in ,

Noam Chomsky ile söyleşi

“Cidden pişman olduğum bir yanlışlığı itiraf etmeliyim”*

Pek çok davanın peşinden koşmuş 92’lik asi, kapsama alanı geniş bir konuşmada, aktivistlerin, entelektüellerin ve Joe Biden’ın Amerika’daki rolünü tartışıyor. Yıllar önce dünyayı tehdit eden üç felaketten birinin pandemi olacağını öngören Chomsky buna dair pişmanlığını da paylaşıyor

Çeviri: Sevil Kurdoğlu

92 yaşındaki Noam Chomsky hala bir siyasal aktivist. Son zamanlardaki söyleşilerinde ve yeni kitabı Aktivistler İçin Chomsky’de, 1960’ların sivil haklar ve savaş karşıtı hareketleri ile ilişkisini değerlendiriyor ve bugünün aktivistlerine dersler ve uyarılar sunuyor.

Chomsky hep entelektüellerin toplumda uzlaşmaz bir rol oynamaları gerektiğini iddia etti. 1967’deki makalesi, “Entelektüellerin Sorumluluğu”nda entelektüelleri ve politika yapıcı bürokratları Vietnam felaketine ortak olmakla vurucu bir şekilde eleştiren Chomsky, Amerikalılara, “sonuçları ne olursa olsun, dürüst olmak” tavsiyesinde bulundu.

Pek çok muhafazakâr ve soldaki bazıları tarafından Birleşik Devletler’e karşı eleştirisinde kibirli olmakla nitelenen Chomsky, Amerikan ahlaki kayıtsızlığı ve gücün yanlış kullanımı eleştirisinden hiç taviz vermedi.

MIT’de (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) 60 yıldan beri linguistik teori ve dil gelişimi alanında öncü olan Chomsky, zamanının büyük bölümünü yazmaya ve siyasal çalışmaya vakfetti. Arizona, Tucson’daki evinden telefonla Capital & Main’e konuşan Chomsky’i, “Eğer ciddi bir sorun olduğuna ve o konuda bir şey yapabileceğinize inanıyorsanız, sade ahlaki temellerden hareketle yapabileceğinizi yapmalısınız -yani bir aktivist olacaksınız demektir” diyor. Aşağıdaki söyleşi, uzunluk ve sarihlik açısından düzenlenerek yayına hazırlanmıştır.

Kelly Candaele: Aktivistler için Chomsky’yi okurken 1960’lardan beri olan pozitif değişikliklerden ne kadar cesaretlendiğiniz beni şaşırttı.

Noam Chomsky: Geçmişte Birleşik Devletler’de ırklar-arası evliliklere karşı yasalar vardı ve bunlar o kadar aşırıydı ki, Naziler bile bizim kadar ileri gitmeye razı olmadılar. Afrikalı-Amerikalılar mülkten edinilen zenginlikten mahrum kaldılar çünkü ev sahibi olamıyorlardı. 1960’lara kadar çevre hareketi ve saldırganlığa karşı muhalefet yoktu. İkinci Dünya Savaşı’ndan beri işlenmiş en kötü suç olan Vietnam [Savaşı’na] karşı muhalefeti örgütlemek 1960’ların sonuna kadar süren zor bir çalışmayla oldu. Irak Savaşı’na geldiğimizde saldırganlığa karşı muhalefet o kadar ileri gitmişti ki, savaş daha başlamadan her yerde kuvvetle protesto edildi. Bu özverili aktivist çalışması sayesinde oldu.

Sosyal değişim için bazı hareketlerin diğerlerinden daha başarılı olduğunu ileri sürüyorsunuz.

Bugün Siyah Hayatlar Değerlidir’i Antifa ile karşılaştırın. Antifa kaybetmekte olan bir önerme ve sağa bir hediye. Siyah Hayatlar Değerlidir ise, tersine, şaşırtacak kadar başarılı bir hareketti, siyah ve beyazların nüfusun büyük çoğunluğu tarafından desteklenen dayanışma hareketi. Bu, uzun yıllar süren aktivist örgütlenmesinin sonucuydu.

Donald Trump’ın dayanıklı politik popülaritesini neye bağlıyorsunuz?

Trump çok başarılı bir itimat adamıydı. Son 40 yılda %1’in en tepedeki kısmı toplam ABD serveti içindeki yerini %10’dan %20’ye çıkararak ikiye katladı. İnsanlar bu rakamları bilmeyebilir ama bugün gerçek ücretlerin 1979’dakinden daha düşük olduğunu biliyorlar. Bütün bunlar öfkeye ve değişim isteğine yol açıyor. Değişimin olası bir hali, kabaca, ılımlı sosyal demokratik hatta uygun olanıdır; yani Bernie Sanders hareketi. Değişimin diğer hali zaten zengin olanı daha da zengin eden Trump’ın savunduğu değişimdir.

Başkan Biden, Paris iklim anlaşmasına yeniden katıldı, devasa bir teşvik planını geçirdi, dikkat çeken yeşilci unsurları olan büyük bir altyapı planı öne sürdü. Alabama’daki Amazon oylamasında [Amazon’un Alabama’daki işyerinde sendikal örgütlenme için yapılan oylama.-ç.n.] emeği azimle savundu. Her şeyi doğru yapıyor, değil mi?

Bahsettiğiniz bazı şeylerde haklısınız, evet. Diğer bazılarında, Biden kısmen haklı. Yurt içi teşvik paketi Cumhuriyetçilerin %100 muhalefetine rağmen geçti; bu doğruydu. Çok yoğun bir aktivist çalışmasının baskısı altında o yönde hareket etti. İklim politikalarında da, dikkate değer bir aktivist baskısı altında, Biden, daha önceki herhangi bir programdan daha iyi olan, oldukça makul bir iklim programı öne sürdü.

Vurgu ve analizlerinizin çoğunu, hepsini değilse bile, aktivistlerin politikacıları belli bir yöne itmesi üzerine yapıyorsunuz, sanki politikacıların kendi değerleri yokmuş gibi. Yasama başarılarını konsolide etmek için bir politikacının sahip olması gereken gerçek becerilere ne demeli?

Biden’ın iklim politikasına bakalım. Arka planına bakarsanız, türleri yok olmaktan kurtarmak ve bir çeşit Yeşil Yeni Anlaşma yapmak için yıllardır sürmekte olan bir aktivist baskısı var. Bir iki yıl önce bu gündemin tamamen dışındaydı. Aktivistler Kongre’deki ofisleri işgal etmeye kadar işi vardırdılar ve Sanders dalgasıyla Kongre’ye gelen genç liderlerin desteğini aldılar. Biden’ın programı buradan geliyor. Şimdi, evet haklısınız; onu bir yasama programına dönüştürmek beceri ister. Ama bu beceriler, programın gerçekleşmesini sağlayacak tabandan gelen baskı olmadan zaten kullanılmayacaklar.

Amazon’un sahibi Jeff Bezos, Siyah Hayatlar Değerlidir, LGBTQ hakları ve kadın haklarından yana olduğunu söylüyor. Ama desteklemeyeceği bir ilerici politika var ki, o da sahibi olduğu işyerlerinde sendika hakkının olması.

Onun kadın hakları konusundaki tavrını bilmek istiyorsanız bir Amazon deposuna bakın. Çalışma koşulları korkunç. Çalışan insanlara karşı tavrını görmek için, teslimat yapan kuryelere bakın. Sistem öylesine dikkatle inşa edilmiştir ki, teslimatı yapan şoförler onun işçileri değildir. Amazon’un taşeronu olan küçük şirketler tarafından istihdam edilirler, bu da berbat ücretler almaları ve şoförlerin gidecekleri yere varmakta en hızlı şekilde yarışmaları için gözetlendikleri anlamına gelir. Ama Jeff Bezos, “Hiçbir şey bilmiyorum, benim işçilerim değiller”, diyebilir. Bezos sendikaya karşı çıkıyor, çünkü sendikalar işçilerin kendilerini Bezos gibi kurtlara karşı savunabilmeleri için tek yoldur.

“Biz Nasıl Yaratıklarız?” adlı kitabınızda ortak iyilik üzerine bir bölüm var, orada “özgürlükçü sosyalist” gelenekten bahsediyorsunuz. Kendinizi tarif ettiğiniz gelenek bu mu?

Evet, bütün hayatım boyunca. “Özgürlükçü sosyalist” Avrupalı bir deyim. Birleşik Devletler’de anarşizmin bir çeşididir. Özgürlükçü sosyalizme göre işyerleri/teşebbüsler onlara katılan insanların mülkü olmalı ve onlar tarafından demokratik bir şekilde yönetilmeli. Bizdeki mevcut sistem totaliter bir sistemdir. Emirler yukardan gelir ve aşağıya geçirilirler, en altta da yaşamınızı sürdürebilmek için kendinizi kiralamanıza müsaade edilir. Buna da iş bulmak denir.

Geniş bürokrasilerin elbette kusurları var. Ancak karşı karşıya olduğumuz problemler düşünülürse, bunlara karşı güçlü ve aktif bir hükümet ve aynı zamanda da uluslararası bir yaklaşıma ihtiyacımız var.

Küresel ısınmanın sınırları yok. Pandeminin sınırları yok. Nükleer silahların yayılımının sınırları yok. Bu da uluslararası dayanışma ve işbirliğine ihtiyacımız var demektir. Soru şu: Bunu nasıl bir yapı yerine getirebilir? Yukarıdan kontrol edilen ve diğer insanların itaat ettiği otoriteryen bir yapı mı yoksa yerel topluluk ve işyerlerinden daha büyük birliklere kadar her seviyeden halk katılımıyla demokratik mi olmalı?

Medyanın nasıl işlediğine dair pek çok yazı yazdınız. Sağda QAnon’nun yanında Fox News da var, her ikisi de insanları aslolarak bütün kurumların yozlaşmış olduğuna inanmaya teşvik ediyor. Solun bir kısmının eleştirel yaklaşımı da medyaya ve siyasal kurumlara duyulan güvensizliğe katkıda bulundu mu?

Ben de dahil sol, medyayı uzun zamandan beri eleştirmekteyiz. Mesele yalan söylemeleri değil. Mesele, medyanın kurumsal yapısının haberleri çerçevelendirmesi ve konu seçiminin insanlara pek çok bakımdan dünyanın çarpıtılmış bir resmini sunmasıdır. QAnon** ile ilişkili olarak bahsettiğiniz eleştiri pek çok insanın hayatına gerçekten zarar verildiği temellidir. Bağımsız çiftçilerin çoğunun terk etmiş olduğu kırsal Amerika’da bir tura çıkın. Kırsal kasabalardan geçin evlerin satılık, işyerlerinin kapanmış olduğunu göreceksiniz. Bu koşullar varsa insanlar kızgın ve küskündürler.

QAnon’un büyümesi bana ekonomiye indirgenebilir gözükmüyor, fakat daha çok insanı özel kılan esoterik dile yönelik psikolojik ihtiyaçtan ortaya çıkıyor gibi geliyor.

Evet, ama böyle bir şeyi 30’larda, ben çocukken, işçi hareketi örgütlenirken göremezdiniz. Hep beraber ileriye gideceğimize dair bir anlayış vardı. İnsanların şeylerin çöktüğünü gördükleri zaman QAnon ortaya çıkar. Örgütlü, etkin aktivizm ile hayal kırıklığı yaşayan bir toplum arasındaki fark budur.

Söylediğim şu ki hem sağ hem sol önemli sosyal ve politik kurumlarımızın aslolarak kötücül gücün havuzları olduğunu iddia ederse, bu toplum için çok kemirici olabilir.

Benim pozisyonum bu değil. Biden’a gelince, örneğin, programının oldukça pozitif yanları var. O kadar ki, örgütlü, bilgili, adanmış bir halk politika yapma sürecini etkileyebilir, halkın ihtiyaçlarına karşılık veren kurumlar elde edilebilir. Yaşamları muazzam bir şekilde değiştiren Yeni Anlaşma [New Deal] gibi. Yönetim örgütlü halkın baskılarına karşılık verme yanlısıydı. Kurumlar illa da kötücül değildirler, fakat eğer hesap vermeyen bir özel güce dayanıyorlarsa, evet, tabii ki kötücül olacaklar.

2008’de yaptığınız bir konuşmada gezegeni tehdit edebilecek üç şeyden bahsettiniz: nükleer savaş, çevresel felaket ve potansiyel bir pandemi. Olası bir pandemiye ilişkin olarak, o zaman bilimsel yazında bulunabilen bir şeyleri mi okuyordunuz?

Cidden pişman olduğum bir yanlışlığı itiraf etmeliyim. Pandemilerin ciddiyetini yeteri kadar vurgulamadım. 2003’te SARS epidemisi Asya’da kontrol altına alındıktan sonra biliniyordu ve bilim insanları benzer, belki daha kötü pandemilerle karşılaşacağımıza ve bir şeyler yapmamız gerektiğine dair uyarılar da bulunuyorlardı. Kârlı olmadığı için ilaç firmaları ilgilenmiyorlardı. Trump, Obama’nın pandemi tedbirleri programını dağıtmıştı. Hastalık Kontrol Merkezleri’nin [Centers for Disease Control] parasını kesmeye başladı. Benim gibi insanlar bu konuda daha yüksek sesle ve kuvvetle konuşmalıydılar. Ben de başkaları da konuşmadık, diğer ülkelerle kıyaslandığında ABD’nin bu kadar berbat bir COVID sicilinin olmasının sebebi kısmen budur.

Uzun zamandan beri ülkemizin keskin bir izleyicisisiniz. Geçmişi inceleyerek geleceğin bir çerçevesi çizilebilir mi?

Eğer servet ve güç yoğunlaşması ile daha çok özgürlük ve adalete doğru ilerleyen güçler arasında sürekli bir mücadeleye -genel terimleriyle bir sınıf mücadelesi- şahit olursak, elbette. Ve onları görmekteyiz şimdi, hemen gözümüzün önündeler. Dolayısıyla, er ya da geç, korkunç ve gereksiz bir maliyetle pandemiyi atlatacağız. O zaman soru şu olacak, nasıl bir dünyada olacağız? Başımıza gelenlerin çoğunun müsebbibi olan neoliberal felaketi yaratanlar aynı yapının kalması için ellerinden geleni yapıyorlar. Diğer güçler gerçek bir enternasyonalizme, karşılıklı yardımlaşma ve daha çok demokratik kontrole doğru yürüyorlar. İnsana dair işler tercih ve irade ile yakından ilişkilidir. Neyin yapılabilir olduğunu ve yapılması gerektiğini biliyoruz. Soru şudur: Onu yapabilecek miyiz?

Yazılarınızda edebiyat ve şiire fazlaca bir referansa rastlamadım. Edebiyat ve şiirin insanları anlama kaynaklarımız olduğuna inanıyor musunuz, eğer öyleyse hayranı olduğunuz romancı ve şairler kimler?

Sıkça söylediğim gibi, insanlar ve doğaları hakkında 19. yüzyıl romanlarından öğrendiklerimiz akademik psikolojiden öğrendiklerimizden daha fazladır. Sadece hayatlarımızı zenginleştirmenin bir yolu değil, fakat aynı zamanda iyi bir hayat yaşamanın ne olduğuna dair anlayış ve kavrayışımızı zenginleştirmenin bir yolu. Edebiyat, sanat, müzik veya resim ne olduğumuzu ve ne olabileceğimizi anlamanın en etkili bazı yollarındandır.

9 Nisan 2021, Kelly Candaele / CAPITAL & MAIN  


* Söyleşinin orijinal başlığı “Pişmanlıkları olmayan Noam Chomsky: Bir Özgürlükçü Sosyalistle Söyleşi”dir. Ancak Chomsky’nin, daha önce dile getirdiği pandemi öngörüsüne ve yakın geleceği nasıl yorumladığına ilişkin bir soruyu yanıtlarken verdiği yanıtta bu konudaki pişmanlığından bahsetmesine göndermeyle, Türkçe çeviri yayına hazırlanırken Sendika.Org tarafından “Cidden pişman olduğum bir yanlışlığı itiraf etmeliyim” sözü başlığa taşınmıştır.

**QAnon: ABD’de alt-right (alternatif sağ) denilen beyaz üstünlükçülüğü, erkek şovenizmi, antisemitizm ve İslamofobi karışımı fikirlerin yandaşlarının online mesaj sitelerinde 2017 Kasım’ından beri yaydığı bir komplo teorisi. Takipçilerine, birliktelik, barış-sevgi dolu bir dünyada nihai kurtuluşu vaat ediyor. Bunun ise ancak “Derin Devlet”e karşı acımasız bir askeri bastırma ile gerçekleştirilebileceğinin propagandasını yapıyor. Tamamen temelsiz olan en önemli iddiaları ise “her şeye kadir”, “her şeyi gören” Trump’ın Amerikan halkını köleleştirmek isteyen “pedofil çeteleri”, “Derin Devlet” ve ilaç firmaları ile bağlantılı olan Demokrat politikacıları ve Hollywood elitlerini alt etmek için kendisi hakkındaki Muller soruşturmasını manipüle ettiği bu komplo teorisinin takipçileri, Biden’ın seçilmesi üzerine Trump’ın direktifiyle Kongre binasını işgal edenler arasındaydı. Trump’ın yenilgisinin bu hareketi nasıl etkileyeceğini göreceğiz. (SK)

Kelly Candaele: Film yapımcısı, gazeteci ve Los Angeles Community College District’in eski mütevelli heyeti üyesidir. Los Angeles Times, New York Times, the Nation, the Guardian ve the American Prospect’te yazıları yayımlanmıştır.

Capital & Main: Kaliforniya merkezli, ödüllü bir kâr amacı gütmeyen yayındır, zamanımızın en baskın ekonomik, çevresel ve sosyal sorunları hakkında haberler verir.

[Capital and Main’deki İngilizce orijinalinden Sevil Kurdoğlu tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]

sendika.org

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

35. Jahrestag der Atomkatastrophe von Tschernobyl

DER Touristik verlängert Flexpakete-Aktion