böyle canlısını görmedim.”
“Kızım asıl işi götürenler define avcıları değil, devletlerin içinde çöreklenmiş bazı yetkili şahıslardır. Büyük sermayedarlardır. Dokunulmazlık zırhları vardır. Bu gördüğümüz tek tekçilerdir. Yakalanan varsa bunlardandır. Bunların yaptıkları da hoş değildir. Dedektörler piyasada yasal yoldan satılmaktadır.”
“Baba desene çelişkiler içinde yaşıyoruz.”
“Kızım dünya coğrafyasında yaşayan insanlar çok acılar çekmiştir. Topraklarından koparılanların yerlerini işgal edenler o medeniyetin izlerini silmek için yakıp yıkmışlardır. Günümüzde barbarlığın izlerini kendi coğrafyamızda ve dünyada da görüyoruz.”
Baba kız çarşı merkezine inmeye yakın yerde bir cami gördüler. Caminin bahçesinde şortlu, askılı ve yarım kollu tişört giyen kadın ve erkekler duruyordu. Baba:
“Gel bizde girelim. Çeşmeden elimizi yüzümüzü yıkarız. Birazda burayı izleriz.”
Baba kız cami içinde namaz kılanları görünce kısa bir süre izlediler. Baba kızının omuzuna elini attığında:
“Gel, bu mimari yapıya bakalım.”
Ön kapının sağında kare taşlardan yapılmış yuvarlak şekliyle yukarıya doğru uzanan minareye baktılar. Kapı ağzına geldiklerinde içeriye gözleri kaydı. Kız:
“Burası resmen kilise! Ama nasıl olur?”
Babası yönünü banklarda, ayakta duranlara döndüğünde:
“Çarşıda evlere bakanları gördük. Elini duvarlara sürenleri, başını yaslayanları gördük. Burasıda misafirlerimizin ibadet etme yeriydi. Hatırlıyor musun? Gençliğe adım attığında ben aşağı okulda öğretmenlik yapıyordum. Kışlık sinemamız vardı. Taşlarla örülmüştü. Devasa büyüklükteydi. Orası o bölgenin kilisesiydi. Araştırmalarımdan çıkan sonuç buydu. Bölgenin yerli göçmenleri ve mübadelede gitmeyenler oranın kilise olduğunu bilirler. Tarihi yok etme, yaşanmamış olarak gösterme her medeniyette olmuştur. İnsanlar acılar içinde birileri tarafından harmanlanıyor.”
Baba ve kızı düşünceler içinde adadan gelen komşularına bakakaldılar.
18.05.2021